English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ S ] / Sıkıştır

Sıkıştır translate Spanish

4,747 parallel translation
Yakana bez de sıkıştırıyorsundur...
¿ Servilletas metidas en el cuello?
Minibüs bizi sıkıştırdığında lens kırılmıştır belki.
Tal vez los lentes se rompieron cuando la camioneta nos embistió.
Babasını sıkıştırırken aklın neredeydi?
¿ En qué estabas pensando, sacando toda esa mierda con su papá?
Onu sıkıştırıp görüntüleri nereye yüklediklerini söyletmeye çalışıyordum sadece.
Solo intentaba cabrearlo para que se descuidara y nos dejara saber dónde cargan sus imágenes.
Uygulama Yazılımı'ndakiler de iyice bizi sıkıştırıyor zaten.
Este abogado está encima nuestro
Çocuk kazadan önce Timmy'i sıkıştırıyordu değil mi?
El chico estaba acosando a Timmy antes del accidente, ¿ verdad?
Beni sıkıştırıyor, evlat.
Ella me esta aplastando, chico.
Köşeye sıkıştırılıyoruz. Şu uçakları indirin.
No estamos clavados aquí, ¡ mantené a esos cazas afuera!
Haftalardır yönetim kurulunu bir bağış gecesi düzenlemesi için sıkıştırıyordum ama hiçbir sonuç alamadım.
He estado presionando a la junta para que organice una gala durante semanas, y no consigo nada de nada.
Dumanı dışarıda tutmamız gerekirse, onları kapıların altına sıkıştırırız.
Podemos rellenarlos debajo de las puertas si tenemos que conseguir el humo.
- Beni sıkıştırıyor, evlat.
Está haciendo fuerza, chico.
Bu olay yüzünden kulübe baskı yaparsan, bizi sıkıştırırsan ne ikimize ne de kasabaya bir yararı olacak.
Si presionas al club con esto, si nos acosas ahora mismo, no va a ayudar ni a nosotros, ni a esta ciudad.
İngiliz elçisini sıkıştır, gerekiyorsa işkence yap.
Arrincona al inglés que enviaron, tortúralo si es necesario.
Şimdi, sıkıştırılmış dosya halinde bana yolluyorlar fakat bu yalnızca bir prototip ve sadece yapay saldırılarda test edilmiş.
Ahora me están enviando un archivo comprimido, pero solo es un prototipo, y solo se ha probado en simulaciones de ataques.
- Nero'yu sıkıştır o zaman.
- Pues presione al pandillero.
Minibüs bizi sıkıştırdığında lens kırılmıştır belki.
Tal vez la lente se rompió cuando nos embistió la camioneta.
Sonunda, masa lambamın içinde sıkıştırılmış olarak buldum.
Finalmente lo encontré metido en la lámpara de mi mesa.
"Çarp ve sıkıştır" terimine aşina mısın?
¿ Estás familiarizado con el término "desgarrar y sacrificar"?
Sıkıştırılabilir mikro kumaşlara bir bakmalısın.
Deberías considerar la microfibra elástica.
İyice bastırın, sonra sıkıştırın ve açın.
Dejáis que se asiente, lo apretujáis y lo calentáis.
Adını "Sıkıştırılmış Kafayla Twerk" koydum.
Yo lo llamo "exprimir una cabeza que perrea".
Yarım saat sonra gel dostum. Seni araya sıkıştırırız.
Sí, amigo, vuelve en media hora, y podemos meterte.
Büyük beyaz köpekbalığı saldırdığı zaman avını köşeye sıkıştırır, onu önce alt çenesiyle sonra üst çenesiyle ısırır.
Cuando un tiburón blanco ataca, le tiende una trampa a su presa y la ataca mordiéndola con la mandíbula inferior y luego la superior.
Kalbini sıkıştırıp kanamayı yavaşlatmaya çalış.
Sujeta bien fuerte el corazón. Intenta detener la hemorragia.
Bu şok dalgası bir şahmerdan görevi görerek maddeyi sıkıştırıp ateşler ve yıldızın doğum süreci devam eder.
La onda funciona como un ariete que comprime y enciende la materia, continuando el proceso de creación de estrellas.
Hayır, son yaptığımız çarşamba günüydü tezgâhta tabağı kırmıştık ve ben de gecenin yarısını ayağından cam parçaları çıkararak geçirdim.
No, la última vez fue el miércoles, cuando tiramos ese plato de la encimera, y me pasé media noche quitándote cristales - del pie. - Esa no fue la última vez.
Hâlâ koridorun karşısında gülen çocuğu görüyorum. Babası kırılmıştı ona.
Su padre no quería saber nada de él.
Çöp kanalının ortasında bir yerlere sıkışmıştır.
Está atascado en mitad del conducto de bajada de basuras.
Güvem eriği ve civan perçemi ile karıştırılmış kırmızı tuğla tozu...
Polvo de ladrillo rojo mezclado con endrino y milenrama.
