Justın translate Spanish
98 parallel translation
- Söylemeyeceğime söz vermiştim ama Justın'in teslim gününü öne çekmişler.
Prometí no decir nada, pero, um... el ejercito presionó para que se presente Justin con antelación. - Tiene que volver antes.
- Ama anlamak zorundasın... - Ya Justın'le Kitty?
¿ Qué hay de Justin y Kitty?
Kıskandığın için öyle diyorsun.
Estás celoso.You're just jealous.
# Hayatın böyle bir şey olmadığının farkındayım
♪ I know life's more than just some kind of deal ♪
Hayır, eski bir halk kahramanının oğlu sadece.
- Insectos Moran? No.Just el hijo de un héroe popular ex.
Ayağa kalkar mısın?
lt es importante Sé que usted puede manejar. Just stand up por un minuto.
Paganel "Saint-Just'ın portresi"
"Retrato de Saint-Just" por Paganel. "
Ve de St Just'ün suçlama raporunu okumasını.
Saint Just leerá la acusación.
Yaparım, babamın şarabını vereyim. I will do it, just to bring wine to my father.
Espera que lleve el vino a mi padre.
"Daha Yeni Başladık" şarkısını Karen Carpenter kadar tatlı söylerdi.
Y ella cantaba We've Only Just Begun tan bien como Karen Carpenter.
Şimdilerdeyse Danton'un abartı konuşma sanatı ince zekanın yerini almış durumda.
La elocuencia henchida de Danton y Saint-Just... ha remplazado al ingenio.
Yeni tanıştığın birine nasıl aşık olabilirsin?
How can you be in love with someone you just met?
Bayanlar ve Baylar, alkışlarınız "Just Jack" için.
Damas y caballeros, un aplauso para... Sólo Jack.
"Danton'un Ölümü" ndeki Saint Juices gibi yapmalısın :
Debes comportarte como Saint-Just cuando la muerte de Danton.
Kedime de aynısını yapıyorum.
Just like my little Kitty.
"Just Jack" in kaydını yolladım, yani olması bir an meselesi.
Les envié un video de "Sólo Jack". Es cuestión de tiempo.
Sırf emekli maaşını eritmek için herb içer
She smoke the'erb just to ease the tension
Şu anda neler hissettiğinizi hayal bile edemem ancak yasaları kendiniz uygulamamalısınız.
No me puedo ¡ mag ¡ nar lo que está s ¡ nt ¡ endo Ud. Ahora pero no puede hacer just ¡ c ¡ a por mano prop ¡ a.
İşin aslı şu : Karın ve oğlun için adalet öncelikli değil.
Así que la just ¡ c ¡ a para su fam ¡ l ¡ a no t ¡ ene pr ¡ or ¡ dad.
Sadece odama yazın.
Just cárguelo a mi habitación.
Matthew un en büyük problemi Hipotermiya ya gitmesidir. Ve kafasının arka tarafındaki kırık. ... to just in front of the right ear.
Las principales lesiones de Matthew eran de hipotermia además de fractura de cráneo desde la parte posterior de la cabeza hasta justo la oreja derecha.
Bu sabah Just Everywhere lnc'ten bir teklif aldım, eMagi'yi $ 409.000'e satın almak için.
Esta mañana recibí una oferta de En Todas Partes S.A. para la compra de la eMagi a 409.000 dólares.
I just wish if Grace was going to finish the Hershey syrup, Sadece dilerim ki eğer Grace Hershey şurubunu bitirecekse, boş tenekeyi buzdolabına geri koymasın!
Me gustaría que cuando Grace, se terminara el helado, no dejara el envase vacío dentro del refrigerador.
- Nike'ın sloganı yepyeni bir anlam kazandı, değil mi?
"¿ Just do it" toma un nuevo significado, eh?
