Okuyamıyorum translate Spanish
559 parallel translation
Bu denli eski bir dönemin yazısını okuyamıyorum.
No entiendo la escritura de un periodo tan remoto.
.. Bir duvar halısı, Gob - Okuyamıyorum.
Una tapicería de Gob... Gob... No sé lo que pone.
Martha'nın yazılarını hiç okuyamıyorum.
No entiendo la letra de Martha.
Hala bu ismi okuyamıyorum.
Aún no puedo pronunciar ese nombre.
Eğitimli küçük yeğenim kadar okuyamıyorum.
No sé leer tan bien como mi listísima sobrina.
Okuyamıyorum işte.
No sé leer.
Okuyamıyorum. S-I-C-L-4.
No entiendo la letra.
- Ne var? Kıyafetin ışığı engelliyor. Okuyamıyorum.
Tu estúpida tela me quita la luz, no puedo leer.
Okuyamıyorum.
No sé leer.
Harfler silinmiş, okuyamıyorum.
Es difícil leerlo. No puedo ver nada.
Kimsenin zihnini okuyamıyorum canım.
No adivino el pensamiento, querida.
İsveçce alfabeyi okuyamıyorum.
Yo no sé el abecedario en sueco.
- Okuyamıyorum.
No lo puedo leer.
Belki okuyamıyorum.
Quizá no sepa leer.
Ben körüm, numaraları okuyamıyorum.
Soy ciega y no puedo leer el disco.
Okuyamıyorum ki.
No lo puedo leer.
Devamını okuyamıyorum. "Sen..." Hah, tamam. " Sen, birbirimizi...
No lo entiendo de-be-mos ¡ Ya veo!
Okuyamıyorum...
- No consigo leerlo.
- Ben mi? Sanki tuhaf biriymişim gibi bana bakarken okuyamıyorum.
Sí, tú te pones a mirarme como si yo fuera un bicho raro, no puedo leer así.
İmzayı okuyamıyorum.
No puedo leer la firma.
Yapısal bir şey yok, mekanik bir obje okuyamıyorum.
No hay estructuras, Capitán. No veo objetos mecánicos.
Okuyamıyorum. Ne yazıyor?
No lo entiendo. ¿ Que dice?
Pek iyi okuyamıyorum.
No domino la lectura.
Hayır, okuyamıyorum.
No..., no puedo leerlo.
Aşağı kısmı okuyamıyorum.
No puedo leer lo de abajo.
Tabelaları okuyamıyorum, kusura bakmayın.
No comprendo los indicadores en su idioma.
Gerisini okuyamıyorum, ama son kelime...
No puedo leer el resto, pero la última palabra es...
Etiketi okuyamıyorum.
No puedo leer la etiqueta.
Evde okuyamıyorum.
En casa no puedo leer.
Okuyamıyorum.
No entiendo nada.
İkili, okuyamıyorum.
Un dos, no puedo leerlo.
El yazımı ben bile okuyamıyorum.
Ni siquiera yo entiendo mi letra.
Ben okuyamıyorum.
Yo no puedo.
Başka bir şey okuyamıyorum artık.
Ya no puedo pensar.
Okuyamıyorum ki.
Necesito las gafas.
Tek gözle iyi okuyamıyorum.
No puedo leer con claridad desde que tengo un sólo ojo.
Hayır, plaka numarasını okuyamıyorum, ama... arabanın arkasına ufak bir kilise bağlı.
No, no alcanzo a leer la matricula, pero... va arrastrando una capilla.
Okuyamıyorum.
No puedo leerlo.
- Hikaye okuyamıyorum diye...
- No me trate así por no leer...
Peş peşe yazılmış isimleri okuyamıyorum ve biz büyükleriniz olarak isimleri işitirken duygulanıyoruz.
Un nombre tras otro, que no puedo leer y que nosotros, que somos más viejos, no podemos escuchar sin sentir emoción.
Pilotun kitabını okuyamıyorum.
¡ No he podido leer el libro del aviador!
Hey dostum, ben İngilizce bile okuyamıyorum.
Oye, viejo, apenas si sabes leer ingles.
İsmi okuyamıyorum. Bu nedir?
No leo bien este nombre.
Artık hiçbir şey okuyamıyorum.
Ya no puedo leer nada.
Menüyü okuyamıyorum.
No puedo leer el menú.
- Gözlüklerim olmadan okuyamıyorum.
- No puedo leer sin las gafas.
Teşekkür ederim ama notaları doğru düzgün okuyamıyorum.
Gracias, pero no sé ni siquiera leer notas correctamente.
Baskı kadar temiz ama bazı yerlerde yazı çok kötü bazı yerleriyse hiç okuyamıyorum.
Pero entre medias está muy mal escrito, y hay varias partes en donde no se entiende nada.
İşaretleri okuyamıyorum!
No entiendo las inscripciones.
Hayır, Flamanca okuyamıyorum.Ya sen?
Ja, ja. Qué gracioso.
Nota okuyamıyorum.
No se leer música.