Oro translate Spanish
17,900 parallel translation
Git hadi, vakit çok kıymetli.
Ve ahora, el tiempo es oro.
İlk defasında iyi adamı oynadım. Ailem de buradaydı. Balığa gittik, dağlarda altın aradık.
La primera vez que hice el papel de bueno estaba aquí mi familia, nos fuimos de pesca fuimos a buscar oro...
Altınlı kuvars, kesimini kendim yaptım.
Es un cuarzo de oro. Yo misma lo corté.
Babam, bu kutu boşaldığında Altın Dağını terk edip, eve döneceğimizi söylerdi.
Padre dice cuando esta caja vacía, dejamos Montaña de Oro y volver casa.
Altın kazıktan dövülmüş bir tarih parçası.
Eso es una pieza de la historia, forjada con el clavo de oro.
- Altın ne?
- ¿ El qué de oro?
Altın Dağı'ndan kalkıp Çin'e, Ningpo'da bir ibadet yerine giden bir gemi var.
Barco deja Montaña de Oro a China hacia una misión en Ningpo.
# Altınla gümüş kör eder insanı #
# Oro y plata deslumbran la vista #
Demirden dövülmüş, gümüş kaplanmış, altına batırılmış bu kazık okyanusları birleştirecek.
Acanalado con hierro, ataviado de plata y coronado con oro, este clavo unirá los océanos.
Altın Kazık anısı.
Para conmemorar el Clavo de Oro.
- Altın kazığı çakmışsın.
Felicidades por clavar el clavo de oro.
- Altın madeni resmen.
- Es la fiebre del oro.
Şu güzel altın işlemeye bakın.
Échale un vistazo a esta preciosa incrustación de oro.
Bugün burada, size altın kadar değerli bir şey teklif etmek için bulunuyorum.
He venido hoy para ofrecerles algo tan preciado como el oro.
Altın kemerlerin sonunda alınacak çok altın var.
Hay oro al final de los Arcos Dorados.
Sana söz veriyorum onu 11 : 00'de getireceğim ve bu sözüme güvenebilirsin.
Lo voy a llevar a las 11 : 00, Y tienes mi palabra, y mi palabra es oro.
Bu cüceyi bir altın onura satın almıştım.
Compré a este enano por un solo honor de oro.
Elimdeki altın, içtiğim şarap, kullandığım kadınlar konumumu korumak için girdiğim sonu gelmeyen mücadelem.
El oro que tuve, el vino que tomé, las mujeres que utilicé, mi lucha incesante para mantener mi posición.
Tanrılar bağışlasın sana acıdan ve savaştan yoksun bir huzur.
Oro para que halles paz duradera... libre de conflicto y dolor.
Bakalım söyledikleri doğru muymuş Tywin Lannister altın sıçıyor muymuş?
Es hora de ver si decían la verdad... los que dijeron que Tywin Lannister hace caca de oro.
Bronn'a dünyada kimsenin görmediği kadar büyük bir altın çuvalı verip tanıdığı en iyi katilleri toplamasını söyleyeceğim.
Iré a darle a Bronn... la bolsa más grande de oro que se haya visto... y le diré que reúna a los mejores asesinos.
Bakalım söyledikleri doğru muymuş Tywin Lannister altın sıçıyor muymuş?
Es hora de ver si es verdad lo que dicen que Tywin Lannister caga oro. ¡ Toma la peluca!
Amına o altın parmaklarını sokmanı istiyor.
Quiere tus dedos de oro metidos en su coño.
Sanırım altındır.
Oro, supongo.
"Altın tekliflerin içinde demir vardır."
\ "No es oro, todo lo que reluce \".
Kimi Mandinkalar Avrupa'nın silah ve altınıyla yozlaşıp köleler için şiddet dolu bir pazar yarattılar.
Algunos mandinga fueron corrompidos por las armas europeas y el oro, creando un mercado violento de esclavos.
Ben okuldayken altın saatleri olan şehirli çocuklar bu oyunu çok severlerdi.
Cuando estaba en la escuela, los citadinos, con relojes de oro, amaban este juego.
Yani senin gibi, benimde altın saatim yoktu ama çokça satranç oynadım.
Y como ustedes, yo no tenía reloj de oro, pero practicaba mi ajedrez.
Onun altın kazımız olduğunu biliyorum.
Sé que es nuestro ganso de oro.
Bu altın gösterişli eşyaları giyen sana asla alışamazsın.
Bien, ¿ cómo estás? ¡ Excelente! Nunca podría acostumbrarme a usar este oro y cosas llamativas.
- İnsanı saatlerce bekletiyorlar falan. Ben de adamın birine dedim ki : "Bak canım, vakit nakittir."
Te tienen horas esperando y le dije al tipo : "Mira, cariño, el tiempo es oro".
İlk altın plak. İlk altın plak.
El primer Disco de Oro.
Param altın kadar değerlidir.
Mi dinero es oro.
- Sadece altın kullansak ya?
¿ Y si lo construimos de oro?
Montecito bankasındaki bir kasaya 16.000 dolar değerinde altın koyacağım.
Guardé $ 16.000 en monedas de oro en una caja fuerte en el Banco de Montecito.
- Altın plaklar bozulmuş.
Discos de oro, destruidos.
Jeeves, som altından zeplinim nerede?
Jeeves, ¿ y dónde está mi dirigible de oro macizo? No, ese no.
Bu özellikle sizin için büyük bir fırsat çünkü bu reklam tüm Güneybatıda oynayacak.
Y esta es una oportunidad de oro, especialmente para vosotros, porque va a emitirse por todo el suroeste.
- Evet, hem kan hem de altın olarak çok masraflı.
Sí. Muy caro. En la sangre y el oro.
Ama leprikonsa, altın küpü vardır.
Si es un duende, tiene una olla de oro. Sí...
- Altın nerede? !
- ¡ ¿ Dónde está el oro?
- Ve unutma, oraya altın küpünü aramaya gidiyorsun.
- Bien. Sí. y recuerda... vas a estar allá buscando una olla de oro.
Pekala, baş başa kalmış olduk ve o gey barında altın küpü olmadığını ikimiz de biliyoruz.
- Entiendo. Muy bien, solo quedamos tú y yo... y ambos sabemos que no hay ninguna olla de oro en ese bar gay.
Gökkuşağı'na altın küpü aramaya gittim.
Verán, fui hasta El Arcoíris a buscar la olla de oro.
Fark etmişsindir ki Altın Kazlar bayrağı lekesiz.
Bien, notarás que la bandera de los Gansos de Oro está inmaculada.
Her şey o altına bağlı ve şimdi korumasız ve hasarlı bir hisarda yatıyor.
Todo depende de ese oro y ahora mismo está en un fuerte sin cañones y lleno de orificios.
Hediye ettikleri altın saati takıp oturacak mıyım?
¿ Darle cuerda al reloj de oro que me den?
Sözüme güvenebilirsin mi?
¿ Tu palabra es oro?
Altın kulaklı adam.
El oído de oro.
Leprikon olduğunu bir itiraf etse kurtulacağız bu işten.
- Sí, sí, viejo. - ¿ Cómo vamos a obtener su olla de oro si ni siquiera admite que es un duende? Es decir, si este sujeto solo hubiera admitido que es un duende, ya habríamos terminado con todo este lío.
Nerede?
necesitamos tu olla de oro. ¿ Dónde está?