Oldugum translate Spanish
25,220 parallel translation
Bilmeni isterim ki Sana yapmak uzere oldugum seyden hic keyif almiyorum.
Quiero que sepas que no me complace lo que estoy a punto de hacer.
Seninleyken olduğum hâlimi seviyorum ben.
Me gusta cómo soy cuando estoy contigo.
Kendim çöp olduğum için ne çer çöp bulursam yiyorum.
Yo como basura porque soy basura.
Yaşlı bir ırkçı olduğum için, onları gördüğüm an şirketi çağırdım sanacaklar.
Pero ellos pensarán que llamé en cuanto les vi porque soy un viejo racista.
Neredeyse mutlu olduğum tek an silahımı temizlediğim zaman.
Prácticamente, el único momento en que soy feliz es cuando limpio mi pistola.
Ne kadar hasta olduğum umurumda değil, üniversiteye dönmem gerek.
No me importa lo enferma que esté. Tengo que volver a la universidad.
Aileleriniz şuanlık güvende istediğimi alıyor olduğum sürece tabi.
Sus familias están a salvo, por ahora, mientras yo consiga lo que quiero.
Kayıp olduğum süre boyunca ailemiz evi tekrar dekore etmedi mi?
Todo este tiempo que estuve desaparecida, ¿ nuestros padres nunca redecoraron?
Bak dostum, hayatımda bundan daha fazla mutlu olduğum bir dönem yok ve bununla nasıl başa çıkacağımı bilmediğimden bir baş belasına döndüm.
Mira, hombre, yo nunca he sido más feliz en mi vida, y yo no sé cómo manejar eso, por lo que puedo ser un dolor en los tuchas.
Burada olduğum için mutlu olman lazım.
Deberías alegrarte de que estoy aquí.
- Kim olduğum hakkında hiçbir fikri yok.
No tiene idea de quién soy. ¿ Qué?
Kurbanımızdan çok daha iyi olduğum kesin.
- Mucho mejor que nuestra víctima.
Yapmak zorunda olduğum şey için.
Por lo que debo hacer.
Emin olduğum bir şey varsa o da Savannah ile harika ebeveynler olacağınız.
Si hay algo de lo que estoy seguro es de que Savannah y tú vais a ser unos padres estupendos.
Benim mutlu olduğum gibi.
Tan feliz como yo.
Böyle bir yasa olamaz, Max? Yani bu hiç adil değil. Eve ekmek getiren ben olduğum için cezalandırılıyorum.
Eso no puede ser la ley, Max, no es ni justo ni equitativo ser penalizada por ser el sostén de la familia.
Emin olduğum tek şey ;
La única cosa que sé con certeza, esta...
Hangi hayatlara ne zaman, ne sebeple edeceğimizi bilemeyiz fakat sizinkinin bir parçası olduğum için müteşekkirim.
Bueno, nunca se sabe que vidas influenciamos o... Ni cuándo, ni por qué, pero estoy muy agradecida de ser parte de la suya.
En üzücü olduğum zamanlarda sadece uyumak ve hiç uyanmamak istiyorum.
Y cuando estaba metida en mi tristeza, Sólo quería dormir y no despertar,
Muhtemelen öyle olduğum içindir.
Tal vez cecause soy.
Tacoma'da sırf zenci olduğum için tutuklandığımda neredeydin?
¿ Dónde estabas cuando me arrestaron Por ser negro en Tacoma?
"Meşgul olduğum için cevap vermedim değil."
"No perdí tus llamadas porque estaba ocupado."
Desteğine ve kanser olduğum için paraya ihtiyacım olduğunu söylemeye.
Y que necesito tu apoyo y que necesito dinero porque tengo cáncer.
İnsanlar değişir Avukat Bey ve dürüst olmam gerekirse Five-O'da olduğum süre boyunca Sang Min kadar değişen birini görmedim.
La gente cambia, abogado, y puedo asegurar, sin faltar a la verdad, que desde que estoy en la unidad Cinco-0, nadie ha cambiado más que Sang Min.
- Emin olduğum için böyle yapıyorum.
Pero estoy seguro. Continuemos.
Gretchen bana yapmış ya da yapmamış olabileceğim belki kazara yapmış olduğum şeyin normal olduğunu söyle.
