Hakîm translate Spanish
7,354 parallel translation
- Kendine hakim ol, tamam mı?
Mantén la calma, ¿ sí? Sí, señor.
Bu şansı kaçıracağız ve IBM gelecek 50 yıla hakim olacak tıpkı Batman'deki kötüler gibi.
Si lo arruinamos, IBM será 50 años el rey como un villano de Batman.
- Hakim ona babası olduğunu söyledi. - Hayır, söylemedi.
- Un juez le dijo que eres su padre.
Öfkeme hakim olamadım.
Perdí la paciencia.
Kendine hakim olmana hayranım John Henry. Sahiden.
Admiro tu resistencia, John Henry.
Böylece Bikini Kasabası sonsuza dek kıyametin hakim olduğu bir bataklığa dönüştü.
Y entonces, Fondo de Bikini se convirtió... en una fosa apocalíptica para siempre jamás.
Aniden yaşanan Yengeç Burger yoksunluğuyla başa çıkmaya çalışan kasabamızda bugün kaos hakim.
Todo es un caos aquí mientras el pueblo trata de lidiar con... una súbita y total escasez de Cangreburgers.
Heyecanınıza hakim olun, beyler.
Guarden su entusiasmo, caballeros.
- Ben Hakim'im.
- Soy dominador.
Kendine hakim ol!
¡ Contrólate!
Bu tarzın her türüne hakim olmalıyım çünkü.
Debo estar bien versada en todo el espectro del género.
- Hakim Schoenberg de baban o halde.
Y el juez Schoenberg es tu padre.
Peki hakim kararıyla çözsek? Burada, Viyana'da.
¿ Y un arbitraje aquí, en Viena?
- Başlayalım. Bay Gould? - Sayın hakim.
Comencemos, señor Gould.
Sayın hakim, Bay Gould haklı. FSIA 1976'da yasallaştı. Ama "önceyi kapsayarak uygulanamaz" teorisi hatalı.
Su Señoría, es cierto que la ley... se aprobó en 1976, pero se puede aplicar de manera retroactiva.
- Sayın hakim...
- Su Señoría...
Hiç yüzündeki tebessüme hakim olamadığın oldu mu?
¿ Nunca has sentido que no puedes dejar de sonreír?
Babası bir zamanlar Milletler Topluluğu'nun amiriymiş. Bu yüzden demokrasi işlerine bir aristokrat kadar hakim.
Ahora, su padre fue una vez gobernador de esta Mancomunidad, así que es lo más cercano a un aristócrata, que puedes encontrar en una democracia.
Şunlara hakim ol. Tamam?
Contrólalos, ¿ sí?
Ricky'nin geleceği vardı ve sen tırsınca Darnell duruma hakim olmuştu.
Con lo que hizo Ricky y el billete... y tú te volviste loco y Darnell se encargó de la situación.
Bu, hakim onların tarafını tutuyor veya daha güçlü kanıtları var demek değil. Hakim, mahkemeye çıkacak kadar kanıtın varlığına inanıyor demek.
No significa ettäkö el juez estaría de su lado - pero la historia tiene los ingredientes de la justicia.
Bana bak! Gözyaşlarına hakim ol evlat.
No deje que la gota de lágrima incumplan sus párpados.
Sonra olayı Hakim Judy'nin programına kadar götürürüz.
Llegamos hasta con la Jueza Judy.
Hakim odasına!
¡ A mi despacho!
Teşekkürler, Sayın Hakim.
Gracias, Sr. Juez.
- Sayın Hakim?
- ¿ Sr. Juez?
Bayan Jackson, lütfen müvekkilinize hakim olun. Yoksa mahkemeye saygısızlıktan içeri alınırsınız!
¡ Srta. Jackson, por favor controle a su cliente o los declararé a los dos en desacato!
Sayın Hakim, Ted Clubber Lang'i kürsüye davet ediyorum.
Quisiera llamar a Ted Clubber Lang al estrado.
İtiraz ediyorum. Sayın Hakim?
Objeción. ¿ Sr. Juez?
Gördünüz mü, Sayın Hakim?
¿ Ve, Sr. Juez?
Kusura bakmayın, Sayın Hakim.
Perdón, Sr. Juez.
Evet, vardı, Sayın Hakim.
Sí, Sr. Juez.
Kimmiş hakim?
¿ Quién manda?
- Kendine hakim ol. Ona ihtiyacımız yok.
- Contrólate. ¡ No necesitamos eso!
Hakim bile böyle söyledi.
Hasta el Juez dijo eso.
Olaylara hakim olmalısın.
Mantente por encima de las cosas.
♪ Huzur hakim oldu onun her düşüncesine ve fantazisine
♪ La quietud se apoderó de cada pensamiento y cada capricho
Kızımın adını söylemeyeceğim çünkü ne zaman söylesem duygularıma hakim olamayıp ağlıyorum.
No voy a decir el nombre de mi hija porque cuando lo hago la emoción me sobrecoge y me suelto a llorar.
Kadınlar ; parlamento üyesi, bakan, hakim olmayı talep edecektir.
Las mujeres entonces habrían de exigir el... derecho de estar en el Parlamento, ser Ministras del Gabinete, jueces.
- Hakim Rutledge ölmüş.
- Ha muerto el Juez Rutledge.
- Hayır, ölen Hakim Murphy idi.
- No, fue el juez Murphy el mes pasado.
"Hakim Wiley Rutledge 55 yaşında, beyin kanamasından öldü."
EL JUEZ RUTLEDGE MUERE POR UNA HEMORRAGIA CEREBRAL A LOS 55
Ona göre, umut ve iyi niyetin hakim olduğu topraklardan geçiyorduk.
Para él, estábamos en una tierra de esperanza y buena voluntad.
"Korkunun gölgesinin hüküm sürdüğü yerde." "İçindeki ruhun korkuttuğu bir gizem hissi hakim idi." "Söylendi kulağa fısıldar gibi söylenen bir sözle."
"Todo lo que hay colgado es la sombra del miedo... es una sensación de misterio del espíritu intimidado, y lo dijo tan claro como susurrando en el oído, este lugar está embrujado."
Hakim Barnes'ı bekletmek istemezsin.
No querrá hacer esperar al juez Barnes.
Hakim Rowland Barnes
OFICINA DEL JUEZ ROWLAND BARNES
Dünyaya kaos hakim.
- Quiero hablar contigo.
Ross'un Liberter ekonomik teoriye yoğun ilgi gösterdiği ve konuya hakim olduğu açık. Bunun yansımalarını Korkunç Korsan Roberts'ın yazdıklarında görmek mümkün.
Ross claramente era brillante y estudioso con un gran interés en la teoría económica Libertaria, que se hizo eco claramente en el mandato y la filosofía de muchas de las publicaciones de Dread Pirate Roberts.
... Senin ownselfish, bilinçsiz ihtiyaçları üzerinde Get Olamadı... hakim.
No se podía conseguir el pasado de tu egoísta, ignorante necesidad dominante.
Senin ownselfish üzerinde Get Olamadı... gerekli cahil... hakim.
No se podía conseguir más allá de su propio egoísmo, necesidad ignorante dominante.
Sabah hakim karşısına çıkacak.
Hagan fila. Comparecerá mañana.