Sabre translate Spanish
2,835 parallel translation
Ben bileceğim. Yine mi sen? Şimdi kimi kurtarmaya geldin?
Yo lo sabre. ¿ Otra vez tú?
Sabre'dan aferin hediyesi.
Aquí hay un pequeño "camino a seguir" cortesía de Sabre.
"Ben, dan-dandi-dandik bir Sabre ürünüyüm."
"Soy un" chupamedias "de Sabre"
Dunder Mifflin-Sabre'ın yeni ürünü.
De acuerdo? Nuevo de Dunder Mifflin-Sabre
"Kahretsin, Bob.'Sabre marka cankurtaran filikası alma'demiştim."
"Demonios, Bob, Te dije que no compraras un bote salvavidas Sabre".
Sabre yazıcının güç kablosu seni komaya soktu. Issız bir adada köpek olduğun bir rüya görüyorsun. "
"El cable de poder de tu impresora Sabre te llevó a un coma, y estás soñando que eres un perro en una isla desierta."
"Ben ucuz, kolpa, dandik bir Sabre ürünüyüm."
"Soy un chupamedias de Sabre"
Dunder Mifflin-Sabre'nin yeni ürünü.
Nuevo de Dunder Mifflin-Sabre
"Kahretsin, Bob, Sana Sabre marka bir deniz botu almayalım demiştim." - Güzel!
"Demonios, Bob, Te dije que no compraras un bote salvavidas Sabre". - ¡ Bien!
"Sabre yazıcının kablosu seni çarptı " ve komaya soktu, rüyanda köpek olarak ıssız bir adada olduğunu görüyorsun. "
"El cable de poder de tu impresora Sabre te llevó a un coma, y estás soñando que eres un perro en una isla desierta."
Tamam, biliyor musunuz Sabre ofis ilişkilerine % 100 onay verir.
Adivinen qué. Sabre acepta al 100 % los romances de oficina.
Sabre'da nasıl müdür olabilirim?
¿ Cómo me convierto en gerente en Sabre?
Benim arkadaşlarının otele gidip gitmeyeceğini bilmem gerek böylece seni nereden alacağımı bilmiş olurum.
necesito saber si alguno de tus amigos cojerá una habitación de hotel. así sabre a donde tengo que ir a buscarte.
Bir dakikaya kalmaz hatırlarım.
Lo sabré en un momento.
Curtis kurtçuklardan zaman aralığı çıkardığında emin olacağım.
- Lo sabré con seguridad cuando consigamo una línea temporal de los gusanos de Curtis.
Tom'un ne zaman geleceğini öğreneyim ki fırını ona göre ısıtayım.
Verificaré la hora de llegada de Tom. Así sabré cuando encender el horno...
Sonunda adını lekeleyecek bir şey buldum.
Finalmente sabré secretos de tu vida.
Bilecek miyim?
Lo sabré?
Yakında anlayacağım.
Lo sabré pronto.
Şimdi gidersem bir daha senden haber alamam.
Si me voy, no sabré más nunca de ti.
Sonra da senden haber alamayacağım, değil mi?
¿ Y no sabré nada más de ti?
Sanırım hiç bilemeyeceğim.
Creo que nunca lo sabré.
Ama ben ne anlarım ki?
¿ Pero qué sabré yo?
Eğer hazırsam bunu nasıl bileceğim?
¿ Cómo sabré que estoy lista?
Ondan geri kalanları incelemeden emin olamam.
Bueno, no lo sabré hasta que examine sus restos.
Yarına kadar öğrenemeyeceğim çünkü zaman geçmesi gerekiyor.
y no lo sabré seguro hasta mañana.
Büyük bir damar patlamış. Muhtemelen kırık kaburgadan oldu. Bu boşluğu temizleyene kadar neyin neyi patlattığını bilemem.
Estás viendo una rotura masiva de vasos sanguíneos, probablemente causada por la costilla rota, pero no sabré qué causó la rotura hasta que no limpie la cavidad.
