English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ S ] / Saatlerce

Saatlerce translate Spanish

2,439 parallel translation
Denedim bu küçük köpeğe birşeyler öğretmek için saatlerce ama o bir türlü anlamıyordu.
Trate. de enseñarle a ese perro negro por horas, pero él no aprendió.
Beni alması gereken tıp öğrencisi gelmedi. Orada saatlerce bekledim.
El estudiante de medicina que se supone que me vendría a recoger nunca apareció.
Saatlerce öpüşüyoruz ve bu bana yetiyor.
Nos besamos una hora y es suficiente para mí.
Morarmalara bakılırsa ölümünden sonra saatlerce cenin pozisyonunda kalmış.
Por la lividez, pasó varias horas en posición fetal después de morir.
Hanson, ruh çağırma, medyum seans kelimeleriyle saatlerce aradım ve hiçbir şey bulamadım.
Estuve horas buscando "hanson" más "espiritismo" y "médium" más "sesión de espiritismo" y no encontré nada.
Hergün, saatlerce ve saatlerce.
Todos los días, horas y horas.
Dün gece, saatlerce Rock Band'de eğlendik.
La pasada noche, jugamos al "Banda de rock" durante horas.
Kennedy bile saatlerce hayatta kalmıştı.
- ¡ JFK estuvo vivo por horas!
Saatlerce.
Horas.
Saatlerce bakıp bir tavşan olduğundan emin olabilirsiniz. Ama sonra bir gün baktığınızda, "Dur bir dakika!" deyip bir ördek olduğunu fark edersiniz.
Pueden mirarlo durante horas y estar totalmente seguros que es un conejo pero luego un día lo miran y se dan cuenta, esperen un segundo, es un pato.
16. yüzyıla kadar, Çin mutfağı lezzetli güveçleriyle ünlüydü bunu pişirmesi de saatlerce zamana ve bir sürü oduna mal olurdu.
Hasta el siglo XVI la cocina china era famosa... por sus deliciosos guisos, que requerían muchísimo tiempo y mucha madera para cocinarlos.
Babam çok kötü bir gece geçirdikten sonra, saatlerce bunu yapardı.
Después de que papá tenía una mala noche, ella lo hacía por horas.
Saatlerce bulutların arasında Kurz'u görmeyi umut ettiler.
Mira, mi sobrina de 18 años ha salido de casa y es sorda y un poco vulnerable.
Bir Karanlık Rahibesi parşömeni alıp kaçtı üstelik aramızda saatlerce yol farkı var ve sen buna talih diyorsun, öyle mi?
Una Hermana de la Oscuridad ha escapado con el pergamino, nos lleva horas de ventaja, ¿ y llamas a eso fortuna?
Saatlerce etrafta dolanır, Afrika'da bir safarideymişiz ya da Çin'de dinazor arıyormuşuz gibi davranırdık.
Pasábamos horas fingiendo estar en un safari en África, o buscando dinosaurios en China.
Saatlerce onu evde yalnız bıraktım.
Pasando su horario.
Bu zamana kadar çektiğin en büyük acıyı saatlerce hissettiğini hayal et.
Piensa en el dolor más intenso que puedas sentir e imagina sintiéndolo durante horas
Ama beraber âlem yaptığınız günleri hatırlamadan edemezsin. Saatlerce sarılıp aptalca şeylerden konuştuğunuz o günleri.
Uno piensa en los días en que solíamos beber juntos y nos sosteníamos uno al otro, y hablábamos de las mayores tonterías.
Saatlerce konuşup, daha birçok örneğe yer verebilirim.
Podría seguir durante horas con más ejemplos.
Bu konuyu saatlerce konuşabilirim.
Podría hablar de eso durante horas.
Alkali suda saatlerce kaldığından dolayı cildi buruşmuş.
La piel está arrugada por las horas en el agua.
Bazen saçma sapan, aptalca şeyler hakkında saatlerce hiç susmadan konuşur dururum... ve o, bir kez bile sözümü kesmez.
A veces sólo sigo, sigo y sigo y hablo de las cosas más tontas, hora tras hora tras hora, y ni siquiera dice una palabra.
McPherson'ın depoya saatlerce kontrolsüz erişimi oldu ve kim bilir adam ne yaptı.
MacPherson ha tenido horas, horas de acceso sin restricciones, y solo Dios sabe... lo que ese hombre ha hecho.
Gisani, yani Sangoma'nın oğlu, saatlerce oturuyor bu hikâyeleri dinliyor, ve ateşe bakarak beyaz aslanın dönmesini ve halkı için daha iyi bir hayat diliyordu.
Gisani, el hijo del sangoma, se sentaba durante horas escuchando estas historias, como si las mirara en el fuego, Deseó el regreso del león blanco y una vida mejor para toda su gente.
Senin konuşmanı saatlerce dinleyebilirim.
Podría escucharte hablar por horas.
