Río translate Spanish
13,705 parallel translation
O şey nehre atlayıp Bugsby bataklığında kıyıya vurdu. Ya Greenwich nehrinden, ya da nehrin karşı kıyısından geldi.
Esa cosa se arrastró hasta el río y fue flotando hasta la Marisma de Bugsby, o bien desde Greenwich o desde la otra orilla del río.
Virajdan dolayı nehrin karşı kıyısına, doğuya.
Al este, al otro lado del río, a causa del recodo.
O şey, çocuklardan yarattığı o yaratık dirildi. Hervey'in labarotuvarından nehre kadar sürünerek gidecek kadar yaşadı.
Esa cosa, esa criatura que creó de ellos... vivió... lo suficiente para arrastrarse desde el laboratorio de Hervey hasta el río.
İpek ve saten giysiler giyeceksiniz. Nehrin üzerinde ziyafetler vereceğiz, serin sularda yıkanacağız, birlikte kaplan avlayıp her gün sevişeceğiz.
Van a usar ropa de seda y satén... vamos a realizar banquetes en el río, bañarnos en el valle... cazar tigres juntos, y hacer el amor todos los días...
Kan nehri çorak toprakları sulayınca, eski geminin feryadı dünyayı sarsar!
¡ Cuando el río de sangre empatata la tierra seca... los clamores de los viejos barcos sacuden el mundo!
Telefonlarınızı Utku'ya verin. O da onları nehre atsın.
Entregad vuestros teléfonos a Utku para que los tire al río.
Sam, nehir.
- Sam, el río.
Elena'nın tabutunu çıkarın ve cesedini nehre atın.
Sacará el ataúd de Elena y tirará el cuerpo al río bajo las cataratas.
Bu öğleden sonra Janic'in bedenini nehirden çıkardık.
Pescamos su cadáver en el río esta mañana.
Ben insanları mutlu ederim, nehre atmam.
Hago feliz a la gente. No los tiro al río.
Janic denen adam, kafasında kurşunla nehirde bulunmuş.
Este personaje fue encontrado flotando en el río con una bala en su cabeza.
Londra'dan nehrin yukarısına Reading'e gittiler.
Se trasladaron río arriba, desde Lunden a Readingum.
Şu nehri geçip Guthrum'a bulsak ne olur?
Si cruzamos el río y encontramos a Guthrum... ¿ qué ocurriría?
Londra'dan nehrin yukarsındaki Reading'e gittiler.
Se han trasladado río arriba, desde Lunden a Readingum.
Şu nehri geçip Guthrum'ı bulsak ne olur?
Si cruzáramos el río y encontráramos a Guthrum, ¿ qué podría pasar?
İkiniz Ubba'yla karşı karşıya gelmek için Severn Nehri'ne ilerleyeceksiniz.
Los dos cabalgarán hacia el río Severn para enfrentar a Ubba.
Nehirde hiçbir şey görmüyorum.
No veo nada en el río.
İtiraz eden olursa nehre atın!
¡ Si alguno objeta, mándelos al río!
İzninizle kalıntıları mezardan çıkarıp bilemiyorum, nehre falan atalım.
Con su permiso, exhumaríamos los restos y, no sé, los arrojaríamos al río.
Wessex-Cornwall sınırı şu nehir yani Tamar nehridir.
El límite entre Wessex y Cornwalum es este río... el río Tamar.
Seine dünyada iki kitaplık arasından akan tek nehirmiş.
El Sena es el único río del mundo que fluye entre dos librerías.
Bu beni neredeyse nehre bıraktığın için ve bu da beni o şekilde sarkık bıraktığın için.
Esto... es por casi tirarme al río. Y esto... es por dejarme colgando.
Ayni Jamuna gecidi gibi!
¡ Igual que el Jamuna Ghat! ( Río ).
İstihbarat füzeyi Ishim Nehri'ndeki kullanılmayan bir Sovyet Deniz Üssü'ne kadar takip etti 100 hektar büyüklüğünde ve 47 depo içeriyor.
Intel rastreó el misil a una base naval soviética abandonada en el río Ishim, que contiene 47 almacenes en 100 hectáreas.
Peki ya Chuoshui Nehir'den 10 Kardeşler?
¿ Qué hay con los Diez Hermanos del Río Chuoshui?
Avlanırken kral kadehini suyla doldurmak için nehrin kıyısına gider.
Durante una caza, un rey bajó a un río a rellenar su copa con agua.
- Fincanı nehre düşürür.
La copa cayó al río.