Gretchen... dime que lo que puede que haya hecho o no... ha estado bien, puede haber sido un error.
Sahip olduğum tek bikinimle şezlongda uzanıyorum. Kendime aldığım tek bikiniyle.
Y me doy vuelta en la reposera con mi única bikini que alguna vez... que alguna vez, me compré.
İstedin, o da "Lorelai'la olduğum için sahip olamadığım şeyler" listesinde.
Pues sí. Y ahora es otra cosa más en la lista de "cosas que no tengo por estar con Lorelai".
Olduğum gibi görülmek istiyorum, kötü yanlarımla birlikte.
Quiero que se me vea como soy, con verrugas y todo.
Yani boşandım ama şu anda birlikte olduğum adamdan değil.
Bueno sí, pero no del tío con el que estoy ahora. Nosotros...
Keşke ben daha büyük ve olgunken tanışsaydık. Ama seni o zamanlar tanımasaydım şimdi olduğum kişi olamazdım.
Que ojalá nos hubiéramos conocido siendo yo más mayor y más madura, pero que si no te hubiera conocido entonces, no sería quien soy hoy.
Sahip olduğum her şey üç farklı eyalete dağılmış kutularda.
Todo lo que tengo está en cajas en tres estados distintos.
Bugün yaptığın şey intörn olduğum zamanlarda benim de yapacağım bir şeydi.
Lo que has hecho hoy en realidad es algo que hubiera hecho cuando era un interno.
İnovasyon Kurulu Başkanı olduğum için onayına ihtiyacım yok.
Y como la Oficial en Jefe de Innovaciones, ya no la necesito.
Doktorum ben, şu olduğum kişi değilim.
Soy médico, no un todo lo que yo soy.
Hayır, asıl hayatınla ilgili büyük bir karar almana sebep olduğum için ben üzgünüm.
No, lo siento usted hizo una decisión importante de la vida Para este sólo para que...
Evet, yanında olduğum için minnettar olduğunu falan göstermeye çalışıyor sanırım.
Sí, creo que está intentando enseñarme que está contento de que esté aquí o algo.
Sahip olduğum en iyi eküri.
- El mejor que he tenido.
Onun yerine kampanya yöneticisi olduğum için, Eli Gold'un benle sıkıntıları vardı.
Eli Oro tenía algunos problemas conmigo Porque lo sustituye como jefe de campaña.
Sahip olduğum ilk gerçek arkadaş olduğun için.
Por haber sido el primer amigo de verdad que jamás he tenido.
Erica'yı unutmak için onunla birlikte olduğum konusunda ısrar ediyordu.
No hacía más que insistir en que estaba con ella por despecho tras Erica.
Olduğum kişinin geçmişini görüyorsun dünyaya sunduğum güvenin, becerilerin içinde olduğum kişiyi görüyorsun.
Ves más allá de la persona que... finjo ser, que presento al mundo... Segura, competente en todo... La persona que soy.
Aşık olduğum... Aşık olduğum kişinin bir kadın olduğunu mu?
¿ Que estoy enamorada... que estoy enamorada de una mujer?
Çok kötü adamları öldürmekte iyi olduğum için.
Porque soy muy bueno para matar a gente muy mala.
Bu alışık olduğum türde bir birleşme değil.
Esta no es el tipo de penetración a la que estoy acostumbrada.
Polis olduğum için istenen iyiliklerden en az nahoş olanı bu ama belediye başkanına nereye gideceğini söyleyemem.
Y de todos los favores que me pidieron por ser policía este es el menos ofensivo, pero no le digo al alcalde adonde ir.
Eskiden ne olduğum kimin umurunda?
¿ A quién le importa lo que yo era antes?
Davam için yapmak zorunda olduğum şeyler için sürekli insanlar ölüyor.
Y a que a otros les cueste la vida lo que yo creo necesario para mi causa.
Yanlış zamanda yanlış yerde olduğum için yüzüm eridi.
Entonces yo estaba en el lugar equivocado en el momento equivocado, y ahora mi cara se funde de mi cara!
Burada olduğum için şanslısın.
Tienes suerte de que estuviera aquí.
Daha iyi olduğum günler oldu.
He tenido días mejores.