Sebebini bilmiyorum ama orada saatlerce çığlık atardı. Kilerden korkardı.
Porque ella tenía terror a la bodega.
Ama dün Tracy ve ben, saatlerce Kenneth'ın konuşmasını dinlemek zorunda kaldık.
¡ Es asqueroso! Pero Tracy y yo tuvimos que escuchar a Kenneth hablar por horas ayer.
Cüzi bir miktara saatlerce çalışıyorlar ve bir de paçoz bir tulum giymek zorundalar.
Trabajan muchas horas por poco dinero y tienen q llevar monos poco atractivos.
Burada Lareena'da yaşıyor ve saatlerce sarılmaktan hoşlanıyor.
Vive aquí en Lareena y le gusta estar atado por horas.
Bu tabureye oturup, görünmeden Judy'nin odasına bakabilir ve saatlerce onu gözetleyebilirsin.
Puedes sentarte en ese taburete y mirar a la habitación de Judy sin ser visto y mirarla durante horas.
İşleri bittiğinde ıssız bir yerdeki bir parkta oturup saatlerce yıldızları izliyorlardı.
Y cuando estaba claro, se detenían en el medio de la nada, a sentarse en el capot y mirar las estrellas... Durante horas...
Kuyruk saatlerce uzuyor, epeyce para elde ediyorlardı.
La cola duraba horas en la recogida de guineas.
Saatlerce seni araştırdım ve geçmişinle ilgili bir kaç yeni şey buldum.
Pasé horas investigándote... Y pude descubrir un par de cosas nuevas de tu pasado.
Bunu saatlerce sürdürebilirim.
Podría hacer esto por horas.
Çünkü saatlerce devam edebilirim.
Porque puedo aguantar horas.
Ücretsiz yemekhanede saatlerce temizlik yapıp birkaç papel kazanmış.
Ganó unos dólares limpiando un comedor comunitario.
Saatlerce orada otururdum.
Me siento ahi por horas
Yara izlerine bakılırsa öldürülmeden önce saatlerce işkence edilmiş.
A juzgar por las heridas, Booth debe haber sido torturado durante horas antes de que le mataran.
En iyi tarafı ise saatlerce oturumama ve yazmama izin veriyorlar.
Lo mejor es que permiten sentarme y escribir durante horas.
Saatlerce izleyebilirim.
Podría mirarlo hacer eso por horas.
Bir bakmışız ki saatlerce konuşmuşuz.
- Y hablamos durante horas. Sí.
Mesele şu, annemin saatlerce ortadan kaybolduktan sonra geri döndüğünde nerede olduğunu sorduğumdaki tedirginliğini sana anlatmıştım hatırlıyor musun?
Aquí esta la cosa... ¿ recuerdas cuando te dije que mamá sigue desapareciendo a ciertas horas y luego es reservada sobre donde estuvo?
Çocukken saatlerce aynaya bakar yakışıklı olup olmadığımı anlamaya çalışırdım.
Solía pasar horas cuando era pequeño mirándome en el espejo, intentando adivinar si era guapo o no.
Elimde bir kitapla bir koltuğa kıvrılır, saatlerce kalkmazdım.
Pasé horas allí acurrucada en un viejo sofá con un libro
Beni severdi, ailesinde oturup saatlerce onun aptal Kore hikayelerini dinleyen tek kişiydim.
Yo le agradaba. Era el único de la familia que se pasaba horas escuchando sus estúpidas historias sobre Corea.
O çelloyu saatlerce çaldığını hatırlıyorum.
Me acuerdo de ella, es como uno de esos barcos donde se toca el violonchelo
Komşuları rahatsız etmeden saatlerce işkence edip öldürebildi.
Torturó durante horas y mató sin molestar a los vecinos.
- Eve gidip, seviştim Saatlerce. Doğru mu, Renee?
Vine a casa... e hicimos el amor durante horas...
Muhtemelen aklın Mercy West'te sahip olduğun park yerinde kaldığından dolayı hala buraya alışamadığını ve bir anestezi uzmanı olduğunu yani sen saatlerce arkana yaslanmış oturduğun yerden magazin dergileri okuyarak tonla para kazanırken bizlerin perdenin diğer tarafında asıl işi yaptığını, bir de üstüne dava edildiğini biliyorum.
Sé que probablemente te siga molestando algo... porque tu lugar de estacionamiento era mejor en el Mercy West. Y sé que eres anestesista... por lo que ganas cubos de dinero.
Hem de saatlerce.
- Sí.
Çıkar ağzından baklayı. Gerçek şu ki sen saatlerce çalışıyorsun. - Ben deliler gibi çalışıyorum.
escupelo ya la realidad es que estas trabajando toda la noche estoy trabajando como loco, si no hay nadie cuidando nuastra niña no te pongas tan dramatica, quiero decir... hay un monton de personas para cuidar nuestra niña

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]