Uydur translate Spanish
550 parallel translation
- Kendi hikayeni kendin uydur ; benim var, zaten.
- Tú inventa tu historia. - Yo tengo la mía.
Uydur bir şey!
¡ Inventa algo!
Uzaklara falan gittiğimizi söyle, bir şeyler uydur işte.
Que estamos en el extranjero.
Sen sadece ona ayak uydur.
Tú sólo sigue el compás.
Boogie ritmiyle bana ayak uydur Joe.
¡ Tócame un ritmo boogie, José!
İyi bir hikaye uydur.
Invente una buena historia.
Haydi, müziğe ayak uydur, dostum.
Sigue el compás de la música, amigo.
Kahvaltıdan sonra bir şeyler uydur da bir şeyler konuşmak için ufak bir gezintiye çıkalım.
Después del desayuno, inventa alguna excusa para que podamos dar un paseo. Y podremos hablar.
Kahvaltın bittiğinde bir bahane uydur ve benimle surların orada buluş.
Cuando estés desayunando... invéntate una excusa para que puedas encontrarte conmigo en la muralla. ¿ Para qué?
Uydur işte...
Transmita sus mensajes.
Hiçbir şey yoksa, uydur!
y si no hay pruebas no hay nada.
Adımlarını uydur!
¡ Marque el paso!
Prewitt, talim bu, piknik değil! Adımlarını uydur!
¡ Prewitt, esto son maniobras, no un paseo!
- Durma, uydur bir suçlama. Beni içeri tık. Bunu daha önce de yaptın.
No sería la primera vez.
- Ama nasıl yapacağım bunu? Bir hikaye uydur. Kızların gösteriyi bitirmeleri gerekiyor filan.
Digale que las chicas tienen que terminar la funcion.
Bir şey uydur. Ama yap bir şeyler.
Pero haz algo.
Bana söylemek istemiyorsan, bir ad uydur. Jennifer.
Si no quiere decirmelo, invéntese un nombre.
Başka hikaye uydur. Daha inanılır bir şey.
Invéntese una historia más creíble, Manny.
Onu kendine uydur.
Haz que se amolde a ti.
"Onu kendine uydur."
Haz que se amolde a ti.
Bir şeyler uydur!
¡ Inventa uno!
Uydur gitsin, üstesinden gel, hallet.
Hay que improvisar, sobrellevar, adaptar.
Ayak uydur bana.
Vamos. Date prisa.
İstiyorsan bir suçlama uydur.
Vaya, tire algo de peso por la borda, si le parece.
Bir şeyler uydur, ertele şunu.
Di lo que quieras, invéntate algo, retrásalo.
- Uydur.
- Invente.
Pekala. Adımını uydur yoksa takılıp arabanın altına gireriz.
Tú sígueme, si no, nos enredaremos y nos caeremos.
Uydur bir şeyler.
La falsa.
- Güzel küçük yalan uydur.
- Alguna mentira inteligente.
Bir hikaye uydur ve kurtul ondan.
Invente alguna historia y deshágase de él.
Haydi ama, ayak uydur biraz.
Venga, écheme una mano.
Bu gece beni oyalayacak bir bahane uydurmayacaksın değil mi? Devam et, uydur bakalım bahaneni.
Un día cuándo quieras salir ninguna historia podrá ayudarte.
Gerekirse kendin uydur.
Invéntalas si es necesario.
Birşey uydur.
Inventa cualquier cosa.
- Hadi! - Hadi, Teddy! Ayak uydur.
Vamos Teddy, ponte en ello.
Vücudunu müziğin ritmine uydur.
Mueve el cuerpo siguiendo el ritmo, sólo recuerda eso.
Bir şey uydur, işte. Yeter ki inansınlar.
Cualquier cosa, con tal de que le crean.
- Uydur bir şeyler.
- Diles cualquier cosa.
Ortama ayak uydur, değil mi? Evet, elbette.
Te acostumbras a las cosas.
Ona ayak uydur sadece.
Tú nada más acompáñalo.
Eğer hikâye peşindeysen, kendin uydur bir tane.
Sólo quiere una historia, una cualquiera. ¿ Por qué no se la inventa?
Haydi, uydur bir tane. Hikâye için bana ihtiyacın yok.
No necesitan que les cuente una historia.
Onunla konuşmanın bir yolunu bul. Uydur bir şeyler.
Encuentra la forma de hablar con él.
Bir hikaye uydur.
Se las arreglarán.
Birşey hissetmediğine dair bir tane uydur.
Invéntate una sobre la falta de sentimientos.
Filmin tüm kopyalarını geri çekmemizle ve Culley'in filmde esaslı değişiklikler yapacağıyla ilgili bir hikaye uydur. #
Corre la voz de que retiraremos todas las copias y de que Culley va a hacer cambios drásticos en la película.
Uydur bir şey.
TORPEDOS DE JUGUETE
Ya da uydur bir şeyler.
O improvise si no.
Bir hikâye uydur.
Inventa un cuento.
Uydur gitsin.
- Que le enseñe su abuela.
Adımını uydur O'Connor!
¡ Marchen, uno, dos, tres, cuatro,... uno, dos, sigan el paso,... uno, dos, tres, cuatro,...