Isla translate Spanish
13,568 parallel translation
Patronunun adada gerçekten yaptıklarının ne kadarını biliyorsun, dostum?
¿ Cuánto sabes acerca de lo que tu jefe está haciendo en esta isla, amigo?
Şu demek, bu adada kötü adamların eline geçmemesi gereken şeyler var.
Significa que hay cosas en esta isla a las que los chicos malos no deberían tener acceso.
Bu ada da öyle bir yer işte.
Esta isla es un lugar así.
Bu ada hakkında söylediklerimi unutma, dostum.
Recuerda lo que te dije sobre esta isla, amigo.
Adanın detaylı gözlem haritası olmadan edemem.
No sin un... mapa detallado de la isla.
Bu adanın göründüğü gibi bir yer olmadığını biliyorum.
Sé que esta isla no es todo lo que parece.
Adada hiç koy gördün mü?
¿ Ha visto una cueva en la isla,
Detaylı bir arazi haritası olmadan bunu çözebilmem imkansız.
Pero no podré hacerlo sin un mapa geodésico detallado de la isla.
- Görebildiğim kadarıyla yok ama Reiter ben adadayken bu adaya gelen tek kişi değil.
¿ Reiter no los tiene? Que yo haya visto, no. Pero Reiter no es la primera persona que ha venido a la isla mientras yo he estado aquí.
Bu adaya geldim geleli yapamayacağımı düşündüğüm şeyleri yapabildiğimi öğrendim.
Bueno, desde que llegué a esta isla, he aprendido que puedo hacer muchas cosas que no pensé que podría.
22 Temmuz 2011'de, 17 yaşındaki oğlu Norveç'te bir göldeki adada yaz kampındayken 54 gençle beraber katletildi.
El 22 de julio de 2011 perdió a su hijo de 17 años cuando fue asesinado con otros 54 adolescentes en una isla de campamento de verano de un lago de Noruega.
Oğlum beni adadan arayıp " Baba, baba, birisi var adada bize ateş ediyor.
Mi hijo me llamó de la isla y me dijo : " Papi, papi, alguien nos está disparando en la isla.
Daha önce hiç adaya gitmemiştim, o yüzden ne dediğini anlamadım ve dedim ki, " Diğerleriyle beraber misin?
Yo nunca había ido a la isla, y no sabía de qué hablaba. Le pregunté : " ¿ Estás con gente, con otros jóvenes?
Yani İzlanda'daki 20, 30 kişi mi bu adanın ekonomisini yeniden ayağa kaldırdı?
¿ Y 20 o 30 personas en Islandia hay puesto patas arriba la economía de la isla?
Avustralya adında büyük bir ada var.
Hay una gran isla llamada Australia.
- Rodwick. Wright Adası'nda bir karavanı var.
Johnny tiene un remolque en la Isla Wright.
Wright Adası'ndaki Rodwick'in karavanından şimdi döndüm.
Acabo de regresar del remolque de Johnny Rodwick en la Isla Wright.
Sanki tüm ada Kriptonitten yapılmış gibi.
Es como si toda la isla fuera de kriptonita.
Sylvester, rehberde ada coğrafyası hakkında ne yazıyordu?
Sylvester, ¿ qué decía la guía sobre la geografía de la isla?
Ada boyunca devam eden Eski Sömürge Yanyolu Küba çiftlik hayatını görebileceğiniz çok eğlenceli bir köy gezisi sağlar. "
"El viejo desvío colonial, que corta a través de la isla, proporciona una encantadora gira rural de la vida agrícola cubana."
Bilmem o adada Gilligan ve diğerleriyle birliktedir belki.
No sé, en esa isla Con Gilligan y los demás?
Bataklık adasında emekli maaşı olmadan bir ikiz yatak.
Camas gemelas en Isla Pantano sin pensión.
Evet, Miko ölmeden önce bastığı paraları adanın her yerine dağıtmıştı. Sanırım bunu birilerinin fark etmesi an meselesiydi.
Sí, bueno, Miko estaba distribuyendo ese dinero por toda la isla antes de que lo mataran, supongo que era cuestión de tiempo antes de que empezara a aparecer.
Belli ki adam adanın bir köşesinde saklanmış.
Obviamente, el hombre estaba escondido en algún lugar de la isla.
