English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ F ] / Fıt

Fıt translate Spanish

2,322 parallel translation
Apandisit değil, küçük bir fıtık.
No es apendicitis. Es una hernia menor.
Bu imkansız. Fıtığım var.
- Yo no puedo, tengo una hernia.
Fıtık, karın kaslarındaki bir tür yırtıktır.
Una hernia es un desgarro en los músculos de tu bajo vientre.
Hemoroitler ve fıtıklar mı?
¿ Hemorroides y hernias?
Yara yeri fıtığı var.
Tiene una eventración.
Washington devlet okulları sisteminin geleceği ateş fıtınasıyla çevrili.
La situación entorno a las escuelas públicas de D.C. Es incendiaria.
Mermer banyo düz ekran 8 $'lık fıtık.
Vaya. Baño de mármol. Pantalla plana.
Sana ne dedi bilmiyorum ama fıtık onarımlarında bu olur.
Si no restauro el suministro de sangre, el podría morir. No se que estan pensando, pero esto ocurre en un pequeño porcentaje de reparación de hernias.
Fıtık olduğundan emin gibiyim.
Estoy bastante seguro de que es una hernia.
CT çektirmeden beyin biyopsisi yapmış. Beyin ve fıtığı ve ölüme sebep olmuş.
Hizo una biopsia de cerebro sin mapeo tomográfico causando hernia cerebral y muerte.
- Göbek fıtığın var
- Tienes una hernia umbilical.
Sadece tabelayı sıfırla ve bileklerini ısıt genç.
Pon a cero el contador y agárrate los tobillos, chico.
Böylece T ve V sıfır'ın ilk değerlerini belirleriz.
Así, determinar el valor inicial de V cero y T.
Yani siz bana kanıt deposu soygununda, Kevin Wade'e kim yardım ettiyse kendilerine bu konuda büyük bir fırsat doğduğunu söylüyorsunuz.
Lo que me está diciendo es que quien ayudó a Kevin Wade a robar en ese almacén de pruebas puede respirar tranquilamente.
Düşük sınıf bir hizmetkarın ikinci oğlu olarak hayatım boyunca hiçbir mevki elde etmeyip, evimde yaşadım. Tıp ilimi kaçmak için en iyi yoldu.
Al nacer como segundo hijo de un sirviente de bajo rango... sin poder conseguir una posición en toda mi vida y teniendo que quedarme en casa... practicar medicina era la mejor forma de escaparse.
Düğmeye basıyorum, tık yok. Tam merdivenlerden çıkacaktım, birden asansörün kapısı açıldı. Erkeğin Joe fırladı.
Pulsé los botones- - nada. y entonces - boom- las puertas se abren. parado ahí como si no hubiera nada malo con el ascensor.
E.T.'nin izini arayan araştırmacılar onu Dünya'da aramak zorundaydılar. Ama nihayet artık uzayda da bir dedektifimiz var. Fırlatılıyor.
La mayoría de las personas ahora tiene alimento y refugio así como lo tienen los bonobos en su habitat natural, y la mayoría de nosotros tiene acceso fácil al sexo cuando queremos. ¿ Nos dirigimos hacia una sociedad que está menos como en guerra y de chimpancés macho dominante
Her şey o kadar çabuk oldu ki, Rachel kanıtı timsahlara atmaya fırsat bulamadı.
Todo esto sucedió tan rápido que Rachel no tuvo la oportunidad de... alimentar a los lagartos con las pruebas.
- Tıpkı Belçika fıkraları gibi.
- Como los chistes de belgas.
Çok zayıf sesli albümlerdi Hiç ağırlıkları yoktu. Bu yüzden oraya gittiğimde sert bir kayıt yapma konusunda hevesliydim
Así que cuando llegué, estaba decidido a hacer un disco heavy.
Bunlar onun tasarımları, istersiniz diye getirmiştim.
Estos eran sus diseños, si quiere lamarlos así. Me gradue de F.I.T.
Bu sebep, kasıt ve fırsat.
Eso es : motivo, medios y oportunidad.
"Fırtına Toplanıyor" da İsviçre Büyükelçisi'nin kızını kurtarmak için Çek suikastçiyi atlatma amacıyla servis asansöründen tırmanan Derrick Storm'u yazmıştım.
En "Amenaza de Tormenta" Derrick Storm se sube al montacargas para evitar al asesino Checo y salvar a la hija del embajador suizo.
- M.I.T.'deki sınıfında 29 ile Macarthur seviyesinde dahi sıfatını almış.
- El mejor de su clase en el MIT. Genialidad de Macarthur en 29.
Aslında "Sınıf arkadaşım" buna vagonun zıt köşelerinde oturma kuralını da ekleyelim.
Mejor aún, compañero una zona donde nos sentamos uno en cada lado del vagón. De acuerdo.
