Gözlük translate Spanish
1,596 parallel translation
Gözlük takıyor. Gözlük takan adam mı? Eva'ya ne yaptırıyor?
... realizaste una brillante operación.
Bu yıl bir çözüm bulmuş. Ve bir takma ad, Annie. Herkes "Gözlük" diyor.
Este año tiene una solución y un nuevo apodo : "Gafas".
Adım, Gözlük. Altıncı oyuncuyum.
Yo soy "Gafas", el sexto hombre.
Bu, Fuzzy'le de, Gözlük'le oynamaktan daha önemli.
Eso es más importante que niños jugando con Fuzzys y Gafas.
Söyle ona, benim için, oğlum, Fuzzy ve Gözlük için... ... kendilerine değer verdiğini sananlar için... ... çok büyük düş kırıklığı oldu.
Pues, ¿ le puedes decir que me ha desilusionado mucho a mí a mi hijo, a los Fuzzys, Gafas, y a todos los que creían en él?
Ben okula giderim, Ben gözlük takarım.
voy a la escuela, uso lentes.
Ben dedim, benim ofisimin, onun gözlüklerini göremediğini ve bana büyük natu derler... ofisime gitde sana bir gözlük versinler!
Yo le dije que un peón de mi oficina no puede ver sin sus gafas. Y Natu "el grande", dijo... ¡ Un peón de mi oficina se vuelve sordo sin sus gafas!
Gönüllü olursam pembe gözlük takabilir miyim Irwin?
Si me hago voluntario, ¿ me daréis gafas rosas, por favor?
- Gözlük takıyor.
- Trae anteojos puestos.
Dostum, sana bir çift gözlük alacağım.
Te voy a comprar unas gafas.
Gözlük çerçeveni çok beğendim.
Me gustan esas gafas.
Gözlük.
El "Gafas".
Çünkü gözlük geride gözlüğünü bıraktı.
Porque el "Gafas". olvidó sus gafas.
Kamyonda bulduğumuz parçalarla şüpheliden aldığımız gözlük eşleştirmesi yapalım.
Intentamos relacionar estos anteojos con unos fragmentos de vidrio que hallamos en el todo terreno.
Aynı gözlük değiller.
No es de esos anteojos.
aptallık işte, sanırım gözlük kullanmalıyım.
Tonta yo, creo que necesito lentes
gözlerim yüzünden, iyi göremiyorum. sanırım gözlük almam gerekiyor.
Son mis ojos, no funcionan muy bien, creo que necesito lentes
Çok garip çünkü gözlük takmam.
Y eso es raro, porque no uso gafas.
Gözlük takmayayım diye.
Para no tener que usar gafas.
O kadar kibirlisin ki gözlük bile takmıyorsun.
Eres tan vanidosa, ya no usas gafas!
- Lens var, gözlük lazım değil.
Tengo lentes de contacto! No las necesito.
- Ne? - Gözlük diyorum.
Es sólo... tus gafas.
Gözlük takmalı.
Debería usarlas.
Daima gözlük takmalı. Daha önce de söyledim.
Ya se lo dije, pero es verdad.
O zeki bir kız. Gözlük de bunu tamamlıyor.
Las gafas le sientan bien.
- Zack! - Gözlük ona hep yakışırdı.
Siempre le han quedado bien.
Yeni gözlük reçetemden olmalı.
- Deben ser mis nuevos lentes.
Bence onlar bunu yapmak için gelmişlerdi gözlük ve bir bıyık çizmek için mi?
Creo que por eso es que estaban aquí. Para hacer esto. ¿ Para dibujar gafas y un bigote?
Gözlük ile okumayı reddediyor.
Se rehúsa a ponerse sus anteojos para leer.
Ryan gözlük takmaz ki.
Ryan no usa gafas.
General Kiselev'i son gördüğünüzde, gözlük takıp takmadığını farkettiniz mi?
La última vez que vio al General Kiselev ¿ se dio cuenta de si llevaba sus gafas?
Gözlük reçeten en son ne zaman değişti?
¿ Cuando fue la última vez que te cambiaron la receta?
Yedi yaşımdan beri gözlük takıyorum.
He usado gafas desde que tenía 7 años.
Çalışma şekli oldukça basit. yoğun ışık veren ledler olan bir gözlük, bilgisayara bağlı olarak çalışıyor, görülen ışık parlamalarını kontrol edebiliyoruz.
En realidad es muy simple. Estas son una especie de gafas con diodos de emisión de luz de alta intensidad, que están conectados con la computadora, lo que me permite controlar el número de destellos que se te muestran por segundo.
Gözlük beyinde bazı şekiller oluşturuyor,
Las gafas están diseñados para inducir estas imágenes en el cerebro.
Gözlük takmıyor, aklı başında ve elinde bir fotoğraf var.
No usa anteojos y no está chiflada, y tiene una fotografía. ¿ Por qué?
- Gözlük ısıyı engeller.
- Los lentes inhiben la combustión.
burada gözlük falan yok.
no hay ningunos lentes aquí.
- Gözlük ısıyı engeller.
- Los lentes impiden la combustión.
Bu çok kötü, çünkü... burada gözlük falan yok.
Que mal, porque... no hay ningunos anteojos aquí.
Eğer gözlük takan ve Mino diye seslenince cevap veren bir köstebeğe rastlarsan bil ki o benim oğlumdur.
Si te encuentras con un pequeño topo que usa anteojos y responde al nombre de Mino en tus viajes, él es mi hijo.
Akşam saat 9'da hasta çocuğunu evden lanet bir gözlük için mi çıkardın?
- ¡ Saco a su hijo enfermo! - ¡ Y fueron a por sus malditas gafas!
Gözlük.
Unas gafas.
Belki de sizi bir Kaliforniyalı yapan tek şey bir çift gözlük ve bir tişört.
Tal vez la unica cosa que te hace ser californiano son unos lentes de sol, y una camisa de polo.
Hepiniz bir şnorkel ve gözlük alacaksınız.
Todos recibirán un snorkel y una máscara.
Bir şey bulmak için, ne olursa olsun büyük bir gerçek ya da kayıp bir gözlük olsun önce onu bulmanızda bir fayda olduğuna inanmalısınız.
Para encontrar algo, lo que sea una gran verdad o un par de gafas perdidas debes creer que tiene algún provecho encontrarlo.
Doğum günümde bana bir ajan kiti almıştı... ve içinde bir çift aynalı gözlük vardı.
Tenía unos lentes con un espejo.
Gözlük takıyor.
Ella usa anteojos.
Gözlük yüzüne de iyi gidiyor.
Le sientan bien a tu cara.
Sadece aptal bir gözlük.
Es sólo una estúpida máscara.
- Gözlük.
Unas gafas.