Sen o translate Spanish
38,027 parallel translation
Sen ondan... Kendini o canavarlara teslim etmesini istiyorsun...
Lo que tú quieres es que él se entregue a esos monstruos.
Striptiz yapmak isteseydim, onu giyen sen olmazdın... değil mi?
Si tuviera ganas de desvestirme no te hubiera dicho que lo probaras tú. ¿ O no?
Sen ona kanını verdin, o ise seni yalnız bıraktı.
Habéis escupido sangre por él, y os ha dejado solos.
Hercules Mulligan'ın kim olduğunu biliyorum ama sen o değilsin.
Sé quién era Hercules Mulligan y usted no es Hercules...
O kepçe kulaklı orospuyu siktiğin için hak etmiştin sen onu!
Sí, ¡ y te está bien empleado por follarte a esa guarra con orejas de coliflor!
Ben değilsem, sen de değilsen o zaman kim?
Si no fui yo y no fuiste tú... ¿ entonces, quién?
Hatta sen bile.
O sin ti, realmente.
Kardo, sen bu kızdan pompayı yadırgamıyorsan o da seni destekleyecek.
Hermano, le das minga cada día ; su trabajo es apoyarte.
Sen bana, huzurevinde... Beş, on, belki onbeş yıl sonra bunları anlamaya başlayacağımı söylemiştin.
Tu hablas dicho, allá en el hogar de ancianos... que 5, 10 o 15 años después de la línea, yo podría empezar a entender.
.. o köprü için partin rüşvet aldı, bunun için sen rüşvet aldın!
... su partido tomó un soborno para ello, que tomó un soborno por ello!
Pekala sen görevde olduğunda, işlerdeki yolsuzluk devam edecek mi?
Así que si usted está en el poder o no, ¿ el negocio de la corrupción sigue?
Ama o haltların parasını sen veriyorsun.
Pero esas líneas me las pagas, gran huevón.
Ya da ben, ya da sen Pacho.
O yo o vos, Pacho.
Kimin yaşayıp kimin öleceğine sen karar vermiyorsun.
Usted no decide quién vive o quién muere.
O adamları buraya sen getirdin.
Usted trajo a esos tipos acá.
Sen hep o hayran olunan ve takip edilen adam olacaksın.
Siempre vas a ser el hombre que la gente admira y sigue.
Sen gittikten sonra 2. Dünya Savaşı'ndan kalma patlamamış bir bombanın, gerçekten, orada olduğu keşfettik. O yüzden etrafından dolandık.
Pero después de que te fuiste descubrimos que hay una bomba sin explotar de la Segunda Guerra Mundial, en serio, justo donde estaba la pista, así que tuvimos que rodearla.
O zaman sen yoluna ben yoluma, bir daha görmeyelim birbirimizi.
Pues vete por tu camino y no vuelvas más.
O zaman ben hasta olurdum sen de "Anne hadi kalk." derdin.
Porque yo estaría enferma y tú diciendo : "Mamá, levanta".
Sen de o insanlara benziyorsun.
Pareces una de esas personas.
Morgan'ın o yaşına gelmesini bekle sen.
Pero espera a que Morgan tenga su edad.
O zaman sen...
- Así que era... - Entonces eres...
Homer, o isyanda sen de var mıydın?
Homer, ¿ estuviste en esa revuelta?
Sen muhtemelen beni izliyor olacaksın.
Tú quizá observarás. O te desmayarás.
Herkes niye buradaysa sen de o yüzden buradasın.
Por las misma razón que todos los demás.
O parayı Beyaz Tony'nin kafasına sen soktun, değil mi?
Tu le hablaste a White Tony acerca del dinero, ¿ verdad?
O zaman sen hallet.
Eso te deja.
O çocuk sen misin James?
¿ Es usted, James?
ya da sen, nereden çıktın?
O usted, ya que estamos.
Emin ol, sen arabana gidene kadar senin yerine Ryan Gosling, Ryan Phillippe, Ryan Reynolds ya da başka bir yakışıklı Ryan'ı işe almış olurum.
Porque créeme si te digo que te habré reemplazado por Ryan Gosling, Ryan Phillippe o Ryan Reynolds o cualquier otro atractivo Ryan, en el momento que cojas el coche.
