Sallan translate Spanish
1,825 parallel translation
Bu yerde sallanın
Y a este lugar sacudamos
Sallanın, sallanın
A roncanrolear, a roncanrolear
Ve sallanıyordu, titriyordu.
Y buscó y buscó.
Daha biraz önce orada sallanıyorlardı!
Estaban colgando ahí hace un minuto.
Eti keserken bütün masa sallanıyor.
Cortas la carne y se mueve toda la mesa.
- Sallanıyor. - Öyle mi?
Se columpia.
Çünkü bisikleti askıya takarken her yer sallanıyor.
Porque cuando la cuelga en los ganchos, todo el piso tiembla.
Azıcık beşik gibi sallanıcaz o kadar.
Ahora vamos a balancearnos un poco estilo bebé.
Titriyor ve sallanıyordum. Amerikan Futbolu'ndaki gibi.
Parecía un jugador profesional de fútbol americano.
Goliath sallanıyor!
Goliat se está moviendo!
Goliath yine sallanıyor.
Goliat se esta moviendo de nuevo.
Haftalardır sallanıyor.
Ha estado tambaleándose por semanas.
Niye öyle sallanıp duruyordun?
¿ por qué estabas saltando así?
Şimdi sallanıyor ve düşüyor.
Tiembla... Y cae...
O koca göğüsler etrafta sallanır durur...
grandes tetas, solamente flotando...
# Sallan yuvarlan, tüm gece boyunca #
♪ Tocando Rock toda la noche ♪
"Saç lülelerin sallanıyor. Dudakların çok nefis."
Cabellos sueltos, labios húmedos con rocío.
Baba, sallanıyorsun.
- Papá. - ¿ Qué? Estás temblando.
Seks inanılmazdı, yıldızlarda gibi, hatta yer sallanıyordu.
El sexo era increíbe, estelar, más que un terremoto
Tuhaf birşeyler oluyor, 8. katın tuvaletinden tuvalet kağıdı sallanıyor.
Pasa algo raro. Cuelga un rollo de papel de váter del Octavo C.
Hediye kutuları sallanıyor!
¡ Las cajas de regalos son lo mejor!
- Bu dünya bir iplik tarafından sallanıyor, yarbay ve sizden farklı olarak, işler zorlaştığında daha iyi bir yer için ayrılmak gibi bir lüksümüz yok.
Este mundo se tambalea por una amenaza, Coronel y a diferencia de Ud el resto de nosotros nunca tendrá el lujo de dejarlo por un lugar mejor cuando las cosas se pongan feas.
Hizmetçi çarşafları değiştirmeye girdiğinde tavanda sallanırken bulmuş.
La criada fue a cambiar las sábanas, y él estaba colgado ahí.
Hep bir felaketten diğerine sallanıp durduk.
Hemos ido de desastre en desastre.
ve bunlar hafif, rahat ve tam olması gerektiği kadar sallanıyorlar.
Y estos, estos son ligeros y cómodos, y tienen la cantidad justa de movimiento.
Epps düşmeden önce senin ellerinde sallanıyordu.
Bueno, el sr. Epps esta colgando de su brazo antes de caer.
Dans edin, sallanın Herkes çıksın piste
Moved el cuerpo, venid a bailar Todos a la pista de baile
Haydi dans edin, sallanın Sincaplarla gürleyin
Moved el cuerpo, venid a bailar Con Las Ardillas sin parar
Haydi dans edin, sallanın Herkes çıksın piste
Moved el cuerpo, venid a bailar Todos a la pista de baile
Sallanıyor.
Se tambalea.
Dişim sallanıyor.
Mi diente se mueve.
Hafifçe sallanın.
Sacude suavemente.
Eger evet dersen.. .. o zaman ikinizin iliskisinde de hayat boyu bir kılıç aranızda sallanır
Si aceptas entonces ambas de vuestras relaciones tendrán una espada pendiendo sobre ellas el resto de vuestras vidas.
Dansta düşürdüğüm... küpeler onun ellerinde. Sallanıp dans edelim. Sence de kulağım çıplak değil mi?
Un amigo recogió y me entregó el pendiente que perdí en el mercado de Barelli entonces, con el temblar de mi cuerpo, me sentí avergonzada.
Havada aşk var. Bedenler aniden sallanıyorlar.
La juventud ha venido y ha traído amor con el viento.
Bu aynen üç yıl öncesi gibi oldu! Bir ipe bağlıyız ve sallanıyoruz aynen önceki gibi! Aynı ipe bağlıyız ve ben kurtulmanın yolunu bilemiyorum
También hay informes de un par de hombres, vestidos de negro, con un patrón de nubes rojas, avistados sobre la misma hora, y probablemente conectados.
Tamam, sallan.
Sí, sigue balanceándote.
Gündüz gece, sırf sallan.
Día y noche, sigue balanceándote.
"Bu sağlam zirve ve tüm dünya sallanır"
"Esta alta, embriagadora, los vaivenes del mundo entero"
Ta ki duygusal esaretin sonuçlarını dar ağacında sallanırken görene kadar.
Hasta que ves los frutos de las ataduras sensuales colgando de una cuerda.
O zaman neden sallanıyorsun?
¿ Por qué estás temblando?
Muhafıza söyle, öbür tarafta ağaçlarda sallanıyorum.
Te voy a decir una palabra, me imagino rodeado de árboles.
Onu parçalanmış, dağımış gördünüz mü dili yanağında ve aleti elinde kirişten gerçek bir RocknRolla gibi sallanırken gördünüz mü?
¿ Lo viste todo destrozado... con la lengua hasta la barbilla y la verga en la mano... colgado de una viga como un verdadero rockero?
Doğrudur. Ne diye sallanıyorsunuz bakayım?
¿ Qué hacen ahí paradas?
Sonsuza dek yürüyoruz Ama ben sallanıyorum, küçük bir kayık gibi
Caminaremos para siempre, pero me balanceo sólo como un barquito
Kollarında sallanıyorum
Me balanceo dulcemente en tus brazos
Yağlı ilmek en karanlık rüyalarımda sallanıyor
Un lazo corredizo que colgaba en mis sueños más oscuros
Bak Hindistan cevizi nasıl da sallanıyor.
¡ Mira, el coco se mueve de un lado a otro!
Ve kadın hafif esintiyle güvenli bir şekilde sallanırken adam yere düşüp ölmüş.
Y cuando ella se balanceaba segura en la brisa, Él cayó y murió.
Kuyruğun sallanıyordu.
Movías el rabo.
Ne zaman bir kamyon geçse,... tüm bina sallanıyor!
¡ Tiembla todo el edificio!