Nefes darlığı translate Spanish
272 parallel translation
Merhaba, Bay Hicks. Demek hastaneye nefes darlığı tanısıyla yatırıldınız?
Hola, Sr. Hicks, ¿ así que lo admitieron en el hospital
Tek şikâyeti nefes darlığı olan bir adam üzerinde uyguladığımız diğer yüz testin sonucuyla aynı.
Tal como los otros 100 análisis que ordenamos para un hombre cuya única dolencia es falta de aliento.
- Komutan sen nefes darlığın var.
Mariscal, te falta el aliento.
Nefes darlığı çekiyor muydu?
¿ Jadeaba?
Solunan havadaki karbon dioksit oranının... % 30'u aşması... nefes darlığı... düşük kan basıncı... koma... ve refleks ile... bilinç kaybına sebep olur.
Cuando el contenido de dióxido de carbono de aire inhalado supera más del 30 %, causará mengua de la respiración, baja de presión sanguínea, coma, pérdida de reflejos y anestesia.
İlk başlarda nefes darlığı çekebilirsin.
Puede ser difícil respirar al principio.
Karnından vuruldu. Nefes darlığı çekiyor. Ama birdenbire sadece sinir hastalığına dönüşüverdi.
Le dispararon al estómago, y ahora le falta aliento, y ahora de repente parece que sólo son los nervios.
Uyarı işaretlerine dikkat edin - baş dönmesi, nefes darlığı, klostrofobi.
Atención a las señales de advertencia : Mareos, falta de aire, claustrofobia.
Baş dönmesi, nefes darlığı falan var mı?
- ¿ Tienes un mareo, te falta la respiración?
Bulantı, nefes darlığı... baş dönmesi ve baş ağrısı var.
Tienes náuseas, te falta el aliento, tienes mareos y dolores de cabeza.
- Ağrı. Nefes darlığı.
- Siente dolor, le cuesta respirar...
Nefes darlığı çekerse, bundan bir tane verebilirsiniz.
Si le cuesta respirar puede darle una de estas. Muy bien.
Nefes darlığı çekmeyeceğim. Gözlerimi yuvarlamayacağım. Yaka düğmemi açmayacağım.
Dejar de hiperventilar, mirar con desaprobación desabotonar el botón del cuello.
- Nefes darlığı çekmeyeceğim. - Nefes darlığı. - Gözlerimi yuvarlamayacağım.
Dejar de hiperventilar, mirar con desaprobación y desabotonarme el cuello.
- Ne için? - Nefes darlığı.
- ¿ La falta de aliento?
Nefes darlığın için ne kullanıyorsun?
¿ Qué toma para esa dificultad para respirar, sargento?
- Bilmiyor musun? Astım ilacı nefes darlığı için kullanılır.
Es una medicina anti asmática prescrita para la disnea.
Nefes darlığı için kullanmıyor musun?
¿ No la usa para su problema respiratorio?
Onda nefes darlığı yapıyor.
No fuma, porque se asfixia.
Ah, hemoroid, mide ekşimesi, sırt ağrısı, şişmiş ayak bilekleri. Nefes darlığı, aşırı yorgunluk, kırılgan tırnaklar.
Hemorroides, acidez, dolor de espalda, tobillos hinchados... dificultad para respirar, fatiga extrema, unas quebradizas.
Yükse ateşi vardı- - riskli derecede... buna ek olarak kokain zehirlenmesine bağlı olarak- - şidetle yükselmiş kan basıncı... Ritimsizlik, nefes darlığı.
Hiperpirexia- - Que es fiebre alta... asociada con la intoxicación por cocaína - presión sanguínea severamente elevada... arritmia, respiración entrecortada.
Rebecca, Andrew size o akşam sevişirken... hiç nefes darlığı ve benzeri bir... problem yaşadığından... bahsetti mi?
Rebecca, ¿ Andrew le indicó... que estaba teniendo algún problema... como respiración entrecortada... mientras hacían el amor aquella noche?
Dengesizlik, yön kaybı, nefes darlığı.
Pérdida de equilibrio, dificultad al respirar.
James Anderson. Nefes darlığı, konjestif kalp yetmezliği.
James Anderson, falta de aliento, antecedentes de insuficiencia cardiaca congestiva.
Tugrenyev'in gut hastalığı nefes darlığına dönüşmüş diyorlar.
Dicen que Turgueniev contrajo angina de pecho de la gota.
Yaşlı Bay Parr nefes darlığından şikayetçi.Ne salık verirsiniz?
- El viejo Sr. Parr padece una insuficiencia respiratoria aguda. - ¿ Qué prescribes?
Sadece biraz... nefes darlığı ve baş dönmesi var.
Era un poco de... falta de aliento y unos mareos.
Jefferson, geliyor musun yoksa, nefes darlığı mı yaşıyorsun?
Jefferson, ¿ vienes corriendo o te corres?
Nefes darlığı?
- ¿ Diaforético?
Nefes darlığı, akut oksijensizlik dışında 15'inde sağlıklı bir genç.
Falta de aire, hipoxia aguda en un varón de 15 años sano.
Kendinde değildi, nefes darlığı, bulanık görüyordu...
Desorientado, problemas para respirar, visión borrosa...
Akut nefes darlığı, göğüs ağrısı.
Problema respiratorio agudo y dolor en tórax.
- Nefes darlığı, göğüs ağrısı.
- No respira bien, dolor en tórax.
Nefes darlığınız ne kadardır devam ediyor?
Respira mal. ¿ Hace cuánto de esto?
Acı, sağ kaburga, bacaklar, nefes darlığı, sap kolda yanık.
Dolor en costillas y extremidades. Quemaduras leves en brazo y manos.
- Nefes darlığı?
- ¿ Te cuesta respirar?
- Nefes darlığı?
- ¿ Le cuesta respirar?
Öksürük, nefes darlığı, yorgunluk...
¿ Dificultad para respirar, fatiga?
Doğum kontrol hapı alan 28 yaşında bir sigaracı nefes darlığından şikayetçi.
En la 1. Fumadora de 28 años, toma la pastilla se queja de que le falta el aliento.
Göğüs ağrısı ve nefes darlığı.
Se queja de dolor en tórax y falta de aliento.
Nefes darlığı sorunu oksijenle halledildi.
La falta de aliento se ha resuelto con oxígeno.
Nefes darlığınıza şaşmamalı.
No me extraña que le falte el aliento.
Nefes darlığı ve sağ omuz ağrısı şikayeti.
Respiración entrecortada y dolor en el hombro derecho.
Nefes darlığı, Tansiyon 50 palpe, solunum 28.
Respiración entrecortada. Tensión, 50. Respiración, 28.
20 yaşında bir erkek, nefes darlığı şikayetiyle geldi.
Un varón de 20 años al que le cuesta respirar.
Benim gibi birçok Şerpa hastalanmadan veya nefes darlığı çekmeden ağır yükleri yukarıya taşıyabilir.
La mayoría de los sherpas pueden llevar cargas muy pesadas sin caer enfermos o quedarse sin resuello.
Şuuru bozuk, nefes darlığı çeken 8 yaşında bir kız var.
Una niña de 8 años con confusión mental y dificultad respiratoria.
- Hayır. Nefes darlığı anlamına geliyor.
- Eso significa : "Dificultad para respirar".
- Bilinç kaybı ve nefes darlığı var.
- Posible conciencia alterada. Poco aire.
Nefes darlığı çekiyor. Yaşından dolayı.
Y mi otra pobre hija herida.
Nefes darlığı?
- No.