Kalmamış translate Spanish
3,899 parallel translation
Kolamız kalmamış.
Se nos acabó la Coca.
Hayır kimse kalmamış. Belki bir miktar artığın dışında.
No, nadie se fue excepto tal vez algunas sobras
Bunların suratları bile kalmamış, Louis.
Jesús, que ni siquiera tienen la cara, Louis.
Kahretsin. Hiç buz kalmamış.
Mierda, no tengo nada de hielo.
Hiç tırtılı kalmamış.
Está deshecho.
Sardalya kalmamış.
¿ No hay sardinas?
Evet, ellerinde oda kalmamış bana balayı süitini verdiler.
Sí, no hay en todas. Me dieron la suite de luna de miel.
Onu asarsanız borcuna sadık kalmamış olacak.
Si lo cuelgas, pierde su deuda.
- Hiç kalmamış.
No queda nada.
Provalar engel olmaz demişti. Şimdi öğrendim ki, dersleri ekmekle kalmamış... -... yalan da söylemiş.
Me dijo que estos ensayos que de ninguna manera interferir con eso, y ahora me entero de que no sólo está sido saltarse las clases en total, pero él me mintió.
İlk kattakilerde bir şey kalmamıştır, ama dördüncü kata çıkarsan, ameliyathanenin dışında bir bekleme odası olacak.
Las que están en el Primer Piso, van a ser recogidas otra vez, pero si tomas las escaleras hasta el Cuarto, va a haber una pequeña Área de Espera afuera de Cirugía.
Hiç saygı kalmamış mı?
¿ Ya no tienes respeto por nada?
"Ah Matthew çok uzun sürüyor, hiç gücün kalmamış."
Matthew, tardas mucho, no tienes energía. Tardas mucho.
- Kartta para kalmamış.
- ¿ Qué? - La tarjeta no tiene fondos.
Kartta para kalmamış.
La tarjeta estaba sin fondos.
Anlaşılan, içkimiz kalmamış.
- Parece que se ha acabado el whisky.
Partinin prensiplerini savunmuyorlar ve Özgürlük Partisi'nin değerlerine Orta Yol da karşı çıkmayacaksa geriye fazla bir şey kalmamış demektir.
Niegan los principios básicos... y si dejan que el Partido de la Libertad los comprometa... no hay mucho más que decir.
Neredeyse hiç testosteronun kalmamış.
Casi no tiene testosterona.
Burada hiç sevgi kalmamış.
No se tienen mucho cariño que digamos.
Eski gücü kalmamış gibi.
Ahora esperemos que no esté diciendo ninguna falsedad
Onun parası kumarda arttıysa, başkasınınki azalmış demektir ve o başkası bu durumdan memnun kalmamış olabilir.
Bueno, si él tenía más dinero, otra persona tenía menos, y tal vez ese alguien estaba descontento al respecto.
Orantı denen bir şey kalmamış.
La proporcià ³ n se ha ido.
Geriye bir şey kalmamış.
No hay nada allí, Omi.
Meğerse hiç baskısı kalmamış.
Parece que está agotado.
Üzgünüm, size yer kalmamış gibi.
Lo siento, al parecer no hay lugar para ustedes.
Çakmalarından kalmamış.
No les quedaban falsas.
Ağrı kesicisi kalmamış.
Se quedó sin calmantes.
Sana kalmamış orası.
Bueno, no es tu elección.
Ellerinde İskoç bisküvisi kalmamış galiba.
Se les debe de haber acabado las galletitas.
Aman tanrım, Umarım çok geç kalmamışımdır.
Oh por Dios, espero que no sea demasiado tarde
Virüse maruz kalmamış ben de yine diri diri beslenmek istemedim yani tek çare oydu. Kan torbalarından içmemle arasında bir fark yok.
No ha estado expuesto al virus y no quiero volver a beber la vida otra vez y él es el único... no es diferente de coger bolsas de sangre.
Diyor ki, hayati tehlike yaratacak dünya dışı sızıntılara maruz kalmamışsınız.
Me dice que no han sido expuestos a ninguna emanación transmundana que ponga en peligro sus vidas.
Kontrol edecek bir şey kalmamış.
No hay nada que diagnosticar.
Hiç sıcak su kalmamış.
Bueno, no hay agua caliente.
- Umarım geç kalmamışızdır.
- Sólo espero que no sea muy tarde.
Limon kalmamış. Limon suyu kullandım.
No había limón, así que tuve que usar zumo artificial.
Hiç parası kalmamış, ama 3 dolara daha ihtiyacı var.
No tiene dinero y le faltan $ 3.
O kutlamaya katılmak için çok saçı kalmamış.
No queda mucho pelo para unirse a esa celebración.
Pasta kalmamış.
- No pasa nada.
Ateş yakmak için odun toplayacağım. Sıcak kalmamız lazım.
Buscaré leña para hacer fuego.
Ancak STASIA'nın en büyük zayıflığı sanırım herkesin programının ortak zayıflığı pozisyon algısı konusunda çok zayıf kalmamız.
Pero la gran debilidad de STASIA, que creo que compartimos todos, es que entiende poco las cuestiones posicionales.
Dediğimi belgeye yaz ve çıkışımı yap. Böylece hapse dönmek zorunda kalmam ve belki kapının önünde yeni bir araba bulursun.
Escribe eso en una planilla, me das de baja, no tendré que volver a la cárcel, y quizá te consigas un auto nuevo en tu casa.
Batmış ve hiçbir ümidi kalmamış temsilcisinin intiharı hariç.
o incluso la huelga de guionistas no pudieron alejar a Tobias de su sueño, el suicidio de su arruinado y abatido agente, ciertamente podría.
Geriye sinir kalmamış, acı duymamış.
El trauma es muy severo. Todavía está con mucho dolor.
Depoda hiç kalmamış. Ana depoda da yoktur.
- Aquí tienes dinero y también para conducir.
Temiz bir şey kalmamış.
Nada limpio.
- Yeterince çok kalmamışız belli ki.
No lo suficientemente tarde, aparentemente.
- Ama bu işin dışında kalmamı önermiştin.
- Me acabas de ofrecer la salida.
Olay şu ki, önceden de söylediğim gibi, seçildim diye bir masaya yapışıp kalmam veya Başkan olarak hitap edilmem.
El trato, según recuerdo, era que, si era elegido, no estaría metido detrás de un escritorio o llamado Presidente.
Albay, bir yerde asla uzun kalmamız gerektiğini onlara hatırlatacak mısınız?
Coronel, ¿ podría recordarles que no debemos permanecer en un solo lugar por mucho tiempo?
O parayı biriktirmek için daha çok kamera karşısında kalmam lazım.
Tendría que pasarme el día trabajando para sacar esa plata.
kalmadı 44
kalmak istiyorum 46
kalmam 16
kalmayacağım 36
kalmamı ister misin 17
kalmanı istiyorum 30
kalmak mı 16
kalmalısın 16
kalmak istiyorum 46
kalmam 16
kalmayacağım 36
kalmamı ister misin 17
kalmanı istiyorum 30
kalmak mı 16
kalmalısın 16