Daisy'nin tıp fakültesi yolu sekizinci sınıf matematikten başlıyor,
Escuela Lorena Street El camino de Daisy a la escuela de medicina comienza con el álgebra de octavo grado, que necesitará tomar cuando vaya a Escuela Intermedia Stevenson.
Bak aslında olan şu ki adamı ilaçlar ve F.T. ile iyileştireceğiz.
Aquí está en realidad lo que va a pasar. Vamos a curarle con medicamentos y terapia física.
Tık, tık, tık Dr. Turk tam bir fıstık.
Toot, Toot, tootie... El Dr. Turk es mono * ( N.d. T. Juego de palabras.
Tamam sınıf, bir hastalık veya anormalliğe dair kanıt arıyoruz.
De acuerdo, clase, estamos buscando pruebas de enfermedad o anormalidad.
Bu tıpkı Yuma'da kum fırtınasına tutulmak gibi bir şey.
Es como andar en un remolino de nuevo en Yuma..
Atış öncesi görev müfredatını tamamlayabilmek için,... kodun sıfıra ayarlanmış olduğunu denetlememiz gerekiyordu. ( panel tıklamaları )
De hecho, en nuestra lista de control de lanzamiento debíamos asegurarnos de que el código de activación fueran todos ceros antes de completar la secuencia de lanzamiento.
Tanrım, hem de F.I.T. sınıfında.
Dios en una clase del ITM nada menos.
Deneysel protokoller var ama FDA güvenlik çalışmalarını tamamlamadı ve ağır yan etkiler bildirildi.
Pero la F.D.A aún no ha testado su seguridad. ( N.T. FDA, Administración de alimentos y medicinas ) Y hay informas de efectos secundarios graves.
Harika dans ediyoruz Fırtına gibiyiz ikimiz de
We movin'and groovin'Smooth can't lose with a flow that is so swift
Koridorda yürüdüğünde bozuk paraları çakmaklarla ısıtıp ona fırlatan futbol takımı dışında kimse onunla konuşmuyordu.
Nadie le hablaba, pero todo el equipo de fútbol americano calentaba monedas con encendedores a butano y se las arrojaban cuando caminaba por los corredores.
M-o-f-f-e-t.
M-O-F-F-E-T Henry Moffet
Tanrım, yeniden şu jimnastik sınıfına gelmem göğüslerimi acıtıyor.
Dios, volver a este gimnasio, hace que me duelan las tetas.
Binlerce yıldır insan ırkının en düşük sınıfı hayatlarını anıt dikmekle harcıyorlar. Onların emeğini hiçe sayarak sonunda bunları yıkıyorlar ve yaparken bitkin düştükleri şeyden geriye sadece toz kalıyor.
Por miles de años las clases más bajas de la raza humana pasaron sus vidas erigiendo monumentos bajo el látigo de sus superiores hasta que finalmente los arrojaron y se volvieron uno con la tierra por la que se arrastraron.
Dağa tırmandık küçük bir Çin lokantasına gittik adı "P.F. Changs" di.
Llegamos allí Fuimos a un pequeño bistro chino, Chang's
Tıpkı 3. sınıf öğrencisinin elinden çıkmış.
Parece hecho por un niño de 3er grado.
Kömür çelik eriten yüksek fırınlara yakıt oldu.
El carbón alimentaba los altos hornos en los que se fundía el acero.
Kocanı bir f-a-h-i-ş-e ile yakalamanın avantajlarından biri işte.
La ventaja de pillar a tu marido con una p-r-o-s-t-i-t-u-t-a.
Fıtık ameliyatı için kasıktan giriyorlar, o yüzden sanmam.
- Sabes, fueron a través de la ingle para una reparación de hernia, así que lo dudo.
Tırmanışlarının üçüncü günü fırtına vurdu.
Vamos, Rocky.
( Anlatıcı ) Tırmanışın dördüncü gününde Eiger'de fırtına koptu.
Voy a la cama.
Sınıfın dikkatini dağıtıyor.
Ella distrae a la clase.
Hızlı top fırlatan tıknaz Dominikliler'e zaafım var.
Tengo una cosa para los corpulentos dominicanos que tienen una ardiente bola rápida.
Peder TimTom bu hafta barbekü partimize gelmek ister misiniz diyecektim?
Reverendo T ¡ mTom me preguntaba s ¡ podría ven ¡ r a nuestra parr ¡ liada el f ¡ n de semana.
Tıp hazırlık sınıfına girmeye çalışıyorum, tamam mı?
De tomar un curso pre-medicina, ¿ de acuerdo?
FlashForward Türkiye F l a s h F o r w a r d T R.
- Episode 17 THE GARDEN OF FORKING PATHS
FlashForward Türkiye W w W. F l a s h F o r w a r d T R.
- Goodbye Yellow Brick Road - 1x18

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]