Gülümsüyor translate Spanish
754 parallel translation
Hep ona gülümsüyor.
Siempre le está sonriendo.
Yorgunluk nedir bilmeden çalışmıştı. Gözlerinde ironik bir biçimde keskin ve zekice bir hava vardı. Burada çok hoş bir şekilde gülümsüyor.
... trabajó incansablemente sus ojos reflejaban ironia, entusiasmo e inteligencia aquí sonrie amigablemente aquí está habando acaloradamente, inspirando a las masas...
Benim yanımda olmak için seni kullanıyor... arkandan bana gülümsüyor... kalbimde ölmüş olan şeyi canlandırmaya çalışıyor.
Te ha usado para acercarse a mí para sonreirme a tus espaldas para despertar algo que estaba muerto.
Muhteşem Machiavelli, ahlaksız Sidney Kidd'e gülümsüyor.
Ningún Maquiavelo sonríe como el cínico de Sidney Kidd.
Gülümsüyor.
Está sonriendo.
Kadının gözleri bile gülümsüyor.
- Sonríe con la mirada.
Sırıtmadan gülümsüyor.
Tiene una sonrisa inteligente.
Gülümseyince de öyle bir gülümsüyor ki alay ediyor sanki kendisiyle şaşıyormuş gibi kendi aklına gülümseyerek bir şey bulabildiği için.
Apenas sonríe y, cuando lo hace... es como si riera de sí y se despreciara... por haber sonreído.
Popilius Lena bizim işten söz etmiyor. Gülümsüyor bak. Sezar'da da bir değişme yok.
Popilio Lena no habla de nuestro propósito, está sonriendo... y César no cambia.
Aramıza karışmış, sana bakıyor, gülümsüyor, yanından geçti.
Mezclado entre la gente. Te mira, te sonríe, te ha rozado y tú, pequeño...
Birazdan uykusunda gülümsüyor olacak.
En un minuto estará sonriendo dormido.
Orada yatarken öyle çaresiz görünüyor ki... bir çocuk gibi uykusunda gülümsüyor.
Parece tan indefenso ahí acostado sonriendo en sueños como un niño.
Çünkü herkes gülümsüyor
Porque todo el mundo sonríe
Gece bize gülümsüyor.
La noche nos sonríe.
Çok fazla gülümsüyor.
Sonríe demasiado.
Ve eminim şimdi bir yerlerde oturmuş tıpkı bizim gibi, sakince çayını yudumluyor ve kendi kendine gülümsüyor çünkü polis öylesine aptal ki.
Y seguro que está sentado, tomándose una taza de té... como nosotros... y sonriendo, porque los policías son tontos.
Ölüm'e gülümsüyor Tanrı'ya kıkırdıyor, kendisine gülüyor ve kızlara gülücükler yolluyor.
Se burla de la Muerte... Se ríe del Señor, se ríe de sí mismo... y sonríe a las chicas.
Sanırım belediye başkanı sana gülümsüyor.
Creo que el alcalde te ha sonreído.
Güneş gökyüzünde gülümsüyor
# El sol en el cielo tiene una sonrisa en su cara #
Bugün hayat bana gülümsüyor, size de gülsün isterim.
Hoy me sonríe la vida, quiero haceros un favor.
Şimdi yukarıdan bizi izliyor ve gülümsüyor.
Ahora nos mira desde allá arriba y ríe.
Sürekli gülümsüyor.
Sonríe todo el tiempo.
Son üç-dört aydır her karşılaşmamızda bana gülümsüyor olman Balestrieri ile yaptığın şeyi benimle de yapmaya hazır olduğunu anlatıyordu. Açıkçası buna güvendim. Yanılıyor muyum?
Hace tres o cuatro meses que me sonríe, cuando nos vemos,... para darme a entender que quiere hacer conmigo lo que hacía con Balestrieri,... y que podía contar con Vd. ¿ Me equivoco?
Bak ona, gülümsüyor.
Mírela. Sonríe.
Diğer tarafta, Şu an gülümsüyor.
Puede sonreír también.
Bak, nasıl gülümsüyor, dişleri nasıl ışıldıyor koyu renk saçlarını nasıl savuruyor.
Ves cómo sonríe, como brillan sus dientes cómo mueve su oscuro cabello a un lado.
- Gülümsüyor muydu?
- ¿ Sonreía?
İnsanlara gülümsüyor, ellerini sıkıyor, merhaba diyordun...
Ahí estabas tú, dando la mano a la gente, sonriendo, saludando.
Şu genç adamın yanında sevimli bir şekilde gülümsüyor.
Sonríe dulcemente a este jóven.
Başkanımız festival coşkusuyla gülümsüyor,
" El presidente sonríe con voz festiva
Kannon heykeli sana bakıp gülümsüyor... Çünkü benim ve üstadın hayatı içine süzüldü.
La estatua Kannon te mira con una sonrisa porque... contiene parte de mi vida y de la de mi maestro.
Hiç konuşmuyor sürekli gülümsüyor!
Nunca dice nada. Sonríe, siempre está sonriendo...
Sizi getirdiğimden beri, kızlar bile bana gülümsüyor.
Las chicas me sonríen desde que te traje.
Çocuk gülümsüyor mu diye kontrol ediyordum.
No, yo quiero sólo controlar si este muchacho se ríe.
- Gülümsüyor.
- Está sonriendo.
- Hâlâ gülümsüyor musun?
- ¿ Aún sigues sonriendo, Skinner?
Bebek çok hoş, hep gülümsüyor.
El pequeño es gracioso. Siempre se ríe
Ve tüm küçük yaratıklar Gülümsüyor neşeyle
Todas las criaturitas Sonríen y son felices
Bir masanın önündeyken hep böyle gülümsüyor musunuz?
¿ Siempre le hacen reír así las mesas?
Gülümsüyor çünkü budala.. budala.
Se ríe porque es un gilipollas.
Yüzündeki çizgilerin kombinasyonuna bakın, ona gülümsüyor görüntüsü veriyor. Yaklaşın, bu gülüşün maskesi düşer. Acılı bir buruşukluk ve yavanlık olur.
En su rostro una determinada combinación de arrugas... da a su cara la apariencia de que sonríe con una mueca de amargura y prosaica vulgaridad.
Erkeklerin hepsi yalan olup mahvolurken o neşeli ve gülümsüyor.
Alegre y sonriente, mientras que todos los hombres se tumban y perecen.
- Gülümsüyor.
- Sonriente.
Neden herkes mutlu ve gülümsüyor baba?
¿ Por qué la gente... está feliz y sonriente, padre?
Mutlu bir başkan gülümsüyor.
Es un presidente feliz, sonriente.
Demek öyle. Gülümsüyor ve sen onu seçiyorsun.
Entonces... él sonríe y tú lo escoges a él.
O da örgüsünü örerken bana gülümsüyor.
Me sonríe mientras hace punto.
Tanrılar sana gülümsüyor.
Los dioses te han sonreído.
Bana gülümsüyor.
¡ Está sonriéndome!
Çalgı dinlemiyor hiç, binde bir gülümsüyor.
No escucha música.
Pagan çobanı gülümsüyor :
El pastor pagano sonríe :