English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ O ] / Ortadoğu

Ortadoğu translate Spanish

343 parallel translation
Kendisi şu an Ortadoğu'da, çocuklar da yatılı okulda.
Está en Oriente Medio, y el hijo en un internado.
Beyler, Ortadoğu kuvvetlerinde görev yapan tüm subaylara, General Auchinleck'in emirleridir.
La siguiente orden del general Auchinleck es para todos los comandantes y jefes de las Fuerzas de Oriente Medio.
Ortadoğu'nun anahtarı.
La entrada a Oriente Medio.
Ortadoğu'dan çekip gitsenize!
¿ Por qué no se van de Oriente Medio?
Ortadoğu'da bulundu.
- ¿ Sí? Estuvo en Oriente Medio, no sé mucho más sobre él.
Çöldeki isyan Ortadoğu Cephesi için kritik önem taşıyordu.
La rebelión del desierto fue decisiva en la campaña del Oriente Medio.
- O dağların altında gömülü metalleri biliyordu.Ortadoğu parfümleri Venedik'e ait bilinmeyen zehirler ve ilaçlar şu Sorbonne.
El sabía de metales enterrados bajo montañas, perfumes orientales, venenos venecianos y medicinas desconocidas por la Sorbona.
Ortadoğu'da Arapların Yahudilere ya da Yahudilerin Araplara bakışının.
a los negros,... como los árabes a los judíos, o viceversa en Oriente Medio,
Bu nedenle iki seçeneğimiz vardı. Ortadoğu'yu bombalamak ve orada savaşmak.
Así pues, que las dos alternativas o mejor dicho las dos posibilidades, porque no había alternativas, eran combatir y bombardear en Oriente Medio
Ve bu nedenle o günlerde Ortadoğu'ya baskı yapıp onları savaş için tahrik etmeye çalıştık.
Y por esta razón, comenzamos a presionar pidiendo armamento para Oriente Medio
Malaya, Britanya, Ortadoğu ve Rusya'nın ardından geliyordu.
Ellos estaban en el cuarto lugar, después de Gran Bretaña Oriente Medio y Rusia.
Asker takviyesi bakımından da, Ortadoğu'dan sonra ikinci sırada geliyorduk.
Con respecto a los hombres, la primera prioridad fue el Medio Oriente y Malasia ocupó el segundo lugar.
Daha gerçekçi ve önemli bir fırsat yakalanmış olan ortadoğu cephesi daha şüpheli ve gerçekten uzak bir başarı olan uzakdoğu cephesine feda edildi.
Hemos perdido una oportunidad de ganar algo era real e importante el teatro de la guerra en el Oriente Medio, va a ganar algo que fue muy dudosos y poco probable en el Lejano Oriente.
Doğu, Ortadoğu ve Kuzeydoğu İngiltere kesimlerine gelince çoğu bölgelerde sisli bir gün bekleniyor.
Ahora para el Este, Centro Norte, y Noreste de Inglaterra. Amanecerá con niebla y será un día gris y nublado con lluvias y lloviznas de a ratos.
- Ortadoğu.
- Oriente Próximo.
Ortadoğu'ya saldırma planlarımız mı var?
¿ Planeamos invadir el Oriente Próximo?
Ortadoğu'da yine bir bombalı saldırı...
Se produjo un atentado en Oriente Medio...
Üç gün basın bülteni yayınla, üç hafta bakanlık bildirisi yayınla birden Ortadoğu'da bir kriz yaşansın, her şey eski haline dönsün!
3 días de comunicados de prensa, 3 semanas de memorandos, una crisis en Oriente Medio y se acabó.
Fourier, bir çok bilim insanı gibi,... yakın zamanda Napolyon'un Ortadoğu seferine katılmıştı.
Como otros científicos, Fourier había participado en la expedición de Napoleón al Oriente Medio.
Ortadoğu'daki durum hakkında hiç bir tartışmaya müdahil olmak istemem ama eyaletin kıdemli senatörü olarak, bence seçmenlerim adına, yani tüm Amerikalılar adına konuşabilirim. Ve şöyle derim : "Si.. ir edin hepsini!"
No quiero meterme en una polémica... sobre la situación del Medio Oriente... pero como senador de mi estado, creo poder hablar por mis electores... y por todos los estadounidenses al decir : "Que se vayan al carajo".
Ortadoğu'daki insanları devrime teşvik etmek için Bakü'de düzenlenecek kongrede Amerikalı işçileri temsil edeceksiniz.
Ahora podrás representar a los obreros estadounidenses... en el próximo congreso en Bakú, para impulsar la revolución entre los pueblos de Oriente Medio.
Ve Ortadoğu krizi hakkında neler yapardım, onları konuşabiliriz.
Y podríamos contar qué haría yo con la crisis del interior.
Yani, bu ay ışığının altında,.. ... Ortadoğu'da bulunan ve bu güzel dünyanın üstüne sadece deli bir adama komşularını havaya uçurma şansı vermek üzere kurulmuş olan yepyeni bir nükleer arıtma tesisindeyim.