Adamızı ziyaret ettiğin için teşekkürler.
Gracias por visitar nuestra isla.
Tabii tablo hala adadaysa.
Suponiendo que el cuadro siga en la isla.
Catalina Adası'nın 24 km doğusu diyorum.
Poniéndote a 24 kilómetros al este de la Isla Catalina.
Adadayken epey boş zamanımız vardı.
Teníamos mucho tiempo libre en la isla.
Önsuç'tan sonra sizi gönderdikleri ada mı?
¿ Es la isla donde te enviaron después de Precrimen?
Önce Arthur adayı terk etti.
Arthur dejó la isla primero.
Uyumsuz oyuncaklarla dolu içerisinde hükümetten kaçan insanların yaşadığı ve içinde bir şey olmayan bir adadasın.
Vives en la Isla de Misfit Toys, llena de gente huyendo del Gobierno, no de aquellos en ella.
Bu adaya ne zaman geldin, Charlie?
¿ Cuándo llegaste a la isla, Charlie?
Adada yapacak çok fazla şey yoktu.
No había mucho que hacer en la isla.
Bu adada bazı insanlar senden korkuyorlar.
Algunas personas en esta isla tienen miedo de ti.
Rikers Adasında kaçan bir mahkum kimseye görünmeden Central Park'a nasıl geldi?
¿ Cómo termina en medio del Parque Central un convicto escapado de la isla de Rikers sin que nadie lo vea?
Adada, içinde o şiir bulunan kitabı bulunduran kütüphaneleri daha önce bakılmış mı diye kontrol ediyoruz.
Estamos comprobando todas las bibliotecas de la isla en busca de libros con ese poema que puedan haber sido prestados.
Burası küçük bir ada. Mutlaka bulunacaktır.
Es una isla pequeña... va a aparecer.
Dokuzuncu adadaki Caesars Palace gibi.
Como el Caesars Palace en la novena isla.
Uygunsuz oyuncaklar ve, hükümetten kaçmaya çalışan insanlarla dolu, ama içinde hükümet olmayan, bir adada yaşıyorsun.
Vives en la Isla de los juguetes olvidados, llena de gente huyendo del Gobierno, no de ellos en ella.
Adaya günde sadece bir feribot var, ve hala gitmemiz oraya arabayla gitmemiz gerekiyor.
Sólo hay un ferry al día a la Isla, y todavía tenemos un paseo en auto que hacer.
Bir yarımada birden ada haline geldi.
Una península se convierte en una Isla.
Kimsenin kaçak mal getirmediğine emin oluyorlar. Gdo'lu ürünler, nanoteknolojik ürünler gibi, adanın doğal yaşamını bozacak şeyleri içeri sokmuyorlar.
Se aseguran de que nadie traiga ningún contrabando OGM, nanotecnología, nada que sea peligroso a la forma más natural de vida, de la Isla.
- Aslında adaya taşınmayı düşünüyorum.
- Pensando en mudarme a la Isla sin embargo.
Adada bir doktor olduğunu söyledi.
Ella dijo que había un doctor en la Isla.
Sizce bu adaya ilk kez mi, kaçak mal sokacağım sanıyorsunuz?
¿ Creen que esta es la primera vez que meto el contrabando a la Isla?
- Üç kız, Güney Denizinde bir adaya.
Tres chicas, a alguna isla en el Mar del Sur.
Ada mı?
¿ Una isla?
13 yaşındaki kızın adanın öteki ucunda bir partide, Danny.
Tu hija de 13 años está en una fiesta al otro lado de la isla, Danny.
Mercer adasındaki eve gelmişti.
Vino a mi jornada de una villa contemporánea en la isla Mercer.
Gereksiz farklılıklarımızı kenara koyarsın çünkü sonuçta ikimiz de aynı şeyi istiyoruz. Sıcak su akıntısı, kendi adamız, yüzümüzün pullarda olması.
Dejar de lado nuestras pequeñas diferencias... porque al final del día, queremos las mismas cosas... un avión privado, nuestra propia isla... nuestra cara en un sello...
Şehirden ayrılmadan önce Fiddler's Neck adası hakkında bir şeyler okudum.
Antes de irnos de la ciudad, leí acerca de una isla. Fiddler's Neck.