Mıydı translate Spanish
68,598 parallel translation
Hakkında haklı mıydı?
¿ Es cierto lo que dijo?
Sence konseri vermemiz hata mıydı?
¿ Fue un error el concierto?
Bayan El-Saadawi duyusal mıydı?
¿ Ruth El-Saadawi era sensate?
- Bu bir yalan mıydı?
¿ Esa es una mentira?
- Sen seks kanadı mıydınız?
¿ Tienen un ala sexual?
Ne için gerçek var mıydı Yanmış orospu Bu öğleden sonra sana söyledi.
¿ Había algo de verdad en lo que? ¿ Esa guarra te dijo esta tarde?
Bunu sana yapmış mıydı?
¿ Te hizo eso?
Takımın adı Maraca olmayacak mıydı?
Creí que éramos el equipo Maraca.
Ben ne bileyim? Asistanın her şeyi toplamamış mıydı?
No sé. ¿ Tu asistente no empacó todo?
Vanayı kapatmış mıydı?
¿ Kat cerró la válvula?
Ayrılmamıştınız, ayrılmış mıydınız?
No te ha perdonado, ¿ verdad?
Norman olmadığımı söylesem seni şaşırtır mıydım?
¿ Te escandalizaría saber que no soy Norman?
Seni rahat bırakması için ölü olduğunu düşünmesi daha iyi olmaz mıydı?
¿ No sería mejor dejar que crea que has muerto para que te deje en paz?
- Bir içki alır mıydın?
- ¿ Le importa una copa?
Ama diğer kişiliğinin farkında olmaz mıydı? Gerekli değil.
Pero ¿ no estaría al tanto de su otra personalidad?
Arabanızda başkası var mıydı?
Ya veo. ¿ Había alguien en el coche con usted?
Mark Costley, George Selway'yi öldüresiye dövdüğünde orada mıydın Yvonne?
¿ Estaba allí cuando Mark Costley golpeó y pateó a George Selway... hasta la muerte, Yvonne?
Arabanda biri var mıydı, neredeydin... Costley'le konuşmadan önce bile bulabiliriz.
Quién estaba en el coche con usted, donde fue... esto es incluso antes de que hayamos tenido una conversación con Costley.
Hamile kalmadan önce konuşmamış mıydınız?
Bueno, ¿ no hablasteis antes de quedarte embarazada?
Mark Costley, George Selway'i döverek öldürdüğünde orda mıydın, Yvonne?
¿ Estaba allí cuando Mark Costley... golpeó y pateó a George Selway hasta la muerte, Yvonne?
Yalnızca arkadaşça buluşmalar mıydı?
¿ Se reunieron simplemente como amigos?
Arabada beklerken, George Selway'in dairesinde olanlardan haberdar mıydınız?
¿ Mientras esperaba, en el coche, era usted consciente de lo que estaba ocurriendo en el piso de George Selway?
- Ben aramalı mıydım?
- ¿ Debería haber llamado?
Sahibi bensem benim param olmaz mıydı?
Bueno, si yo fuera el dueño, ¿ no lo convertiría en mi dinero?
Paran olsa buraya, petrole yatırır mıydın?
¿ invertirías aquí, en petróleo?
Geçen seferkiler gibi sadece sen ve ben olsak, daha kolay olmaz mıydı?
Podríamos haber hecho esto más fácil si no hubieras incluido a los otros y solo fuéramos tú y yo.
Bu hapse geldiğin gibi kaçmaya çalışman da bir yanlış anlaşılma mıydı?
¿ También fue un malentendido cuando trataste de escapar en el momento que entraste a esta prisión?
Bu ilişkiden haberiniz var mıydı Bay Denver?
¿ Era usted consciente de tal relación, Sr. Denver?
Yani biri sana yeterince para verse yaşlı bir adamla yatar mıydın?
- ¿ Dices que te acostarías con un viejo si te pagaran lo suficiente?
Aptal mıydım ki bütün dosyamı sana açıklayayım.
Porque soy idiota y voy a revelarte todo mi caso.
Kullandığı bir ilaç var mıydı?
¿ Y estaba tomando alguna medicina?
Önceleri Rajan'a hiçbir şey anlatmamaya kararlıydım. Biliyorsun işte, kafamdakileri ki buna başka bir insan türü oluşum da dâhil, bunları kendime saklayacaktım.
Al principio, estaba convencida de que no contarle sobre las cosas que pasan en mi cabeza, y lo de que soy de otra especie, era lo mejor.
Burada olmalıydım.
Debería estar aquí.
Burada olmalıydım. Çok üzgünüm.
Lo siento mucho.
Tekrar parka girmemesi için ceza verilmesine emin olmalıydım.
Por asegurarme de que fuera desterrado del parque, tomar represalias.
Francis cenazede ağlamamalıydım.
Francis... No debí llorar en el funeral.
Orada olmalıydım.
Yo debería haber estado allí.
Benim atalarım tesisatçıydı.
Soy descendiente de fontaneros.
Muhtemelen aramalıydım.
Probablemente debería haber llamado.
Ağ programcısıydım.
Estaba encargada de la programación de un canal de T.V.
Hayranlarıydım.
Eran mis ídolos.
Aramalıydım.
Debería haber llamado.
Fırsatım varken Luca'nın icabına bakmalıydım.
Tendría que haberme ocupado de Luca cuando tuve la ocasión.
Şanslıydım, bunu atlattım ve gerçekliğe dönebildim.
Tuve suerte de sobrevivir a esto... de regresar a la realidad.
Düşündüm ki böyle yetenekli biri... Benden hoşlanmanı sağlamak için ışıl ışıl cazibeli olmalıydım.
Pensé que, como eres tan talentosa, debía ser brillantemente encantador para agradarte.
Evet, hatalıydım.
Sí, no tenía razón.
Senden ayrılmalıydım, Oli.
Debí haber roto contigo, Oli.
Seni reddetmeli, ya da kendimden uzaklaştırmalıydım, ama ben ne yaptım, sana daha fazla bağlandım.
Debí haberte rechazado o hacer que me odiases, pero en lugar de eso, te necesitaba.
Onu daha yeni kaybettim ve aynı şeyin senin için de geçerli olduğunu biliyorum, ki bu yüzden seni dışarıda bırakmamalıydım.
Es que le echo de menos y sé que tú también, por eso no debería haberme alejado de ti.
Ölen ben olmalıydım.
Debería haber sido yo.
Öncesinde kalp rahatsızlığı yaşamış mıydı?
Tenemos a un adulto masculino... ¿ Tiene antecedentes de problemas cardiacos?