Hükümdarım translate Spanish
295 parallel translation
Şehrimiz ve gelecekteki hükümdarımız adına gidiyoruz.
Por nuestro país y nuestro futuro soberano.
Bizim hükümdarımız Kraliçe Flavia.
Nuestra futura soberana, la reina Flavia.
"Hükümdarımız" derken sana bakıyordu.
Te miró cuando dijo "nuestro futuro soberano"
Şimdi 5. Rudolf'u hükümdarımız ve bu diyarın mutlak kralı olarak kabul edin.
Mirad ahora a nuestro soberano, Rudolf V... rey indudable de este reino.
Hükümdarım, bir ricam var!
¡ Por favor, atiéndame!
Lütfen, hükümdarım!
¡ Por favor!
- Lütfen, hükümdarım!
¡ Por favor! ¡ Por favor!
Lütfen, hükümdarım! - Geri çekil!
- Atrás, mendigo.
- Lütfen, hükümdarım!
- Atrás.
Lütfen, hükümdarım!
- Por favor, léanla. - Lleváoslo.
Lütfen, hükümdarım!
- Le encerraremos.
Bundan haberiniz var mıydı, hükümdarım?
- ¿ Conocía bien a mi padre?
Benim mi, hükümdarım?
- ¿ Lo dice en serio?
Teşekkür ederim, hükümdarım.
- Muchas gracias, señor.
Adım Murotsuna, hükümdarım.
Soy Murotsuna, de Registros.
Narisada, hükümdarım.
Naritsada, me ocupo de la hacienda.
Toneyasu, hükümdarım.
Karayatsu, de Bienes Inmuebles.
Neler söylüyorsunuz, hükümdarım?
¿ Qué decís?
Tahıl karşılığında ; ki elimizde hiç tahılımız yok hükümdarım size 500 küp gümüş gönderdi.
En lugar del trigo, el cual no tenemos mi Señor envía 500 pesos de plata.
Arkadaşım ve hükümdarımla gömülmek için yemin ettim.
Me juré ser enterrado con mi amigo y gobernante.
Bu doğru, ulu hükümdarımız.
Cierto, noble príncipe.
"Bu doğru, ulu hükümdarımız." mış.
Cierto, noble príncipe.
Ulu hükümdarım, sadakatimden şüphe etmeniz için hiçbir neden yok.
Poderoso soberano, no tenéis motivos para dudar de mi adhesión.
Ulu hükümdarım aldığım güvenilir haberlere göre, şu anda Devonshire'da Sir William Courtney'le ağabeyi, o kurumlu rahip, Exeter Piskoposu çok sayıda adam toplayıp ayaklanmışlar.
¡ Gracioso soberano! ¡ En Devonshire, según me advierten mis amigos, sir Eduardo Courtney y el altivo prelado, el obispo de Exeter, con muchos confederados, se han levantado en armas!
İyi bir strateji, yiğit hükümdarımız.
Excelente plan, belicoso soberano.
Geçmiş yıllarda, fena bunaldığımız zaman bir kralın, saman arabasıyla çıkıp geleceği bize yardım edeceği ve hükümdarımız olacağı söylenmişti.
Hace muchos años, cuando estábamos sometidos, se contaba que un día llegaría un rey en un carro para ayudar a nuestro pueblo.
"Hükümdarımız İmparator Aleksander Pavloviç'i" "kudretinle güçlendir," " ve ona düşmanı karşısında zafer ihsan eyle, Musa'ya verdiğin gibi,
Fortalece con Tu poder infinito a nuestro soberano, el zar Alejandro Pavlovich, y concédele la victoria sobre el enemigo como se la concediste a Moisés, a Gedeón sobre los madianitas, a David sobre Goliat.
Ama, hükümdarımın ve ülkemin bana verdiği güç ile geri çekilme emrini veriyorum.
Yo, con la autoridad que me concede mi soberano y mi país ordeno la retirada.
Hükümdarımız Ivan Vasilyeviç, çar ve tüm Rusya'nın büyük dükü, Koliçev ailesinden bu boyarları, hain olarak ilan etti. Söz konusu bu boyarlar, Rus topraklarını yabancıların buruğuna teslim etmek için, Polonya kralı ile görüşerek anlaşmışlardır. Ivan Vasilyeviç!
"El zar de todas las Rusias, Iván Vassilievitch, ha juzgado a los boyardos traidores... que se aliaron... con el rey de Polonia... y entregaron a traición... las tierras rusas a los extranjeros".
Dahası, büyük hükümdarımız, kuzeni Vladimir Andrayeviç'i, kendi sofrasına davet ediyor.