Görünen o ki bahane istiyorsun ki böylece sen de bana,
Me parece que quieres que pida disculpas para que puedas decir,
O çok tatlı ve sen bana hep sana saygı duyan ve seni özel hissetiren birini bul derdin.
Es dulce, y siempre me dijiste que encontrara a alguien que me respete y que me haga sentir especial.
İpucu musun, suç ortağı mısın yoksa asistan mısın, anlamaya çalışıyorum. Kimsin sen?
Estoy tratando de decidir si eres una pista, un cómplice, o un asistente.
Bunu parçalarım ve her şeyi sona erdiririm. Sefil hayatının geri kalanını o bedende geçirirsin sen de.
Aplastaré esto y acabaré con todo, y tú pasarás el resto de tu miserable vida en ese cuerpo.
Sen ve Dirk, o kızı kurtardınız.
Tú y Dirk salvaron a esa muchacha.
Hani sanki, sen kaderinde olanı yaptın bunu yaptığına göre belki de gideceksin.
Como, hiciste tu destino o lo que sea, y ya que lo hiciste, quizá te vayas.
Şunu unutma, geri geldiklerinde ya sen öleceksin ya da onların hepsini öldüreceğim ya sen öleceksin ve sonra onların hepsini öldüreceğim ya bazılarını öldüreceğim ve sonra sen öldürüleceksin, sonra geri kalanları öldüreceğim.
O tú morirás y luego los mataré a todos. O mataré a alguno de ellos, luego te matan a ti y yo mato al resto.
Lydia Spring'i gördün ve onu arayanların yalnızca sen, ben ve o olduğunu söyleyebilirim.
Viste a Lydia Spring, y hasta donde yo sé, las únicas personas buscándola son él, yo y tú.
Çiti sen tırmandın, çıkrığı sen çevirdin, o şeyin içine sen düştün.
Trepaste una verja, giraste una cosa, caíste en la... cosa.
O zamana dek tarih olmuştu. Sen hiç...
Él ya no existía en ese entonces.
O kadar insan varken, neden sen?
Tú, precisamente, ¿ por qué me preguntas eso?
Ufaklık için olan yemekler burada, sen ilgilenir misin?
Ha llegado la carne para el animalito. ¿ Quiere encargarse usted, O'Principe?
- Principe'yi sen mi öldürdün?
- ¿ Has matado tú a O'Principe? - Yo no he sido.
O senin hayatını kurtardı ; ama sen gittin köpek gibi öldürdün onu, şerefsiz.
Te salvé la vida. ¡ E hiciste que lo mataran como a un perro, cabrón!
Kızım kaçırılmış ya da başına daha kötüsü gelmiş olabilir ve sen gelip evimi mi arıyorsun?
Mi hija podría estar secuestrada, o peor, ¿ y tú buscas en mi casa?
Belki de, Lakewood, sen her zaman cinayet kasabası olarak kalacaksındır.
O quizá, Lakewood, siempre serás Ciudad Criminal.
Ayrıca, bütün havalı övgüleri sen alıyorsun. "lanet olsun size" veya "bu da ne dostum" veya her neyse işte.
Además, tienes todas las frases pegajosas cool como "malditos todos" o "que dados" o lo que sea.
Neymiş o? Sen!
¿ Qué?
Ciro, sen söylememiş miydin o iş hallolmamış mıydı?
Ciro, ¿ no eras tú el que decías que no se podía hacer?
Sen, Principe ile birlik olup beni kerizlemeye kalkıştınız.
Hiciste un acuerdo con O'Principe para joderme vivo.
Senden isteğim, eğer sen seçilirsen kendi içindeki o el değmemiş uçuruma atlaman olacak. Ama o uçuruma güvenle atlayacaksın. Bu rol bir dönüm noktası olabilir, tabii layığınca oynayabilirsen.
Yo quiero que vos, si sos vos, saltes al vacío de tu materia prima, pero que saltes confiada, porque este es un papel absolutamente consagratorio, si lo hacés bien, por supuesto.
sen öyle san 131
sen osun 16
sen öyle diyorsan 53
sen oku 28
sen öldürdün 24
sen olmasaydın 39
sen orada kal 30
sen olamazsın 19
sen otur 63
sen öleceksin 19
sen osun 16
sen öyle diyorsan 53
sen oku 28
sen öldürdün 24
sen olmasaydın 39
sen orada kal 30
sen olamazsın 19
sen otur 63
sen öleceksin 19