Laboratuarda biraz test yapmadan bir şey söyleyemem.
No sabré nada hasta que realice algunas pruebas en el laboratorio.
Yalnız gelmezseniz bunun farkına varırım.
Sabré si no estás sólo,
Bize uygun olanı bilebilirim.
Así sabré lo que es mejor.
Sabaha daha kesin bir şeyler söylerim.
lo sabré con mayor seguridad por la mañana.
- Evet, ama oraya çıktığımda ne olacağını biliyorum.
Sí, pero lo sabré al llegar ahí.
Gerçek olmadıklarını nasıl anlıyorsunuz?
¿ Cómo sabré si no son reales?
- FESTıVAL 1983 şimdi... YASALLAşTIRIN! Bunu tam kulağının arkasına, beyninin içine yerleştireceğim ki beni unutmayacağını bileyim.
Ahora... voy a ponerla adentro de tu cerebro, detrás de la oreja... así sabré que no me olvidarás.
Böylece ne için hazır olacağımızı bileceğim.
Sabré justo para qué estar listo.
Memleketimden uzaktaki evim, evimden uzaklardayım.
Sabré más cuando lave y drene la herida en la morgue, mi hogar lejos del hogar lejos de casa.
Onunla konuşmam gerek, lütfen, emin olmak için.
Me gustaría hablar con ella, por favor, así lo sabré con seguridad.
Ayaklarıma bakmadan nerede durduklarını nasıl bileceğim? - Tekrar dene.
¿ Cómo sabré donde están mis pies si no puedo mirarlos?
O peçenizin altından, belki bana doğruyu söylersiniz.
me ha brotado impaciencia ofréce tu velo y asi sabré la verdad
Ne zaman Sissy o küçük kağıt parçalarını elime sıkıştırsa, merak ediyorum, sonunda Bay Lyon'ın, sosyetik bir... genç kadının intiharıyla neden bu kadar ilgili olduğunu öğrenebilecek miyim diye.
Siempre que Sissy mete esas pequeñas hojas en mi mano, me pregunto si por fin sabré por qué al sr. Lyon le interesa tanto el suicidio de una debutante.
- Sen söylemeden bilemem ki.
- Bueno, no lo sabré a no ser que me lo cuentes.
Bilmez miyim hiç?
Lo sabré yo.
Sarah Braverman'ı neden kapımda diz çökerken gördüğümü asla bilemeyeceğim.
Nunca sabré porque vi a Sarah Braverman de rodillas en mi puerta.
Öyle bir insan nasıl olur da kendini kralın konseyinde bulur, hiç anlamıyorum.
Cómo es que esa clase de persona consiguió entrar en el Consejo del Rey nunca lo sabré.
Gözlerimin önünde kaybolduğunu görünce başardığını anlarım.
Cuando te vea desvanecerte ante mis ojos, sabré que has tenido éxito.
Cinsel saldırı belirtileri var. Vajinal morluklar ve yırtıklar mevcut. Ama otopsi yapmadan bilemem.
Hay síntomas de agresión sexual... contusiones vaginales y laceraciones... pero no lo sabré seguro hasta que no le haga la autopsia.
O zaman nasıl bileceksin? Zamanı geldiğinde bileceğim.
Bueno, ¿ cuándo lo sabrás? Lo sabré cuando lo sepa.
Üzerinde bir kaç test daha yapmadan bunu bilemem.
No lo sabré hasta que le haga más pruebas.
Önümüzdeki 24 saat içinde Kasim'in yerini bana vermemiş olursan başarısız olduğunu anlayacağım.
Si no me has entregado la ubicación de Kasim en las próximas 24 horas sabré que fallaste.
Önümüzdeki 24 saat içinde senden haber alamazsam başarısız olduğunu anlayacağım.
Si no sé nada de ti en 24 horas sabré que fallaste.
Londra'da bir gardiyan varsa ne arayacağımı iyi biliyorum.
Bueno, si hay un guardián en el terreno en Londres, sabré qué buscar.