Kitabım translate Spanish
6,483 parallel translation
- Tanrım. - Benim kitabımda buna ilişki denir.
- En mi libro, eso hace a esto una relación.
- Kitabım sadece 205 adet sattı.
Este libro ha vendido 205 copias.
Geçmişimiz bir önsöz ise, kitabımızın devamı da silinmeyen mürekkeple mi yazılmıştır?
Si el pasado es prólogo, ¿ el guión está escrito en tinta permanente?
- Sanırım kitabımı unuttum.
- ¿ Por qué? - Creo que olvidé un libro.
Bana bir daha "Jimmy Krankie" lik yaparsan şerefime kitabıma amına koyarım Smudge.
Juro ves a la mierda, Smudge, a ver si ves a Jimmy follandose a Krankie ( personaje de TV ) una vez más
İlk şarkımın adı "Şanssız Tucky." - Warner Bros. kitabımı 6 haneli rakamlara satın aldı.
¡ La Warner ha comprado mi libro por seis cifras!
Kitabımda aldığım konum bu.
¿ Escribió usted esto? Esa es la postura que tomo en mi libro.
Alex kitabımı okudu ve birkaç ay önce bana yazmaya başladı.
Alex Lee mi libro y Empecé a escribirme hace meses.
Hatta "Borçlarla Yemek" adında bir yemek kitabım bile olacaktı.
Y hasta iba a tener mi propio libro llamado'Cenando con Deudas'.
Senin için yemek kitabımı imzaladım.
He firmado mi libro de recetas para ti.
Bu benim favori kitabım.
Ese es mi look favorito.
Gerçekte neler olduğunu öğrenmeden kitabımı bitiremem. Haklıydın.
No puedo acabar mi libro hasta que no sepa lo que realmente pasó.
Bilimsel bilgilerin olduğu kitabımıza bakalım.
Vamos a ver el gran libro del conocimiento científico.
Sanırım burada bir süre önce kitabımı unutmuşum.
Creo que me dejé un libro aquí hace un tiempo.
Tanıtımımda yeni kitabım harika dedin.
Dijiste que mi nuevo libro era fantástico en su introducción.
Bir kitabım arabasında kaldı galiba.
Creo que dejé un libro en su coche.
Sahip olduğu şeyi almak kendi kitabımı yazıp bok gibi para kazanmak istiyorum.
Quiero tener lo que él tiene, escribir mi propio libro y hacer un montón de dinero.
Beni vurmak isteselerdi, ben onlar için yapardım, kitabımın reklamı olurdu ve tüm bu sahtekârları paramparça ederdim. Bir taşla üç kuş.
Si querían dispararme, yo lo haría por ellos, promocionaría mi libro y hundiría a esos buitres, todo al mismo tiempo.
Kafamda ikinci kitabım vardı.
Tenía mi segundo libro en mente.
- Hayır, kitabımı tamamlamaya geldim.
No, he venido aquí a terminar mi libro.
Ayrıca kitabımı burada okuyorum.
Y además... es donde vengo a leer.
İlk kitabımı bile okumadın.
Ni siquiera leíste mi primer libro.
Nerede bu anasını sattığımın kitabı?
¿ Dónde está el maldito Libro?
Yaprak Kitabı'nı burada tutamadım.
No podía guardar el Libro de las hojas aquí.
Nasıl bir aptalım ki dünyanın öbür ucuna kadar Yaprak Kitabı'nın peşinden gittim. Beni günahlarımdan arındıracağını sanmıştım.
Qué tonto he sido... siguiendo el Libro de las hojas hasta el fin del mundo, pensando que podría absolverme de mis pecados.
Okuduğum her kitabın, aldığım her dersin tek amacı onu anlamak ve korumaktı.
Cada libro que leí, cada clase que fui, era con el propósito de entenderle y protegerle.