Muhtemelen çoktan başka bir kız arayışına çıkmıştır.
Probablemente esté allí afuera buscando otra chica.
"ardından babasının saflarına katılmış ve nihayetinde de şirketi yönetmeye başlamıştır" Bu artık baskıya verildi, ve ilk sayının her bir kopyasısnda yer alacak.
Esto se fue a impresión, y estará en todas las copias de la primera edición.
Fazla karıştırılmış az vanilyalı latte var, ve azıcık da karamel.
Solo uno con leche avainillada con batido extra y un toque de caramelo.
Ruth sıkı çalıştırıyor değil mi?
Esa Ruth... trabaja muy organizadamente, ¿ eh?
Hayır, Kenzi ile beraber Lauren'in evinde sıkıştık kaldık.
No, he estado atrapada en casa de Lauren.
Biliyorsundur, bu çocukların yarısı fıstık yemiyor ve diğer yarısı ise sadece fıstık yiyor yani tek yanlış ısırık tüm takımı öldürür.
¿ Sabes? La mitad de estos niños no pueden comer cacahuetes, y la otra mitad solo come cacahuetes, así que un mordisco equivocado y medio equipo muere
Birazdan sıkıştığı yerden çıkacak. Hazır gibi mi?
Ella estará libre en un segundo. ¿ Casi listo?
Deri giymişti ve kırış kırıştı.
Estaba curtida y arrugada.
Dikkat dikkat : Eagleton'da sıkıyönetim başlamıştır.
Atención, Eagleton está ahora bajo la ley marcial.
S.T.A.R. Lab'ın parçacık hızlandırıcısının vaktinde çalıştırılacağını söylüyorlar.
El acelerador de partículas de Laboratorios S.T.A.R. será encendido según lo programado.
Ve Vertigo karıştırılmış aşı sayesinde Queen Consolidated'in Uygulamalı Bilimler Bölümü bağımlılık yapmayan bir tedavi çıkarabildi.
Y, con la vacuna contaminada Vértigo, La División de Ciencias Aplicadas de Queen Consolidated fue capaz de formular un tratamiento de adictos.
Sal maddi sıkıntıdaydı, görgü tanığı yok, ve kundaklama olaylarında her zaman sahibi yapmıştır.
Sal tenía problemas financieros, no tenía coartada y en casos de incendios provocados siempre lo hizo el propietario.
Küçücük bir ısırık, kocaman 7 ciltlik bir romanı hatırlatmıştı.
Un solo bocado dio material para una novela en siete volúmenes.
Onu uzun zamandır tanımıyonum, ama... Düşündüğünüz gibi bir insan değildi. Gecenin yarısında otobüse tıkıIı kalmıştık.
No la conocí por mucho, pero... era la clase de persona con la que no te importaría quedarte atrapado en un autobús media noche.
Central Şehri'nde sonunda S.T.A.R. Lab'ın tartışmalı parçacık hızlandırıcısının çalıştırılıp tarih yazılmasına bir gün kaldı.
City Central es sólo un día de distancia de hacer historia cuando la polémica S.T.A.R. Acelerador de partículas del Laboratorio finalmente está encendido.
Şiddetli yağmur neredeyse tüm protestocuları kaçırdı. Ama S.T.A.R. Labs CEO'su Harrison Wells, bu geceki fırtınanın parçacık hızlandırıcıyı hiçbir şekilde etkilemeyeceğini, onun sorunsuz bir şekilde çalıştığını temin etti.
La lluvia torrencial ha ahuyentado a la mayoría de los manifestantes de los laboratorios STAR donde su director general Harrison Wells nos ha asegurado que la tormenta de esta noche no afectará al acelerador de partículas que está funcionando perfectamente.
Dişleri ona artık soyu tükenmiş olan megalodon'dan miras kalmıştır. Megalodon, 1,6 milyon yıl önce yaşamış bir köpekbalığıdır.
Estos dientes fueron heredadas del extinto megalodonte, un tiburón que vivió 1,6 millones de años atrás.
Ortak sıkışmış alır tepeler için çalıştırmak?
¿ A tu compañero lo putean, y tú sales corriendo?
Bu bizi köşeye sıkıştırıyor.
Están interfiriendo con nuestra vida.
Ve ne yazık ki, biz izin veremem dışında kimseye SORUŞTURARAK ki Sayın Schneiderman'kaçırılmıştır.
Y desafortunadamente, no podemos dejar que nadie fuera del FBI sepa que el Sr. Schneiderman ha sido secuestrado.
Biliyordun ve bunu önemsemedin çünkü sen kutsanmış Sally idin, hiç kimsenin istemediği, sosyeteye ilk kez tanıştırılmış zengin ama koca bulamamış kızdın.
Lo sabías y no te importaba porque eras la desagradable Sally, la chica que nadie quería, la debutante rica que no encontraba marido.
Eski olan gündelik giysiler bavula tıkıştırılmış.
El atuendo más sencillo y antiguo, en su maleta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]