* Sebep olabilir vefatınıza *
Might just kill you
# You just turned your back on the crowd ( Sırtını döndün insan kalabalığında ) #
# # Le diste la espalda a la multitud # #
Uh, Susan'nın gerçekten iyi haberleri vardı. Uh, Susan just had some really good news.
Es que Susan nos ha dado una muy buena noticia.
Jonathan Swift'i aşırıp bana Büyük Köpek Clifford'ı ve Erkekler Ne Söyler, Kadınlar Ne Anlar'ın beş kopyasını mı bıraktılar?
¿ Se llevaron a Jonathan Swift y me dejaron Clifford the Big Red Dog... y cinco copias de He's Just Not That Into You?
Kurtların savaş alanı!
I'M JUST DREAMER komayoi nagara merodeando por ahí.
sadece biraz sıcak, buna alışacaksın.
It's just very hot and you're not used to it.
Banka caddesi, şu sokağın arkasından girerseniz, oraya varırsınız.
Just detrás de esta.
~ Sebep olabilir vefatınıza ~
* Might just kill you
Anlaşılan bu adamın hayatını kurtarmışsınız.
Mister, looks like you just saved this man's life.
# Doğruyu söylemediğimi ben biliyorum, sen biliyorsun # # Kanıtları olmadığını ben biliyorum, sen biliyorsun #
o / ~ I know you know o / ~ o / ~ That I'm not telling o / ~ o / ~ the truth o / ~ o / ~ I know you know o / ~ o / ~ They just don't have o / ~
Bir keresinde... bir kızlaydım ve şu manken numarasını denemiştim. Ve "just say no" kurgusunda, biraz tişört üzerinden... göğüs muamelesi elde ettim.
Una vez... estuve con esta chica y probé la táctica de la modelo... y ya comprobé del todo la acción que daban sus pechos bajo la camiseta... en la reunión del "Sólo di no".
Sayın sözcü, Just Born Incorporated şirketindeki şeker üreticilerini kutlamak istiyorum.
Hago uso de la palabra para felicitar a los pasteleros de "Just Born"
"İşte karşınızda : " Justin Polznik. "
- El Just-in. ¡ Justin Polznik!
Kasabanın dışarısında bir yerlerde
* Somewhere just outside of town *
# Bana sadece ne yaptığını göster
Just show me what you did
Lütfen seçme hakkımızı da elimizden alın...
Just take away our right to choose
"Kızlar sadece eğlence istemeli" yasasını yeniden yürürlüğe koyardık.
Solíamos re-representar "girls just to want to have fun"
Kalbimi kırdın.
Me has roto el corazón. Subs del Subtituling Team 2008 : Acid Burn, Ciela, Howita, Just.Me, Marta, Margarita, Nala, Oriana, Pan, Soah, Rogue, Zupe
Sadece oynayın.
Just Play.
Biz sadece doktorların değil.
No somos not just médicos.
- Mail konferansınız var
- Just do it, ser un hombre.
* Sebep olabilir vefatınıza *
Or this world we love so much might just kill you
Kes Fransızca saçmalığını.
Just un moment ( Un momento ) ¡ Déjate de esa mierda francesa!
# Sen, bırakamadığım bir parçamsın benim
# You're just the part of me I can't let go #
Bizimle alay ettiklerinin farkında mısın acaba?
No se puede decir que son Just Fuckin con nosotros?
İngiliz Polisine kızımızın izini bulabilmek için sınırsız çabalarını kullandıkları ve onu kaçıranları adalete teslim etmeye çalıştıkları için minnettarız.
... Io agradec ¡ dos que estamos a Ia pol ¡ cía br ¡ tan ¡ ca por sus ¡ nfat ¡ gabIes esfuerzos en eI ¡ ntento por hallar a nuestra h ¡ ja y por llevar a sus secuestradores a Ia just ¡ c ¡ a.
Biz de tam bu bayanın size benzediğini konuşuyorduk.
We were just saying that the girl in the ad looks exactly like you.