Karşı translate Spanish
203,487 parallel translation
Evet, caziben karşı koyulacak gibi değil.
Sí, tu encanto es así de irresistible.
- Neye karşı?
¿ Como opuesto a qué?
Adalet bakanlığından ben ve şirketime karşı bir mahkeme celbi.
Una citación autorizada por el departamento de Justicia para mi bufete y para mí.
Karşı tarafta oturuyor olacak değil mi?
Estará en el otro lado, ¿ no?
Diyor ki eşcinsel karşıtlarıyla ilgili söylemlerin patronlarını kızdırmış.
Bueno, dice que tus acusaciones contra las preferencias anti-gay han enfadado a tus jefes.
Bayan Lockhart karşılık verecek misiniz?
Srta. Lockhart, ¿ cómo responde?
Sayın yargıç müvekkilimin aracı çalınmış olsa ve karşı taraf sizden...
Señoría, si el coche de mi clienta fuera robado y los Haight solicitaran su permiso...
Ne yani? Şimdi de Trump karşıtı bir şirket miyiz?
¿ Entonces qué, ahora somos el bufete anti-Trump?
Çünkü başkana karşı gelmeyi istemedi.
Porque no quería enfrentarse al presidente.
Engellilere karşı ve kadın düşmanı.
- Va contra discapacitados, mujeres...
- Planın ne? Hırsızlığa karşı savunma yapamazsın.
No puedes argumentar en contra del robo.
Ve baban da bunları amcana karşı kullanabileceğini mi düşündü?
¿ Y tu padre pensó que podía usarlo contra tu tío?
Onun müvekkili yönetime karşı kendi kanıtlamalı ki bu sayede OO daha sonra isteyecekleri iyiliklere karar verebilirler.
Su cliente necesita demostrar ante esta administración su valía para que así esta les ayude con los P. y O., señoría.
O, soru cevap şeklindeydi ve sadece 12 jüri karşısındaydım.
Aquello es un interrogatorio. Con un jurado de 12.
- Elsbeth. Bakanlıkta güçlü bağlantılarım var, beni karşına almak istemezsin.
- Elsbeth, que tengo alguna influencia en el Departamento de Justicia y creo que averiguará que soy un enemigo bastante duro.
Ceza süresini düşürmek için Bay Krestava'ya karşılığında bir şey teklif etmiş olabilir.
Puede estar haciendo algo que le haya pedido el Sr. Kresteva para mejorar su sentencia.
Bir Hollywood bebesine daha karşı durduğu için Wintraub'ı tebrik ederim.
"Felicidades a Weintraub por enfrentarse a otro llorón de Hollywood".
Yasal anlamda gerçek tehdide karşı ilkel ve kadın düşmanı olan sözleri açıklıyorum.
Estoy haciendo una distinción entre una amenaza, una amenaza real, y un burdo comentario misógino.
Sunduğumuz her örnek, hırslı kürtaj karşıtlarının zayıf, yardıma muhtaç kürtaj yanlılarını korkutmalarını gösteriyor.
- Sí lo son. Cada ejemplo que hemos usado va sobre apasionados provida intimidando a pobres e indefensos proabortistas.
- Yahudi karşıtlığı gönderinizle başlayalım.
Empecemos con su post antisemita.
Yahudi olan birinin Yahudi karşıtı olup olamayacağını mı tartışıyordunuz?
¿ Está argumentando que alguien que es judío no puede ser antisemita?
Hayır, gönderimin politik olduğunu iddia ediyorum, Yahudi karşıtı değil.
Estoy argumentando que mi post era político y no antisemita.
Zavallı ölü atalarının Yahudi karşıtı kişiler tarafından katledildiği için ağlamasını istedim.
Quería hacerle llorar por sus pobres antepasados muertos masacrados por antisemitas.
Bay Staples, kürtaj karşıtı Dahlila Mills'i hedef aldığınız yorumları açıklar mısınız?
Sr. Staples, por favor, explique sus mensajes sobre la activista proabortista Dahlila Mills.
Kürtaj karşıtı birinden bana verilmiş bir cevap.
Esto es de una activista proaborto hacia mi persona.
