Ugursuzluk translate Spanish
670 parallel translation
Sapasağlam durup bana uğursuzluk getirir.
Se unen y me traen mala suerte.
Başına çok uğursuzluk getirecek.
Te traerá problemas.
Sana uğursuzluk getirdiğimi düşününce neşelenemiyorum.
Bueno, no puedo alegrarme de no poder ayudarte.
O şapka yatakta uğursuzluk getirebilir.
Sabes, ese sombrero sobre la cama podría ser de mala suerte.
Balıkçı ıskunasında yolcu olması uğursuzluk getirir, biliyorsun.
Es un pasajero en un pesquero, y sabes que eso trae mala suerte.
Ben babamın teknesinde yolcuydum... hiç de uğursuzluk getirmedim ona.
Yo fui un pasajero en el barco de mi padre y nunca le traje mala suerte.
Gemide uğursuzluk olsun istemiyoruz.
No queremos tener a un Jonás de mala suerte a bordo.
Sen kayıkta oturup uğursuzluk edeceksin.
Tú te sentarás en el bote y serás un Jonás.
Uğursuzluk getirmeyeceğim, sahi diyorum.
No seré un Jonás, de veras.
Uğursuzluk!
¡ Mal augurio!
Uğursuzluk getirir.
Mala suerte.
Yedi yıl uğursuzluk getirir!
Te lo dije, siete años de mala suerte.
O köpek ona uğursuzluk getirecek.
Ese perro le echará un maleficio.
Kahire'de uğursuzluk olsun istemem.
No quiero tener mala suerte con El Cairo.
Hayır, özel odamda para alış verişini uğursuzluk sayarım.
No. Tengo una superstición sobre el dinero que se muestra en mi habitación.
bu uğursuzluk. Su asla kimseyi incitmez, efendim. Özellikle benim mesleğimde.
El agua no daña a nadie, más en mi profesión.
Bu tablona uğursuzluk getirecek Basil.
No creo que te gustara mucho esa solución, Basil.
Ağızından uğursuzluk dökülüyor.
Cierra la boca, hay corriente.
Uğursuzluk getirir!
¡ Es mala suerte, hombre!
Uğursuzluk getirir.
Da mala suerte.
Yedi yıl uğursuzluk demek bu.
¡ Son siete años!
Üstünde uğursuzluk olan bir ekip hep vardır.
Siempre hay alguien con una racha de mala suerte.
Baba, gelin asla prova yapmaz. Uğursuzluk getirir.
No se apure, yo haré el ensayo y verá qué bien sale.
O kadar aşık ki sana, ona uğursuzluk getiriyorsun.
Está tan colada que usted la gafa.
Bence bunlar görüldükleri yere uğursuzluk getirecek şeyler.
Creo que profetizan la situación a la que apuntan.
- Bu uğursuzluk.
- Fue brujería, eso mismo.
- Bunun neresi uğursuzluk?
- Comadre, eso trae mala suerte.
Bana uğursuzluk getiriyor.
Me ha echado el mal de ojo.
Uğursuzluk getirir.
Trae mala suerte
Sana ve adamlarına uğursuzluk getirecek, oğlum.
Te traerá desdicha, hijo.
Bu kadın uğursuzluk getirecek.
Y también a tu gente.
Ona uğursuzluk getirmedim.
No le he causado la desgracia.
Bize uğursuzluk mu bulaştırmaya çalışıyorsun?
- ¿ Quieres gafarnos?
Şu alçak Obara bize hep uğursuzluk getirdi.
¡ Ese holgazán de Obara causa problemas aún después de muerto!
Gemide bir kadının olması uğursuzluk getirir, efendim. Biri uğursuzluk getirirse, beşini siz düşünün artık.
señor... imagínese cinco.
Bir kadının makine dairesinde olması uğursuzluk getirir.
Es de muy mala suerte tener a una mujer en la sala de máquinas.
"Git" kelimesi bana uğursuzluk getirirdi.
Fui gafe desde el principio.
Boşuna nefes tüketme! Seninle karşılaştığımdan beri bana hep uğursuzluk getirdin.
He tenido mala suerte desde que te conocí.
Tapınağa gitmek değil hakkında konuşmak bile uğursuzluk getirdi.
Incluso hablar de la visita a un templo puede traer mala suerte.
Gergedan işinde bir uğursuzluk olduğunu düşünmeye başladım.
Empiezo a pensar que estamos gafados con los rinocerontes.
- Uğursuzluk da bitti.
- Bueno, esto acaba con tu maldición.
Uğursuzluk bitti.
Esto rompe la maldición.
Uğursuzluk getirme. Daha üçüncüyü kazanmadım.
No me heches la sal, que aún no gano el tercero.
Kadınların gemiye neden uğursuzluk getirdiği belli oldu...
No es extraño que las mujeres no fueran admitidas en los barcos...
Uğursuzluk alameti.
Una mala señal.
Uğursuzluk getiriyor.
Es una ceniza.
İster inanın, ister inanmayın elbiseyi ona göstermenin hâlâ uğursuzluk getireceğine inanıyorum.
Sigo creyendo que da mala suerte enseñarle el traje al novio. Sea o no una sorpresa.
Gezinin üstünde bir uğursuzluk vardı.
Este viaje está maldito.
Onun yaşamına uğursuzluk getiremeyeceğimi hissediyordum.
Sentía que no podía gafar su vida de ningún modo.
Hayır, uğursuzluk getirir.
Eh, no. Lo siento, trae mala suerte.
Elleri karşılaştırmak uğursuzluk getirir.
¿ No sabes que da mala suerte comparar las manos?