Işıklar translate Spanish
4,595 parallel translation
Burası Perd Hapley'nin film eleştirisi yaptığı Işıklar, Kamera ve Perd'ü çektiği yer.
Es el sitio en donde Perd Hapley hizo su programa : "Luces, cámara, Perd".
Işıkları kendi üzerine çekmek kalorilerini yakmaz!
Qué lástima que el ladrón de atención no quema calorías.
Radyo dinliyorlar. Sirenleri duyup, etrafa bakıyorlar. Işıkları görüyorlar.
Escuchan la radio sirenas, miran hacia arriba, ven luces.
Işıklar söndü.
Las luces bajaron.
Işıklar niye sönüyor biliyor musun?
¿ Sabes por qué las luces bajan?
Işıklar sönmüştü.
Las luces bajaron.
Işıklar!
¡ Luces!
Işıkları gördüğümde neredeyse vazgeçmek üzereydim.
A punto de darme por vencido cuando vi las luces.
Işıkları açabilirsin.
Usted puede encender las luces.
Işıkları, alarmı, güvenlik kamerasını...
Luces, alarma, video de seguridad...
Işıklar, lütfen.
Luces, por favor.
Işıklar gitti.
Se fue la luz.
Işıklar!
Golpea las luces!
Işıkları söndürülmüş, ziyan olmuş bir karnaval gibi.
Es como una atracción de feria con las luces apagadas desperdiciándose.
Ah, Eyfel Kulesi Ve meşhur romantik Işıklar Şehri.
La Torre Eiffel y la siempre romántica Ciudad de la Luz.
Işıklar kapanıyor.
Las luces empiezan a apagarse.
Işıkları aç da yüz yüze konuşalım.
Enciende las luces? ¿ Cómo vamos a hablar así?
Işıklar kapalıyken yapmayı sever misin? Açık veya kapalı.
¿ Te gusta con las luces apagadas?
- Işıklar neden yok?
¿ Por qué está apagada la luz?
- Işıkları kapatıyorum. - Tamam.
Voy a apagar las luces Está bien.
Işıkları ve sirenleri kapatın.
Apaguen las luces y sirenas.
Battaniyeni unutma. Işıkları söndür...
No olvides tu manta.
Işıkları söndür...
Luces fuera...
Işıklar titriyordu ve bu şey ne zaman yakınlara gelse, sanki elektrikle veya başka bir şeyle garip bir şeyler yapıyordu.
Las luces parpadeaban, y creo que cada vez se acerca más, como que, hacen algo raro a la electricidad o algo así.
- Işıklarımızı takip edin.
- ¡ Busque nuestras luces!
Işıklar kapandığı zaman bir kere ismimi söyleyip beni içeriye çağırırsın.
Y entonces con las luces apagadas, me haces una señal o dices mi nombre.
Işıklar gelmiş.
Volvió la luz.
Işıklar karardı.
Las luces se oscurecieron.
Işıklar geldi.
Las luces regresaron.
Bir daha kuş kovalamak yok. Işıklar sönsün.
Ya no persigas pájaros.
Işıkları kapatır mısın?
¿ Puedes apagar las luces, amigo?
Işıkları kapat, Uyuyamıyorum.
Apaga las luces, no puedo dormir.
Işıkları kapatsan bile Uykun gelmeyecek
No te dormirás aun apagando las luces.
Işıkları kapat ve lame elbiseni giy.
Apaga la luz y ponte el vestido de rombos.
Işıkları kapat ve kapıları kilitle.
Apague las luces y cierre.
Işıklar gidene kadar yumrukladım Angie.
Me paré y le pegué hasta que las luces se apagaron, Angie.
Kamu konutlarındaki bu insanlara yaptıkları iş boka sardı.
Lo que le están haciendo a esas personas de la vivienda pública es jodido.
Savaştan bu yana İngilizlerin Singapur'da ne muazzam iş çıkardıklarını anlatıyordu.
Estaba hablando de la obra genial... que los Poms están haciendo en Singapur desde la guerra.
Belki de kendi yaptıkları için eski iş arkadaşlarını dava eden ilk kişidir. - Hepsi bu mu?
Tal vez el primero en dar la vuelta y demandar a sus antiguos compañeros por sus propias acciones.
İnsanlar iyi davrandıklarında genellikle bir iş karıştırırlar.
Cuando la gente es amable, generalmente algo trama.
Beni gönderdiğin o kuru temizlemecinin ne iş karıştırdıklarını ortaya çıkardım.
Esa tintorería a la que me enviaste, tú dedujiste lo que estaban haciendo.
Işıklar görüyorum.
Este es el fin.
Işık ve Erişenler'in Adalet Ekibi'ni karaladıklarını itiraf ettikleri holografik kayıtlarımız var.
La Luz y el Reach en grabaciones holográficas admitiendo que inculparon a la Liga.
Isırmadıklarını söylemişlerdi.
Dicen que no pican.
İstediğiniz kadar alay edin ama bu adamların yaptıkları iş gerçekten önemli.
Vale, reíros todo lo que queráis pero el trabajo que estos chicos hacen es realmente importante.
Işıkları söndür!
¡ Apaguen las luces!
Yaptıkları iş ya da onlardan çalınan işleri.
Que trabajan. O que se les ha robado el trabajo.
Tanıklar, sen ve Anne'nin iş yerinin dışında tartıştığınızı söylediler.
Testigos que los vieron discutir ayer afuera del trabajo de Anne.
Güven duyabileceğin tek şey ajanların olaya ben dahil olduğum zaman Kolombiya'da daha iyi iş çıkardıklarından ibaret.
Pero la única cosa con la que puedes contar es que los operativos lo hacen mejor en Colombia cuando estoy al tanto.
Ama bu iş sahiplerinin ailelerine koşamadıkları zamanlar için bankaların, sigorta şirketlerinin ve diğer her şeyin varolma sebebi değil mi?
¿ Pero no están para eso los bancos y los seguros y las otras cosas que tienen los dueños de negocios cuando no pueden correr a su familia?
Bugün yaptıkları iş için onurlandırılacaklar.
Van a homenajearlos hoy por el trabajo que hicieron.