Göreceğim translate Spanish
3,372 parallel translation
Gidip eski bir dostu göreceğim.
Ir a visitar un viejo amigo.
Rüyamda seni göreceğim, değil mi?
Bueno, voy a soñar con usted. ¿ No es así?
Seni evde göreceğim o kadar.
Te veré en casa.
Seni evde göreceğim.
Te veré en casa.
Başka ne olursam olayım, bir koca, bir avukat veya bir başkan ben kendimi hep karanlıkla mücadele eden bir adam olarak göreceğim.
Independientemente de lo que sea, esposo, abogado presidente siempre me consideraré un hombre que luchó contra la oscuridad.
Seni göreceğim için çok heyecanlıyım, kızım!
¡ Me emociona mucho verte, mijita!
Altı ay sonra döndüğümde seni zıplamanı geliştirmiş olarak göreceğim.
Volveré en seis meses. Seguid mejorando.
Öğrencim olmayı hak edip etmediğini göreceğim.
Solo voy a ver si vales la pena.
- Yakında her gün göreceğim.
Bueno, la veo casi todos los días.
- O tatlı yüzünü göreceğim için çok heyecanlıyım.
- - Estoy tan emocionada de ver su cara dulce!
Kmart çok iyi gitti bana pantolon alma pilates yapmak istemiyorum ve ben de seni göreceğim için heyecanlıyım.
Kmart fue genial, no me compre unos pantalones, No quiero hacer Pilates, y estoy emocionado verte, también.
Sadece Baba Halit'i göreceğim
Solo voy a ver a Baba Shalidin.
Sahte kabuslar göreceğim kesin.
Genial, voy a tener pesadillas muy locas.
Bunun doğru olup olmadığını göreceğim.
Veré si es cierto.
İşleri daha açık göreceğim.
Esta vez sólo quiero ser claro. "
- Neredesin? Ara beni, annen. - Seni ne zaman göreceğim?
¿ Entonces cuándo nos vemos?
O hıyarı bu akşam göreceğim.
Tengo que ver al idiota esta noche.
- Dur, ben de göreceğim.
- También quiero verlo. - Espera.
Ve şimdi onları göreceğim.
Y ahora las veré.
Sanırım bunu da yakında göreceğim.
Supongo que lo sabré muy pronto.
Bıraktığım gün, şöyle düşünüyordum... "Okulu bıraksam bile, onları her gün göreceğim zaten ne fark eder ki?"
El día que la dejé, pensé... que seguiría viéndolos de todos modos, todos los días
Evet. Bir kere şey görmek mükemmel olurdu, yani hayatımın geri kalanında Dale'ninkini göreceğim... Ama..
- Me habría encantado ver un pene más antes de antes de que sea el de Dale el que vea el resto de mi vida, pero...
- Dök bakayım, göreceğim.
Échala en el suelo, que yo lo vea.
Yakında seni göreceğim.
Voy a ser verte pronto.
Onu ne zaman göreceğim?
¿ Cuándo debo ir a verla?
Attırırken o güzel yüzünü göreceğim...
Veré esa preciosa cara mientras estallo.
Şişenin dibini göreceğim.
Creo que veré cómo termina esto.
Tanrı aşkına, üzerine bir şeyler al. Arabada göreceğim seni.
Así que vístete, por el amor de Dios, y te veré en el auto.
Ben içeri girip babamı göreceğim.
Me adelantaré a ver a mi padre.
Claire'i bu kadar mutlu göreceğim aklıma gelmezdi.
¿ Sabes? , no creo haber visto a Claire nunca tan feliz.
Seni bu şekilde göreceğim aklıma gelmezdi.
Nunca pensé que la vería con uno de esos.
- Göreceğim, canım.
Lo haré, dulzura.
Karideslerim yüzüp, gidiyor göbeğine olta iğnesi takıp bana ne yakalayacaksın göreceğim.
Mis camarones se acaban, voy a poner un gancho en tu barriga y ver que me pescas.
Ve ben seni dövüşte göreceğim onun sana aldığı elbiseni giyerken
Y te veré en la pelea. Vistiendo un vestido que te compró, yendo de su brazo.
Yani Hulk'ın göremediğim biriyle ya da bir şeyle savaştığını varsayarsam, onu nasıl göreceğim?
Suponiendo que Hulk pelee contra alguien o algo que no puedo ver, ¿ cómo hago para verlo?
Ama önce kızımı göreceğim.
Pero primero voy a ir a ver a mi hija. - Correcto.
- O zaman, onu işte göreceğim.
Voy a ir a verla al trabajo.
Evimizin kapısını açıp da karşımda seni göreceğim an.
Abrir la puerta de nuestra casa y verte.
Bu benim göreceğim son gündoğumumdu, değil mi?
Fue mi último amanecer, ¿ verdad?
Onu koltuğunda göreceğim.
Lo veré en esta silla.
Sözlerini yanlış anlamadıysam onu tekrar göreceğim.
Y si la he entendido correctamente, la volveré a ver.
Ölmeden evvel oğlumu göreceğim.
Me gustaría ver a mi hijo antes de morir.
O bebeğin yaşadığını göreceğim.
Y veré sobrevivir a ese niño.
Çok yakında sizi göreceğim.
Los veré pronto.
Efendim, bir gün kendimi masa başında göreceğim.
Señor, algún día me darán un trabajo de escritorio.
seni burada göreceğim aklıma geldi.
me di cuenta que te vería aquí.
Bu iş yapılıp sen biraz dinlendikten sonra bunu göreceğim.
Me encargaré de que descanses un poco, después de que esto sea hecho.
Ne göreceğim ne de duyacağım.
Fuera de la vista, fuera de la mente.
Seni tekrar ne zaman göreceğim?
¿ Cuándo nos volvemos a ver? ( Entre jadeos ) ¿ Soy invisible?
Attirirken o güzel yüzünü görecegim...
Veré esa preciosa cara mientras estallo.
Ne göreceğim?
¿ Y que vería?