Una copa de vino nuevo... e invita su primo, Vladimiro Andréïevitch, al festín del zar.
Hükümdarımı tanıtmama izin verin efendim, Majesteleri, Sabâ Kraliçesi.
Te presento a mi soberana, su alteza real, la reina de Saba.
Valencia'yı... yüce hükümdarım Alfonso'nun adına alıyorum!
Yo tomé Valencia en nombre de mi soberano, Alfonso
Hükümdarımızın da buna benzer korkuları var Barones. Boxerlar.
Nuestra emperatriz teme lo mismo, baronesa.
Şatomun efendisiyim Hükümdarım, derebeyiyim Eşyalarıma, hizmetkarlarıma, çocuklarıma ve eşime hükmederim
Soy el Señor de mi castillo El supremo soberano trato a mis súbditos, sirvientes, mis niños y mi esposa, con mano firme pero gentil.
Hayatımı bağışla yiğit kahraman, ben de seni dünyanın en zengin kralı yapayım! Buz Devleri'nin hükümdarı, Kuzey Ülkesi'nin kralının tacı, Nibelungenler tarafından burada işleniyor.
Los nibelungos forjan aquí la corona del rey de las tierras boreales, rey de los gigantes del hielo.
Bir dördüncü olmayacak çünkü ben bu üçüncü Roma'nın, Moskova devletinin mutlak hükümdarıyım.
¡ Y no habrá una cuarta! Yo seré el señor de la tercera Roma, el Estado de Moscú.
Şeytan'ın hükümdarı olduğu cehennem ise ; yaşadığımız Dünya.
El demonio reina en el infierno que es la tierra.
Yarın, gözyaşları arasında küçük prens Hüseyin'in öldüğünü açıklayacağım ve kendimi Fas'ın yeni hükümdarı ilan edeceğim.
Mañana, con gran dolor, anunciaré la muerte del príncipe Hussein y me proclamaré dey de Tánger.
Hükümdar Mustafa bile halkından topladığım altından hoşnut kalacaktır.
El dey puede estar contento con el oro que he sacado al pueblo.
Saraya gidip hükümdar Mustafa'nın adaletine sığınacağım!
- Iré a palacio a buscar justicia.
Tanca'nın yemin etmiş hükümdarı olarak sözümdür : Çalınan inci kızım Prenses Yasemin'e geri getirilirse, getiren kişi kanuna uygun İslam evliliği ile ona koca olacak,
Doy mi palabra, como dey de Tánger, que a quien devuelva cierta perla a la princesa Yasmin se le concederá su mano según la ley musulmana.
Uzun zaman önce, Julna'yı öldürmek için kiralandım. Böylece Hükümdar Mustafa tahtı ele geçirebilecekti.
Hace años me encargaron que asesinara a Julna para que Mustapha dey heredara su trono.
Sizden bir kralın, topraklarımızın hükümdarı oluşuna ve bağlılık yeminine karşı çıkıyorsa şimdi konuşsun ya da vatan haini durumuna düşsün.
Y si algún hombre quiere negar su derecho sobre nuestras tierras y nuestra lealtad... que hable ahora, o incurrirá en traición.
Benim tanıdığım hükümdar, dünyanın tüm krallarının üzerindedir.
Aquel a quien yo reconozco está por encima de los reyes de la tierra.
Bu ne zaman oldu, hükümdarım?
¿ Cuándo murió?
Ben, Mısır'ın Başrahibi Hamar Mısır'ın Hükümdarı, Khufu Hanedanlığı'na ait bir günlük tutuyorum.
Yo, Hamar, sumo sacerdote de Egipto estoy componiendo la crónica del reinado de Khufu, Señor de Egipto.
Hükümdar Musa, Mısır Prensi, Firavun'un kızkardeşinin oğlu, Nil Tanrısı'nın sevgilisi, güney ordusunun komutanı.
El Señor Moisés, Príncipe de Egipto, hijo de la hermana del Faraón, amado por el Dios del Nilo, Comandante del Ejército Sur.
Büyük hükümdarımız, sana bir bardak şarap ikram ediyor.
El soberano os envía...
Sevgili Tanrım, cennet ve dünyanın hükümdarı.
Dios mío, Señor del cielo y la tierra...
40 yıldır sizin Hükümdarınızım,... ben sizin babanız oldum, siz de benim sevgili çocuklarım.
He sido vuestro rey durante 40 años. Yo he sido vuestro padre y vosotros mis queridos hijos.
Ve bu beni, kendi insanlarım için daha akıllı bir hükümdar haline getirecek.
Eso me permitirá ser una gobernante más apropiada y sabia para mi pueblo.