Ukalalık translate Spanish
527 parallel translation
- O yüzden ukalalık ediyor.
- Por eso se hace el listo.
Askerler, beni dinleyin yaptığım ukalalık değil.
Escuchadme. No hago esto por capricho.
Bana ukalalık yapmasından sıkıldım, tokadı basacağım.
Uno de estos días le daré una bofetada.
- Bana ukalalık etme.
- No te hagas el listo conmigo, Leo.
Ukalalık etme bana!
¡ No me venga con ironías!
Bu kadar ukalalık yeter. Ben gelene kadar bekle.
No seas gallito, espera a que llegue.
Ukalalık etmek istemem ama sana Anayasa'yı ve şu ifadeyi hatırlatmak isterim :
Arriesgándome a sonar pesado, te recordaré que en la Constitución hay una frase que dice :
Ukalalık etme, Sloan. - Bu ne demek?
No te hagas el listo, Sloan.
Tamam. Ukalalık için zaman yok.
No hay tiempo para bromas.
Bu ukalalık değil tatlım.
Cariño, no es charla de intelectuales.
Ukalalık yapma.
No te pases de listo.
Bana ukalalık mı taslıyorsun?
¿ Se está burlando Ud. de mi, o que?
Bir oyunu eleştirdiğinde, öteki beş para etmezler gibi ukalalık da yapmıyor.
Cuando critica una obra, no hace chistes fáciles...
- Bu kadar ukalalık yeter.
- No seas tan presuntuoso.
- Bana ukalalık etme. Çarparım bir tane.
- ¡ No la tomes conmigo que te doy!
Bana ukalalık yapma, Danny.
No seas insolente, Danny.
Ukalalık etme, İngiliz.
No bromees conmigo, inglés.
Lütfen ukalalık taslama.
No te hagas la graciosa, por favor.
Ukalalık istemez.
Deja de hacerte el sabiondo.
Dinle, bana ukalalık taslama. Ne istiyorsun?
No intente ser intelectual. ¿ Qué quiere?
Ona yaptığımız şaka yüzünden girmedi hücreye. Bir gardiyana ukalalık etti.
No está en la nevera por la broma que le hemos gastado, sino por contestar a un hombre libre.
Ya yine bize ukalalık edersen?
¿ Si vuelves a las andadas?
Ben doktorum ve ukalalık olarak görmezseniz düşmeden önce oturmanızı öneriyorum.
Estoy cualificado médicamente. No me crea presuntuoso si le digo que se siente antes de caerse.
Yani, hep dokunulmazı oynamak, hep herkese ukalalık etmek. Köşede durup göz ucuyla kimsenin sana bakıp bakmadığını kontrol etmek.
Siempre hay que hacerse el dolido y criticar a la gente, mirando de reojo en una esquina para ver si te están mirando a ti.
Ben seni buraya teşekkür için çağırdım ve sen bana ukalalık ediyorsun.
Te estoy dando las gracias y eres insolente.
Ukalalık etme. Bu iş benim için çok basit.
No se haga el vivo, hay un camino muy facil que puedo seguir
Ukalalık yapma, bu bir oyun değil.
No me jodas, esto no es un juego.
Kaç yaşında olduğum konusunda haydi ukalalık etmeyelim.
No se pase de listo con sus alusiones a mi edad.
- Öyle. Son zamanlarda Jesse and Chadwell'e ukalalık yapmıyor muydun?
Últimamente has hablado demasiado con Jesse Chadwell.
Bana ukalalık etmeyin, asker!
Vuelve a tu regimiento. Le hago notar que mi trasero está bastante chamuscado.
Bana ukalalık etme!
¡ No se pase de listo!
Bana ukalalık taslama.
No te hagas el listo.
George ukalalık yapma.
No te hagas el listo, George.
Ukalalık taslayıp durma, tamam mı?
No estés tan seguro de saber siempre de lo que hablas.
Ukalalık etme de, pamuk sat.
Déjate de tonterías y vete a vender Io que queda de algodón.
- Ukalalık taslama.
- No seas tan listo.
Bak, ailenin senin burada olduğunu bilmelerini istemiyorsan ukalalık yapma.
Mirar, si no tuvieras a tu mamá y papá para saber si estaba aquí... -... no seas tan sabelotodo.
- Ukalalık yapan kim?
¿ - Quién es un sabelotodo?
"Git" derken dahi ukalalık taslardın.
Un vanidoso.
Öğretmenlerine de böyle ukalalık yapma. Unutma, onlar senin annen değil.
Más te vale no ser tan gallito con tus profesores.
- Ukalalık etme.
- Y un listillo.
Ukalalık etme.
No te hagas el gracioso.
Yazışmalardan fazla anlamazlar. Ukalalık etmek istemiyorum.
No se les da bien el papeleo.
Sakın bana ukalalık yapmaya kalkma, seni küçük ucube.
No intentes hacerte el listo conmigo, pequeño rastrero.
Eğer ukalalık yapmak istersen, seni Vermin'le tanıştırırım.
Si quieres jugar inteligentemente, te presentaré a Vermin.
Ukalalık yapmaya çalışmıyorum.
No intento ser listo.
Çünkü bana ukalalık taslamanı istemiyorum.
Porque no me gusta la condescendencia.
Ukalalık etme Culley.
Está bien, déjate de sarcasmos, Culley.
Demin ukalalık ediyordun.
Acabas de hacerte el entendido.
- Ukalalık edecek bir şey yok.
- Nada de eso.
Ukalalık etme.
No te pases de listo.