Bu bariz şekilde hem ırkçı hem de kürtaj karşıtı bir hesap. Çünkü benim siyahi yarağına doyamadığımı bilmeyen yoktur.
Esto es claramente una activista proaborto racista, porque es bien sabido que las pollas en cuestión son negras.
Karşı taraf da aynı çirkeflikteyken neden hedef alınan benim sorarım size?
Como pueden ver, me encantaría saber por qué la toman conmigo cuando el lado proabortista es igual de repugnante.
Benim için endişelendiğinden dolayı konuşmalarımızı kaydedip şirketime karşı kullanacağını mı söylüyorsun?
¿ Dices que grababas nuestras conversaciones y las usabas contra mi bufete para exonerarme?
- Bize karşı hiçbir şeyi yok.
No tiene nada contra nosotros.
Chicago Polis Departmanını dava etmenin şirketinizin gelirinin büyük bir bölümünü karşıladığını kabul ediyor musunuz?
¿ Estaría de acuerdo en que las demandas contra el Departamento de Policía de Chicago ha sido la mayor fuente de ingresos de su bufete?
- O zaman... 1.3 milyon dolar 86 milyon dolara karşı.
- Entonces... 1,3 millones frente a 86 millones.
Karşı taraf tanığa zar atıyor.
Son preguntas vagas e inconclusas.
Herhangi bir sıkıntı olmadığından emin olmak istiyoruz. - İhtiyaçlarının karşılandığından...
Solo queremos asegurarnos que no se nos olvida nada, que sus necesidades son atendidas...
Şirketimize karşı karalama kampanyası var Anthony.
Hay una sucia campaña contra nuestro bufete, Anthony.
Reddick / Boseman onları finanse etmeni karşılığında size ne veriyor?
¿ Qué les da Reddick / Boseman a cambio de esta financiación?
Karşı tarafta onlara anlaşmaya hazır olduklarını söyleyen bir kaynakları vardı.
Tenía una fuente en el otro lado que le dijo que estaban listos para un acuerdo.
O sırada karşı taraf Diane Lockhart'tı.
El otro lado en aquel momento era Diane Lockhart.
Bay Boseman size karşı tarafın zayıflığı hakkında bilgi verdi mi?
¿ Le dijo el Sr. Boseman por qué estaban nerviosos en el otro lado?
Diane'e karşı kullanabilmek için mi?
¿ Para poderla usar contra Diane?
Bir polise karşı kasten adam yaralama ağır suçu.
Delito de agresión con agravante contra un agente de policía.
Sizi kürsüye kendinize karşı yalancı şahitlik yaptığınızı bilerek koyamayız.
No le podemos subir al estrado sabiendo que va a cometer perjurio.
Theroux'un sana karşı kullandığı uyuşturucu ifadesi zarar veriyor.
El testimonio de Theroux sobre las drogas te perjudica. No.
Ayrıca Cook County'ye olan karşı davamızda sizi özgür bırakacak.
Eso le deja el campo libre para nuestra demanda contra el condado de Cook.
Karşılığında sana verecek hiçbir şeyimiz yok.
No tenemos nada que darle a cambio.
Bu maharet isteyen büyü karşılığında bana ne verebilirsin?
¿ Y qué me ofreces por esa pequeña proeza?
Onu yoldan çıkarmaya çalıştım ama o karşı koydu.
Lo tenté con dinero y no quiso aceptarlo.
Her seferinde bütün dünya bize karşı!
Siempre somos nosotros contra el mundo.
Hayır, hatta bilmeni isteriz ki Russ'ı bir arabanın önüne itseydin bile anlayışla karşılardık.
De hecho, queremos que sepas que si lanzas a Russ frente a un auto, lo entendemos.
Cazibeme karşı bağışıklığı var.
Es inmune a mi encanto.
Boşanma arabulucusu ile görüşmeyi kabul ettim ama adam bana karşı önyargılıydı.
Acepté sentarme con un mediador de divorcio y el tipo estuvo completamente predispuesto en mi contra.
Bu da... bu da bizim karşı teklifimiz.
Esta es nuestra... esta es nuestra contraoferta.