Isını translate Spanish
34,281 parallel translation
Babanızın katilleriyle iş tuttunuz.
Te juntaste con quien mató a tu padre.
İyi iş çıkardınız sayın encümen üyesi onları kıçlarından zımbaladık.
- Has hecho un enorme trabajo, asesor. - Los hemos jodido a todos.
Kız arkadaşın, bir iş gezisinde araba kazasında ölmüşken, bana iyi olduğunu söyleme. MacGYVER :
Tu novia muere en un accidente de auto mientras estás en un viaje de negocios, no puedes decirme que estás bien.
Bizi Isırmalısın!
¡ Tiene que mordernos!
Isırıklarının neler yapabildiğini gördüm.
He visto lo que sus mordidas pueden hacer.
Ne iş yapıyorsun? Muhasebeci falan mısın?
¿ Qué eres, contable o algo?
Bırak babamın yaptığı korkunç iş onunla birlikte unutulsun.
Así que el horror de lo que mi padre hizo murió con él.
İyi iş çıkardınız.
Buen trabajo el de ahí afuera.
İhtiyacım olan düzgün bir iş ve sen bunu elimden aldın.
Lo que necesitaba era un trabajo decente, y tú acabas de quitármelo.
Işığın tam orada yansıdığı yeri.
¿ Dónde rebota la luz?
Ben iş kadınıyım.
Soy una mujer de negocios.
İş yerinde de kullanmalısın.
También podrías usarla aquí en el trabajo.
Hayır, o zaman babamdı ve şirketi almak için arkamdan iş çevirmeseydin bazı büyük holdingler alacaktı ve bu sorun bizim değil, onların sorunu olacaktı.
No, entonces lo era mi padre, y si no te hubieras entrometido para comprarla a mis espaldas, algún conglomerado enorme se la habría quedado, y todo este lío habría sido problema suyo, no nuestro.
Ross, kayıtta her ne olursa olsun iyi iş çıkardın. Ama büyük ihtimalle, Mitchell Hawthorne'un yüzünü göreceğiz. Bu yüzden hazırlıklı ol.
Ross, no importa lo que haya en la cinta, fue un buen trabajo policial... pero con toda seguridad veremos la cara de Mitchell... así que estate preparado para eso.
Işık değişimi, kapının açılıp kapanmasıyla tutarlı.
Sí, el cambio de luz coincide con una puerta abriéndose y cerrándose.
Arkamdan iş çevirip evi yakacağımız konusunda mı anlaştın
Fuiste a mis espaldas y aceptaste quemar la casa.
Çıkardığın iş etkileyici, Kharrus.
Tu trabajo me impresiona, Kharrus.
Muhteşem bir iş başardın.
Qué magnífico trabajo has hecho.
Yeni bir iş bulmalısın.
Y tienes que encontrar otro trabajo.
Sırf çok acemice bir iş çıkardıklarını söylemek için bu barı bulmak istiyorum.
Solo quiero encontrar este bar para poder decirle a quienquiera que hizo este juego aficionado que esfuerzo poco profesional es esto.
- İş yeri mikrodalgasında aynı yemeği hiç ikinci kez ısıttın mı?
¿ Alguna vez recalentaste pescado en el microondas de la oficina?
İyi iş çıkardınız efendim.
Bien hecho, señor.
Harika iş çıkardınız çocuklar!
¡ Excelente trabajo, chicos!
Para kazanmanın ayıbı olmaz. Rap ile ilgili bir iş yapsan bile sorun değil.
No hay nada de malo en ganar dinero haciendo algo con el rap, está bien.
Bugün burada yapacağın tek bir iş var.
Que es convencer al mundo de que Oscar es un gran tipo. No hay problema.
İyi iş çıkardın, Al.
Buen trabajo, Al.
Capone, iş için şehrin en karlı..... çetelerinden birisine imza atmıştı. Ama çok yakında..... Washington'dan gelen bir karar..... Chicago'da mafya hayatını değiştirecek... .. ve Onu tekrardan şiddet içine çekecekti.
Capone acaba de ser contratado para trabajar en una de las bandas más lucrativas de la ciudad... pero pronto... una decisión desde Washington cambiará a la mafia en Chicago para siempre... y le volverá a llevar a una vida de violencia.
.. ilk iş olarak bira şirketini satın almaya karar verirler.
Johnny Torrio y Al Capone deciden empezar a comprar cervecerías que van a cerrar.
