Oturup translate Spanish
13,459 parallel translation
Sen burada oturup derin bir nefes alacaksın ve kendine gelmeye çalışacaksın.
Solo, uh, se sienta alli y tomar un respiro, tratar de ponerse de nuevo juntos.
Ve tek istediğim mutfakta oturup sen akşam yemeğimizi yakarken milyonlarca sorular sormak sana.
Y todo lo que quiero hacer es sentarme en el mostrador de la cocina mientras quemo la comida y te hago miles de preguntas.
Vay canına. Bu her ne ise, ellerine insan kanı bulaştırdıkça daha da kötüleşecek hepsinin sebebi, senin öyle oturup olan biteni izlemen.
Sea lo que sea, será mucho peor... cuando tengas la sangre de tu gente en tus manos... todo porque te sentaste y dejaste que pasara.
Chris, artık kürdanlı bir adam olduğumdan spor merkezinin dışında bir BMX bisiklette oturup her çocuğa yeni çocuk olup olmadığını sorma işi artık benim. - Selam.
Chris, ahora que ando en lo de los picadientes, es mi trabajo sentarme en una bicicleta BMX afuera del centro recreativo y preguntarle a cada chico si es el nuevo chico.
Peter, Quagmire taşındığı için üzgünüm ama bütün gün evde oturup içki içemezsin.
Mira, Peter, siento que Quagmire se haya mudado, pero no puedes solo estar sentado en la casa y tomar todo el día.
Burada oturup, makara yapmamızı özledim.
Hombre, extrañé estar solamente sentado, sintiendo la brisa.
Burada da Keenan gençlere nasıl oturup kalkacaklarını söylüyor.
Aquí está Keenan diciéndole a los más jóvenes cómo sentarse.
Chris, artık kürdanlı bir adam olduğumdan spor merkezinin dışında bir BMX bisiklette oturup her çocuğa yeni çocuk olup olmadığını sorma işi artık benim.
Chris, ahora que soy un tipo de palillos, es mi trabajo sentarme en una bicicleta BMX fuera del centro recreativo y preguntarle a todos los chicos si son el chico nuevo.
Peter, Quagmire taşındığı için üzgünüm ama bütün gün evde oturup içki içemezsin.
Mira, Peter, lamento que Quagmire se mudara pero no puedes solo sentarte en la casa a beber todo el día.
Burada oturup makara yapmamızı özledim.
Mano, extrañaba sentarme aquí, solo disfrutando la brisa.
Kümeslik hayvan gibi burada oturup beklemek istemiyorum.
No quiero estar encerrado como el ganado.
Yeni dostlar ediniyoruz, hayattan keyif alıyoruz güneş parlıyor, bir kafede oturup hayatını yaşayan insanları izliyoruz.
Cultivamos amistades, disfrutamos de la vida, del sol brillante, nos sentamos en el café y vemos a la gente vivir su vida.
Yani, ona terapiye gittiğimi söylememi ve ve sorunlarım hakkında onunla konuşmam gerektiğini mi söylüyorsun? Böylece oturup beraber Kumbaya söyleyelim diye mi?
¿ Estás diciendo que debería decirle que voy a terapia y hablar de mis problemas con él para que podamos sentarnos juntos y cantar Kumbayah?
Biliyorsun, burada oturup, diğer partnerlerle sıradan bir şekilde takılıyordum.
Ya sabes, cuando me crucé de brazos pasando el rato con los otros socios.
Oturup konuşur ve takılırız.
Podemos sentarnos y hablar y pasar el rato.
Eksu, keyfine baktığına göre oturup geleceği konuşabiliriz.
Eksu, ya que tienes una bebida, tal vez podríamos sentarnos y discutir el futuro. Con gusto.
Burada oturup seni dinleyerek ölmektense şansımı dışarıda denemeyi yeğlerim.
Prefiero arriesgarme ahí fuera... que morir aquí escuchándote.
Oturup düşünürken beynini yorarsın ve patlar!
¿ Crees que tienes todo resuelto, y patear
Oturup biraz tıngırdatsak sakıncası olur mu?
¿ Te importa si nos echamos un poco de ritmo cardíaco?
Seninle burada oturup tüm şişeyi içmeyi çok isterdim ama cidden, şimdi gidip kızımı almam lazım.
Me encantaría sentarme aquí y beber toda esta botella contigo ahora mismo, en serio, lo haría pero tengo que recoger a mi hija.
Gel Janice, oturup konuşalım.
Vamos, Janice. Sentémonos.
En büyük atlayışlarımdan önce alanda oturup... Bu kulağa çılgınca gelebilir, ama gözü pek bir sporcu olmanın doğasında bu vardır, öyle değil mi?
