Paz translate Spanish
37,210 parallel translation
Onu rahat bırakın!
Dejadla en paz!
# Sonra yeni Phil, huzur içinde yatsın #
* Luego al nuevo Phil, descanse en paz *
Yanlış insan hapsedildiği zaman... kurban için huzur sağlanmaz.
No hay paz para la víctima cuando la persona incorrecta está encarcelada.
Beni hiç yanlız bırakmıyor. "
No me dejaba en paz ".
Beni yanlız bırakmıyor.
No me dejaba en paz.
Beni yanlız bırakmıyor.
No me dejará en paz.
- Dur, söyleme sakın.
- Estamos en paz. - Espera, no digas nada más.
Sadece bana tutuklama için, suçlamaları söyle, ben de gideyim.
Solo dime de qué se le acusa, y te dejo en paz.
Müziğin sesi çok mu yüksekti de müvekkilimin size defalarca, onu yalnız bırakmasını istediğini duymadınız?
¿ Estaba la música tan alta que no pudo oír a mi cliente decirle en repetidas ocasiones que la dejara en paz?
Seni yalnız bırakmalıydım, ama...
Debería haberte dejado en paz, pero...
Rahat bırak onu artık, kız.
Déjala en paz, chica.
Onlar senin korkularından çıkma. Seni asla yalnız bırakmıyorlar ve buna asla alışamıyorsun.
Ya sabes, que están hechos de tus propios miedos, y que... que nunca te dejan en paz y nunca te acostumbras a ellos.
Ruhu şad olsun.
Que descanse en paz.
- Neden? Sélim'i rahat bırak.
- Deja a Sélim en paz.
Yalnız bırak beni.
Sólo déjame en paz.
Binlerce özgür kız geç saatlere kadar çalışıyor ve evde sakin bir hayat yaşıyor.
Miles de chicas independientes trabajan hasta tarde y viven en paz en sus casas.
İç huzuru buldum ve tamamen... tamamen kendime odaklandım.
He encontrado la paz interior y me he centrado completamente gracias a una serie...
Uluslarımız arasında barışa.
Por la paz entre nuestras dos naciones.
Hükümetlerimiz yukarıda barış başlattığına göre asıl meseleye gelelim mi?
Ahora que nuestros Gobiernos están alcanzando la paz, ¿ qué os parece si vamos a por los asuntos importantes?
6 dakika sonra Reagan, Gorbachev ve tüm barış umudu havaya uçacak.
Mirad, en unos seis minutos, Reagan, Gorbachov y toda esperanza de paz harán bum.
Ama benim derdim uzlaşmak değil.
Pero a mí no me importa mucho la paz.
Bu Hakimiyetçilerin niyetinin barış olmadığını söyleyeceğiz.
Debemos decirle que los Dominadores no están aquí en paz.
Bay Allen kendini onlara teslim ettiği takdirde bizi rahat bırakacaklar.
Si el señor Allen se rinde pacíficamente... Nos dejarán en paz.
Hakimiyetçilere teslim olacağım. Onlar da dünyayı rahat bırakacak.
Me entrego pacíficamente a los Dominadores y ellos dejan al resto del mundo en paz.
- Rahat bırak beni.
- Déjame en paz.
Beni bırakırsanız sizi acı dolu ve zavallı hayatlarınızla baş başa bırakırım.
Dejen que me vaya y los dejaré en paz con sus miserables y tristes vidas. No.
Bu pek barış amacıyla gelecek bir ırk adına benzemiyor.
Ese no suena como el nombre de una especie que viene en paz.
Lyla'nın bize anlattığı kadarıyla da barış için geldiklerini sanmıyorum.
Y, por lo que Lyla nos contó, no parece que vengan en paz.
Bu Dominatorlerin barışçıl olmadıklarını söyleyeceğiz.
Le decimos que los Dominadores no están aquí en paz.
Bir huzur.
Una paz.
Bizim görevimiz barışı sağlamak.
Nuestro trabajo aquí es resguardar la paz.
Lyla'ya haber ver, Hakimiyetçilerin niyetinin barış olmadığını söyle.
Llamamos a Lyla, le decimos que los Dominadores no están aquí en paz.
Eğer o lambayı bulursanız ve Castle orada olmazsa,
Si encuentran la lámpara y Castle no está, jamás me dejará en paz.
Lütfen beni yalnız bırak.
- Por favor, déjame en paz.
Buradan defolup beni yalnız bırakır mısın?
Sólo vete... sal de aquí y déjame en paz!
Ben de öyle düşündüm ve yine de, güzel bir barış teklifiyle uyandım.
Y yo también y sin embargo me despierto con una encantadora ofrenda de paz.
Tanrım, beni senin barışına vasıta olanlardan kıl.
Señor, haz que sea instrumento de tu paz.
Çocuğun huzurlu bir mekana giriş yapması gerek, böyle...
La bebé necesita entrar a un espacio de paz y no -
Bu hayırlı günde size barış teklif etmeye geldim.
Y me presento ante usted en este propicio día para ofrecer condiciones de paz.
Barış mı?
¿ Paz?
Yüz yıllık barış işte böyle bir şey.
Así es como lucen cien años de paz.
Bu, sadece Duvar sayesinde sağlanan kalıcı bir barış.
Es una paz duradera que se logró gracias al Muro y solo al Muro.
En azından barış var demektir.
Al menos significa que hay paz.
Bugün başkentte işler karışıktı Lucis hükümeti, Niflheim başbakanı Izunia'nın önerdiği ve bazılarının tek taraflı olmakla eleştirdikleri barış koşullarını kabul ettiğini duyurdu.
Hubo agitación hoy en la capital pues el gobierno luciano aceptó lo que algunos llaman condiciones unilaterales de paz que propuso el canciller Izunia de Niflheim.
Çoğu bu barışa çok sevinecek.
La mayoría recibirá bien esta paz.
Barış teklif ettiler, senin evliliğin de zeytin dalı.
Han ofrecido la paz y tu matrimonio es la rama de olivo.
Barış anlaşmasına sadece üç gün kaldığı için sokaklara dökülen vatandaşlar gösteriler...
A solo tres días de la firma oficial de paz hordas de ciudadanos tomaron las calles para demostrar...
Savaş hakkında ne düşündüğünü biliyorum ama barış hakkında ne düşünüyorsun?
Sé lo que piensas de esta guerra pero ¿ qué piensas de esta paz?
Prenses barış sembolü.
Ella es un símbolo de paz.
Zayıfları kurtlara atarak barış sağlayamayacağını krala söyle.
Dile al rey que no habrá paz si se lanza a los débiles a los lobos.
Bu barış ne anlama geliyor, biliyor musun?
¿ Tienes idea de lo que significa esta paz?
pazar 161
pazartesi 216
pazar günü 59
pazarlık 23
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazu 36
pazar mı 17
pazartesi 216
pazar günü 59
pazarlık 23
pazartesi mi 18
pazartesi görüşürüz 74
pazartesi sabahı 26
pazu 36
pazar mı 17