Prensim translate Spanish
562 parallel translation
Prensim, işte dünyadaki en nadide şey : uçan halı.
Mi príncipe, aquí está la más grande rareza del mundo, la alfombra voladora.
"Şimdi, benim cesur prensim, kız kardeşinin yanına dönmem gerek"
"Ahora, mi valiente Príncipe, volveré con tu hermana"
Bir gün Prensim gelecek
Algún día mi príncipe vendrá
Ama artık sabrımız tükendi, prensim!
¡ Así será! , pero no lo atrasemos mas. ¡ Estamos impacientes!
Prensim! Novgorod'dan bazı insanlar sizi görmek istiyor!
Príncipe, unos hombres de Novgorod desean veros.
Düşman yakın Prensim.
El enemigo se acerca, príncipe.
Öksüzlere merhamet edin, Prensim.
¡ Apiadaos de nuestros hijos!
Savaşçılarınız, Cermenlerden daha aşağı değil Prensim.
Vuestros guerreros pueden enfrentarse al enemigo.
Novgorod ordusuna komutanlık edin, Prensim!
¡ Conducid la ciudad de Novgorod, príncipe!
Canınızı seviyorsanız kaçın Prensim! Ordunuzu kurtarın!
¡ Deprisa, príncipe!
Benim için hükmünüzü verin, prensim. Bir kızın kaderini tayin edin!
Haz justicia príncipe, decide mi destino.
Niçin eskiden olduğu gibi benim prensim olmuyorsun?
¿ Por qué no eres mi príncipe, como dijimos?
İyi geceler, canım prensim.
Buenas noches, dulce príncipe.
Sakin ol küçük prensim yoksa ikimizin de kellesi gidecek.
Callad, príncipe. No sea que nos corten la cabeza a los dos.
O zaman gelin, prensim. Marshan'ın bu paha biçilmez mücevheri ile konuşun.
Pues venid y hablaréis con esa incomparable joya.
- Bu sizin göreviniz prensim.
- Es tu deber, mi príncipe.
- oh, hayır, hayır, prensim.
- Oh, no, no, mi príncipe.
Tabi prensim.
Sí, mi príncipe.
Geri çağırın onu, aziz Prensim.
Llamadlos, querido príncipe.
Üstelik çok fazla, sevgili prensim. Hem de çok.
Las posibilidades son muy buenas esta vez, mi querido Príncipe.
Prensim, halatlar dolasti, ve bu adamlar direge çikmayi reddediyorlar.
Príncipe, los cabos están atascados y los hombres se niegan a escalar.
Hayir, prensim, siz olmaz.
¡ No, mi príncipe, tú no!
Hayir, prensim.
No, mi príncipe.
Sakin olun, prensim.
Cálmate, mi príncipe.
Kimbilir ölümsüz prensim?
¿ Quién lo sabe, Príncipe inmortal?
- Kendim için hiçbir şey Prensim.
- No para mí, Señor Príncipe.
Taşlara yağ sürmek için yaşlıları kullanıyorlar Prensim.
Utilizan a los ancianos para engrasar las piedras, Señor Príncipe.
Prensim, onu idam ettirin.
- Una anciana. Señor Príncipe, envíale a la muerte.
Önce kaleye geri dönün Prensim.
Primero volved al castillo.
Beni dinleyin Prensim.
Escuchad mi historia, príncipe.
Saygıdeğer prensim.
Mis respetos, príncipe.
Günün birinde damadım gelecekti, prensim tıpkı ninemin hikayelerindeki gibi.
Mi novio vendría algún día, mi príncipe...
Sevgili Prensim!
¡ Príncipe mío!
Soyluluk, insanın içinde yatar prensim. Havluda değil.
La nobleza se sustenta en el hombre, mi Príncipe, no en la toalla.
Ben de unutmuştum prensim.
Yo también, mi Príncipe.
Teşekkürler prensim.
Gracias, mi Príncipe.
Buradayım prensim.
Estoy aquí, mi Príncipe.
Çünkü hülyalara dalmamalısınız, prensim.
Porque no deberíais tener ninguna, mi Príncipe.
Nedir o prensim?
¿ Qué es eso, mi Príncipe?
Dinliyorum prensim.
Estoy escuchando, mi Príncipe.
Hangi görevle prensim?
¿ En qué misión, mi Príncipe?
Bir oyun yok prensim.
A ningún juego, mi Príncipe.
Başpiskopos benim, prensim.
Yo soy el Arzobispo, mi Príncipe.
Eninde sonunda bu gerçekle yüzleşmelisiniz prensim.
Debéis aprender a afrontar ese hecho, mi Príncipe.
Güç aramıyorum prensim.
No busco poder, mi Príncipe.
Siz de öyle prensim.
Y vos, mi Príncipe.
Prensim, Keşke size yardım edebilsem.
Mi Príncipe, desearía poder ayudaros.
Asla unutmadım bunu, prensim. Sizin yapacak farklı bir işiniz var. Siz, gemiyi idare etmek zorundasınız.
No lo olvidéis nunca, mi Príncipe, tenéis una tarea diferente que cumplir, tenéis que gobernar la nave.
Prensim,
- Mi Príncipe.
- Evet prensim?
- Hamar.
Prensim.
Mi Príncipe.