Entonces, aquí estoy en luna llena, mirando fijamente a la garganta de una totalmente nueva planta de refinación nuclear en el Medio Este puesta en esta buena Tierra para ninguna otra razón más que permitir que algún loco explote a sus vecinos.
Yeni Ortadoğu elçisi sen misin?
¿ Eres la nueva embajadora de Oriente Medio?
- Larry, ortadoğu problemlerini tartışıyor.
Larry está discutiendo la crisis en medio oriente.
Bildiğiniz üzere Ortadoğu'da büyük bir kriz yaşamaktayız.
Como saben, tenemos una crisis grave en Oriente Medio.
- Ortadoğu'daki filomuza ulaşın.
Envía al escuadrón Sabre a Oriente Medio.
Kaçırılan uçak hala bilinmeyen bir yönde tahminen Ortadoğu'ya doğru ilerliyor.
El avión secuestrado sigue en el aire con destino desconocido, se cree que se trata de algún lugar de Oriente Medio.
Ortadoğu'daki en yakın dostumuz İsrail, hem de Beyrut'a 20 dakikalık bir mesafede.
Israel es nuestro mejor amigo en Oriente Medio, y sólo está a 20 minutos de Beirut.
Ortadoğu'nun Las Vegas'ıydı.
Era el Las Vegas de Oriente Medio.
Bugün Libya'da, Albay Gaddafi'nin önderliğinde, Ortadoğu'da, siyonist ve Amerika emperyalizmine karşı olan mücadeleyi uzun ölçekli değerlendirme amacıyla toplandılar.
Hoy en Libia, el General Gaddafi se reunió con los líderes árabes para discutir las medidas que se tomarán contra el imperialismo americano.
Hiç Ortadoğu atamaları oldumu?
¿ Ha tenido antes misiones en Medio Oriente?
Elveda Ortadoğu Afrika'nın incisi.
Adiós, pera de África Orienta.
.. Ne yazık ki biz de kaybolduk şimdi.. Ve yazar çok net bir şekilde Philip'in babasının.. .. Ortadoğu'ya sık seyahatler yapan genç bir adam olduğunu vurgulamış..
En ella queda claro que el padre de Philip, de joven... viajó a Oriente Medio.
Londra ve İrlanda'da bombalamalara karışmış. Ama Ortadoğu'daki bağlantıları sayesinde dokunulmaz biri.
Ha colocado bombas en Londres e Irlanda pero gracias a sus vínculos con Oriente Medio ha sido intocable.
Ortadoğu'daki küçük çarpışmalar mı?
¿ Es acerca del Medio Oriente?
Önce ortadoğu yörüngesinde bulunan askeri casus uydusuna gireceğim.
Primero, interfiero el satélite militar. Luego identifico al vehículo...
Nükleer silah sırlarını Ortadoğu'ya satıyor.
Vende información nuclear a Oriente Medio.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması beş asır boyunca Ortadoğu'ya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü hızlandırmıştı.
El comienzo de la Primera Guerra Mundial aceleró la desaparición del Imperio Otomano, el que había gobernado el Oriente Medio durante cinco siglos.
Ortadoğu sorumlusu.
Secretaria Oriental.
Bay Churchill Ortadoğu'daki bu yeni başarı bizi Britanya Hindistanı'nda nasıl bir politikaya yönlendirir?
Sr. Churchill, con este nuevo enfoque en el Medio Oriente : ¿ Qué pasa con nuestra política en la India Británica?
Asya ve Ortadoğu'dan müşteriler beklemede efendim.
Clientes de Asia y de Oriente Medio.
Kuzey Kore ve Amerika'da, özellikle de Ortadoğu'da.
En Corea del Norte, aquí, sobre todo en Oriente Medio.
Evet, ama kendisi için değil. ... Ortadoğu ülkelerindeki petrol yataklarını korumak için kullanacakmış.
Sí, pero no para él, sino para conseguir franquicias de petróleo en el Medio Oriente.
Ortadoğu, Balkanlar, Orta Amerika, Batı Afrika.
Medio Oriente, Balcanes, América Central, África.
Ortadoğu dilleri gibi dedi.
Lo situaba en Oriente Medio.
Ama burası ortadoğu değil. Sahi mi?
¿ En serio?
Ortadoğu'da, antropoloji okuyor. Neden sordun?
Está en el medio oriente, estudiando antropología. ¿ Por qué?
General C.J. Auchinleck. Ortadoğu Kuvvetleri Komutanı. Kuzey Afrika Çölleri.
Estamos en el desierto de África del Norte, en junio de 1942, y éstos son soldados británicos hechos prisioneros por unidades del Afrika Korps alemán.
Kuzey Afrika çölleri yani Ortadoğu coğrafyası mevcuttu.
El desierto del Norte de África el campo de batalla de Oriente Medio.
" Bill Ve Ted'in Ortadoğu Turnesi.
CONSIGUEN LA PAZ

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]