En mis saltos más grandes, me he sentado ahí antes y... es una locura decirlo pero es la naturaleza temeraria, ¿ sabes qué?
Yüzleşmem gereken korkular vardı, gerçekten kendimle yüzleşip kim olduğumu bulmam gerekiyordu, ve bunu yapmanın tek yolu da sessiz bir odada oturup düşünmek.
Los miedos que he enfrentado en realidad han hecho que me enfrente a mí para averiguar quién soy y la única forma es sentarse en una habitación tranquila y aguantarlo.
Oturup ve beklemek için mi?
¿ Sentarme y esperar?
Ne, benim oturup, siz iki serserinin işi batırmanız ve... -... aile değerleri hakkında konuşmam mı gerek?
¿ Debo sentarlos para hablar de los valores familiares?
Oturup sigarasını yakar gelen giden gemilerin hepsini izlerdi.
Se sentaba allí y fumar y ver todos los barcos Viene y va.
Miguel Padilla'yla oturup bir şeyleri aydınlığa kavuşturmayı çok isterim.
Me encantaría sentarme Miguel Padilla, aclarar algunas cosas.
Orada suyun içinde oturup kalacağız.
Simplemente nos quedaremos ahí en el agua.
Bence bir yere oturup, yüz yüze bu yanlış anlamayı halledebiliriz.
Pensé que podríamos sentarnos, hablar cara a cara, aclarar cualquier malentendido.
Ya bana güvenirsiniz ya da öylece oturup Omec'lerin gezegeni ele geçirmesini beklersiniz.
Podéis confiar en mí, o sentaros sobre vuestro culo y dejar que los Omec tomen el planeta.
Kanepede oturup parmak doğrultmak kolaydır.
Desde el sofá es muy fácil señalar con el dedo.
Şimdi yardım edecek misin oturup sinirlerimi mi bozacaksın?
Ahora ¿ vas a ayudar o vas a sentarte ahí a ser molesto?
Ben de çimlere oturup içmeyi denemek istiyordum.
También quería beber en el césped.
Arabamda oturup 35 mil hızla gidip cehennemin dibinden seni bulup çıkarmama? Ne dersin buna? Annene yalan söyleme konusuna ne diyeceksin?
¿ Qué pasa con el hecho de que estoy en mi coche, conduciendo a 60 kilómetros en mitad de ninguna parte buscándote?
Ama karşısına oturup ona insan gibi davrandığım her an benden bir şeyler götürüyor.
Pero cada vez que me siento frente a él tratándolo como a un ser humano... algo de mí muere.
Bunu ispatlayamayız. Oturup ölmesini izleyemeyiz.
Lo está, ¡ y necesitas apartarte!
Sonra oturup eğleniriz falan.
Más tarde tocaremos algo.
Gerçekten, oturup da kayıtsız bir göçmene "Kanacık" diyebileceğini mi düşündün?
¿ De verdad cree que puede decirle a un inmigrante indocumentado "canaodioso"?
Ayrıca ; oturup düşünmeliyiz, neden böyle bir şeyi gerekli gördüler?
Aun así, debemos preguntarnos por qué creen que esto es necesario.
Ama burada oturup da ölümünü izlemeyeceğim.
Pero no me quedaré sentado viendo como muere.
Kilise görevi için seçilmesi hakkında oturup konuştuk.
Sólo hablamos, sobre como lo eligieron el Chico del Obispo.
Orada oturup elini tuttuğun sürece sana geçti.
Sentado allí, sosteniendo su mano mientras él se iba,
- Oturup kadın kadına konuşmalısınız.
Tienes que sentarte y hablar de mujer a mujer.
Orkestrayla oturup çello çalsam nasıl olurdu?
Lo que si me sentaba con la orquesta en algún momento, tratado de jugar violonchelo.
- Biraz oturup dinlen olur mu?
¿ Por qué no te sientas? Relájate, ¿ vale? Vale.
Bir şey çıkacak mı oturup bekleyeceğiz.
Veremos si nos conduce a algún lado.
Burada oturup basketbol maçlarına çalışıyor sonra bana söyleyip beni utandırıyorsun.
Te sientas aquí y estudias algunos hechos del baloncesto, y luego me los escupes, intentando avergonzarme.
Artık evde oturup ağlamak zorunda değildim.
No quería sentarme en casa y llorar por eso.
Oturup beklemek mi?
¿ Sentarte?
Seni başı boş bırakıp, sonra da oturup dua mı edelim?
- ¿ Y qué? ¿ Se supone que te dejemos libre y que crucemos los dedos?
- Sadece oturup da olanları izleyemem.
- No solo me sentaré a ver.