Evet eski Yunan inanışına göre biri öldüğünde ağızlarına bozuk para koyalar ki yeraltı dünyasında nehirden geçerken verilir.
Sí, en la antigua Grecia, cuando una persona moría, algunas personas creían que poniendo un óbolo, o una moneda, en sus bocas podrían usarla como moneda... para ser llevados a través del río en el inframundo.
Nerelisin? Kardeşim ve ben Rio Grande'nin kıyısındaki küçük bir köyde büyüdük.
¿ De dónde eres? Mi hermana y yo crecimos en un pequeña aldea cerca de los bancos de Río Grande.
Sizin tavsiye ettiğiniz gibi nehrin batı kısmındaki kestirmeyi kullandık.
Tomamos el acceso oeste del río tal y como sugeristeis.
Red sadece bir müzik grubu adı değildir dostum.
La negación no es apenas un río en Turquía, mi amigo.
Kimi sarhoşken Han Nehri köprüsünden atlıyor.
Algunas personas conducen ebrias y saltan desde el puente sobre el río Han.
El Paso en fena uyuşturucu şiddetinin olduğu yerlerden biri olan Rio Grande'nin karşısında.
El Paso está justo al otro lado del Río Grande de algunos de los peores episodios de violencia de drogas que hay.
- Tamam hadi nehre doğru gidelim.
Vale, vamos hacia el río.
Ve ayrıca Buenos Aires, Rio, Cape Town. 12 oldu, değil mi?
Por supuesto que están Buenos Aires, Río, Ciudad del Cabo.
Ben de ilk kez duyuyormusçasina gülüyorum su an.
Y me río como lo hice la primera vez que lo oí.
Annenle birlikte Çin'e dönmek istiyorum. Dağda nehir kıyısındaki küçük çiftliğimize.
Deseo volver a China con tu madre, a nuestra pequeña granja en las colinas sobre el río.
Village'dan, East River'dan, Hudson River'dan,
Me quedaría lejos de la Villa, Del East River, el río Hudson,
Nehre bakıyorlar, buranın doğusundalar.
Están en el río, al este de aquí.
Dostum, bir nehirle konuşuyorsun.
Hombre, estás hablando con un río.
Peki avlanmak için nehirle nasıl başa çıkacak?
Entonces, ¿ cómo superar el río a cazar?
Geniş nehrin üstünde gerili olması için dayanıklı olması gerek.
Y tiene que ser duro para atravesar el ancho río.
Tanzanya'daki Grumeti Nehrinde gezegenin en sabırlı yırtıcısı yaşamakta.
En el río Grumeti en Tanzania vive el depredador más paciente del planeta.
Fakat dev timsahların ıssız nehrinin ötesinde hayatta kalabilmeleri için elzem olan göçmen sürülerinin hala bir emaresi yok.
Pero más allá del río del gran cocodrilo, todavía no hay señal de los rebaños migratorios de los que depende para su supervivencia.
Çekimin zamanlaması da çok hassas olmalıydı çünkü bu hareket tarzı sadece timsah nehri en düşük seviyedeyken görülebiliyordu.
El momento de la filmación también sería crítico, ya que este comportamiento sólo ocurre cuando el río de los cocodrilos'está en su punto más bajo.
Ama işler mümkün olabilecek en kötü şekilde başlayabilirdi... Kurak sezonun ortasında nehri sel götürüyor.
Pero las cosas se ponen fuera de la peor manera posible - el río tiene inundaciones en el centro de la estación seca.
Grumeti Nehri için umduğumuz şey yalnız timsahlarla dolu bir sürü su birikintisiydi.
Lo que esperábamos era que el río Grumeti sería sólo una serie de piscinas lleno de cocodrilos.
Muhtemelen nehrin 40-50 km'lik bir alanına dağıldılar.
Probablemente están dispersos en 30 o 40 millas de río.
Oğlumu ve eşimi izliyorum timsahlarla dolu, derin ve çamurlu bir nehirdeler!
Estoy viendo a mi hijo y mi marido en un río muy profundo y fangoso con un montón de cocodrilos!
Sel basmış nehirle ve antilopların yokluğunda bekleyiş umulandan daha uzun sürecekti.
Con un río inundado y sin ñus, la espera iba a ser más de lo esperado.
Ekip azgın nehirden ayrılarak Grumeti'den ne kadar uzakta olduklarını görmek için göç eden antilopları aramaya gidiyor.
Dejando el río embravecido, el equipo debe ir en busca de la migración de ñus, para ver lo lejos que están del Grumeti.