Bay Burns'ü durdurmak, Beezus ve Ramona kitabının raporunu yazan 8 yaşında ki bir kızın gücünü aşabilir. Ama yardım edebilecek birini tanıyorum : Eyalet Meclisi'nin ilk kadın başkanı, hiçbirşeyi görmezden gelmeyen bir siyasatçi gerektiğinde tam bir çevreci, kahramanım, Maxine Lombard.
detener al Sr. Burns estará más allá del poder de una niña de ocho años con un ensayo sobre Beezus y Ramona, pero sé de alguien que puede ayudar, la primera oradora femenina en la Asamblea Estatal, una política que jamás ignoraría
Kitabın yayımlandıktan sonra, seni bulmak için LAPD'yi * aradım ve bana buraya taşındığını söylediler.
Después de que saliera tu libro, llamé a la policía de L.A. para encontrarte, y me dijeron que te habías mudado aquí.
- Şu an birkaç tür kitabın arasında kararsız kaldım.
- Bueno, estoy estoy como entre libros ahora mismo. ¿ Sí?
Kitabı açtım ve oradaydı.
Lo abrí... Y allí estaba.
Al bakalım Max. Sana vatandaşlık sınavım için çalışırken kullandığım tarih kitabını getirdim.
Toma, Max, te traje el libro de historia con el que estoy estudiando para mi examen de ciudadanía.
"The Facts Of Life" ın eski gösterimleri üzerine yazdığım bir erotik fan kitabı var.
Escribo ficción de fans erótica basándome en repeticiones de The Facts of Life.
Kitabın kendine has bir havası olsun istiyorum işte. - Kitap mı?
Quiero que el libro parezca autentico.
- Kitabını okumak istiyorsun anladım.
- Quieres seguir leyendo.
Sanırım Küpür kitabı işe yarar.
Supongo que siempre estará el libros de recortes.
Ve, evet, eski şeyler değerli olur, ama Brendan McHale kitabı vermek yerine, birinin onu öldürmesine izin verecek kadar şanssız mıydı?
Y, sí, las cosas viejas son valiosas, pero, ¿ Brenda McHale tenía tan mala racha como para dejar que alguien le matara en lugar de entregárselo?
Bütün tanınmış kitap tüccarları... şunu alayım... kitabın sahte olduğunu anlarlardı.
Cualquier reputado comerciante... disculpe... se hubiera dado cuenta de que el libro es falso.
Baktım ancak, tutanakla savcının cinayet kitabı arasında bir tutarsızlık gördüm.
Sí, pero he encontrado una discrepancia entre lo que dice el informe suplementario contra lo que dice el expediente del asesinato de la acusación.
Karanlık bir nesne mi yoksa bir büyü kitabı mı?
¿ Un objeto oscuro, un libro de hechizos?
Kitabı da alayım.
Y el libro.
Kitabı kendim satın aldım.
Compré el libro.
İşte kitabı hazırlayan çatlak takımı bunlar. Ya da BGB. Bu da basitçe ülkeyi tehdit edenleri içeren CIA'in Top10 listesi.
Y son el equipo de cracks que hacen el informe diario del presidente, o P.D.B., el cual básicamente son los top diez de las amenazas más criticas a que se enfrenta nuestro país.
Söylediğin kitabı okumaya başladım.
Empecé a leer otra reservar por tu culpa.
- Mueller'ı ele geçirmek için yaptığımız her şey kitabına uygundu.
- Todo lo que hicimos para coger a Mueller era siguiendo las reglas.
Zaten bir sürü kitabım var.
Ya tengo muchos libros.
Tess Thorne'nin - Hayatım- kitabı çok satanlardan biri olur değil mi?
"Mi vida", escrito por Tess Thorne, sería un best seller. ¿ Es correcto?
Kitabın etkisi geçtiğinde gelecek neslin mavi saçı olmayacak ve kendime Fransa'da bir şato alacağım.
Cuando el afecto finalmente se filtra hacia abajo a la próxima generación sin pelo azul, Voy a comprarme un castillo en Francia.
Her şeyi kitabına göre yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
Quiero marcar seguro que hacemos todo por el libro.
Bu kelime senin kitabında var mı acep?
¿ Es esa palabra incluso en su vocabulario?
Yeni kitabınla ilgili sorunların mı var?
¿ Estás teniendo problemas con tu libro nuevo?
Bence arkadaşımız Bay Kural Kitabı sana katılmıyor olabilir.
Creo que nuestro amigo el Sr. libro de reglas no estará de acuerdo.