Torrio, çok yönlü düşünen birisiydi. Ve bu işin tesadüfen gelişen.. .. bir iş olmadığını,
Torrio tenía una mente sofisticada y sabía que esto no era algo que simplemente hacías descuidadamente, sino que tenía algo en común con dirigir un negocio real.
İş bittiğinde..... diğer yarısını alırsın.
Tendrás el resto al terminar el trabajo.
Yetenek bölümünü kazandığından sana Zürafa Sophie veriyoruz. Harika bir iş çıkardın.
Buen trabajo.
Henüz bu lav tünellerinin nerede olduklarını çözme aşamasındayız ve bunları haritalandırmak sıradan bir iş değil.
Todavía estamos en el proceso de averiguar dónde están esos tubos de lava y mapearlos no es algo trivial.
Işığın yapraklara düşme biçimini seviyorum.
Me encanta la manera en la que la luz cae sobre las hojas.
Size tanığı bulmanız için yedi gün verdim ama siz arkamdan iş çevirdiniz. O yüzden davayı yeniden açmak için iyi bir sebebiniz olmalı. Var Sayın Hakim.
Pero les di siete días para encontrar ese testigo y luego fueron a mis espaldas, así que es mejor que tengan una buena razón de por qué están aquí pidiendo que se reabra este caso.
Bir şirket avukatı olarak mahkemede de gayet iyi iş çıkardığını itiraf etmeliyim.
Debo decir, para alguien que ejerce derecho corporativo, te manejas muy bien en la corte de apelaciones.
Elini sıkardım ama pis iş ahlakın üzerime bulaşsın istemiyorum.
Te daría la mano, pero no quiero que se me pegue tu sucia ética.
Ezik sıkıcı katılımı mecburi iş yeri buluşmalarınız olmuyor değil mi?
Y ustedes no tienen ninguna estúpida reunión de la oficina obligatoria, ¿ cierto?
İyi iş çıkardın.
Buen trabajo.
Sonuçta tecavüzcü zenciler inanışın ortaya çıkma sebebi beyaz politikacı ve iş adamlarının çalışacak zencilere ihtiyaç duyması gerçekliğiydi.
Todos los mitos de los negros como violadores nacieron porque la élite política y las empresas blancas necesitaban a negros trabajando.
Amerikan iş dünyasının ve girişimci sınıfın özgürlüğünü genişletme fikri... 1982 mali yılında 1,8 milyar dolar tasarruf edeceğiz.
La idea de expandir la libertad de las empresas estadounidenses y de la clase emprendedora... Ahorraremos 1,8 mil millones en el año fiscal de 1982.
Birçok California topluluğunda tüm hukuk davaları ceza davalarının iş yüküyle baş edebilmek için ertelendi.
En muchas comunidades californianas, los juicios civiles fueron cancelados para ponerse al día con los casos.
Bu iş henüz bitmedi, çünkü Harvey ne yaparsa yapsın sözleşmeleri benim kadar iyi bilmiyor.
Esto no ha terminado, porque haga lo que haga Harvey, no sabe de contratos como yo.
- Hayır Harvey, mesele bu benim dışarıda günlerdir bize yeni iş bulayım diye kıçımı parçalamam. Ve firmaların sürekli ne sorduklarını biliyor musun?
- No, Harvey, el punto es que he estado allá afuera partiéndome el lomo intentando encontrar nuevos negocios por días y, ¿ sabes qué siguen preguntando?
Sabahtan beri kimlerin Sutter'la iş birliği yaptığını bulmaya çalışıyorum ve hiçbir şey bulamadım.
Lo que pasa es que pasé todo el día en la oficina de Sutter intentando espantar a quien está con él en esto y no llegué a ningún lado.
İçeride iyi iş çıkardın.
Hiciste un buen trabajo.
Bu arada, iyi iş çıkardın.
Pero lo hiciste bien, por cierto.
Eh, başarılı bir iş kadınıyım...
Bueno, tengo éxito, así que...
Ne iş yaptığını bilmiyordum.
No sabía que te dedicabas a eso.
Işığın nerede küçük adam?
¿ Cómo os llamáis, hombrecillo?
Çünkü iş ortaklarınızın o gün ölmediği ortaya çıktı.
Porque sus colegas... resulta que no murieron ese día.
Ayrıca, iş ortaklarının ölümden döndüğünü öğrenmek kolay değil.
Además, no es fácil descubrir que tus colegas regresaron de entre los muertos.