Uzat translate Spanish
5,381 parallel translation
Buraya uzat.
Pásame eso.
Oyunu herifi yakalama derdi olmadan uzatıyorlar.
Solo están arrastrando esto con ninguna intención de atraparlo.
Bir kâsesi ömrünüzü bir sene uzatır.
Un plato extenderá su vida por un año.
Bu çorba ömrü sahiden uzatır mı?
¿ Esta sopa realmente prolongara la vida?
Efendim... Lütfen bu meselenin sonuca ulaşması için verilen mühleti uzatın.
Señor, extienda la fecha límite para la conclusión del caso.
Uzatılan mahkeme kararlarını gözden geçiriyordu belki de.
Quizás estaba revisando extensiones de sentencias.
Jane, hepsinin cezası uzatılmış.
Jane, a todos les extendieron la sentencia.
Kolunuzla uzatın, yakalayın ve düzeltin... şimdi kolu çevirin.
Alcance con este brazo, agarrar, estirar... Ahora te has convertido una derrota en una victoria.
Arkaya uzatın.
Pásenlas atrás.
Bacağını uzat, hadi.
Dame la pierna, ¡ vamos! Vamos.
Şu çekici bana uzat, James.
Pásame el martillo, James.
Elimi uzatıp seni ateşten çıkardım ve sen bana böyle mi karşıIık veriyorsun?
Te ofrecí mi mano y te retiré del fuego, ¡ y así es como me lo pagas!
Burnu biraz daha uzatıp kulaklarla oynamanızı isteyecektim.
- a repasar las orejas. - Está bien.
Bunu süresi uzatılmış bir görüşme olarak düşün.
Piensa en ello como una extensión de la entrevista.
Çantamı uzatır mısın lütfen?
¿ Podrías pasarme mi maletín, por favor?
Bir dahakine kâküllerini ağzını kapatacak kadar uzat.
La próxima vez, deja crecer tu flequillo hasta que te tape la boca.
Bana uzat.
Dámelo.
Bana uzat.
Dámelo. Dámelo.
Eğer babam adına bana elini uzatıyorsan, yapma.
Si estás buscándome en nombre de mi padre, no lo hagas.
Ellerini uzat.
Junta las manos.
Muhtemelen "tuzu uzat" gibi bir şeydi.
Fue probablemente algo tipo "pásame la sal".
Bir süre çocukları meyvelerden uzat tut.
Asegúrate de que los niños no se acerquen a la fruta por ahora.
Daha bitmedi, şu kurdeleli olanı uzat bakayım.
Aun no hemos terminado. Alcánzame la cinta.
Bana küçük tornavidayı uzat.
Un destornillador pequeño, por favor.
Lütfen, telefonu bana uzatır mısın?
Por favor, pásame el teléfono.
Biri bana bir yardım eli uzatırsa, çok mutlu olacağım.
Una ayudita por aquí sería muy apreciada.
Eğer cevapları istiyorsan, elini uzat.
Si quieres respuestas, dame tu mano.
sabunu uzatır mısın?
¿ Me puedes pasar el jabón?
Tutması için bir şeyler uzatın!
Consigue algo para tirar de él!
BEŞ GÜN SONRA Charlie, sütü uzatır mısın lütfen?
Charlie, por favor pásame la leche.
- Bileğini uzat.
- Extiende tu brazo.
Hazır bulunan polislerin süresini uzatıyorum.
Voy a aumentar nuestra presencia policial.
Bana tuvalet kağıdını uzatır mısın lütfen Gina?
¿ Puedes pasarme una toalla de papel, por favor, Gina?
- Şu luminolü uzatır mısın?
¿ Por favor puedes pasarme el Luminol? Claro.
Ve gemide bulduğumuz şeyle, süresi uzatılmış bir kalış geçirirsin.
Y con lo que hemos encontrado a bordo, va a tener una larga estancia. Bidones de gasolina, pólvora negra y jabón.
Karşı tarafın gelir durumunu bildiğimiz için bu işi ne kadar uzatırsak...
Conocer las limitadas habilidades de la oposición para soportar mientras más resistamos mayor es...
Bileklerini uzat.
Dame tu muñeca.
- Tamam. Ya da yemeği paket alırız ve Hobbit filminin yönetmen yorumlu uzatılmış Blu-Ray'ini izleyebiliriz.
O, sabes, podríamos ordenar comida y ver la versión extendida de El Hobbit en Blu-ray con comentarios.
İsimlerimizi değiştirir, sakal uzatırız.
Podríamos cambiarnos el nombre, dejarnos crecer barba...
- Ellerini uzat.
- Las manos.
Tabi siz ücretsiz ve uzatılmış bir tatil istemiyorsanız.
A menos que quieran tener unas vacaciones más largas.
Şimdi ilk yapacağımız şey çıkıntıları azaltmak. Cildindeki lekeleri siler. Boynunu uzatır.
Ahora, lo primero que hacemos es retocar los michelines de los lados, seleccionamos los ojos, les damos mejor forma, quitamos las manchas de la piel, estiramos el cuello, añadimos más pelo, seleccionamos los labios, los rellenamos
Peki ya patates ezmesi getiriyorsa ve sen "patates ezmesini uzatır mısın?" desen ben nasıl anlayacağım?
Bien, pero y si él está sirviendo puré de papas y tú dices "pásame la papas", ¿ cómo sabré si es la clave o no?
Ayaklarını da uzat!
¡ Estira los dedos del pie!
Hadi. - Şunu uzatır mısın...
- ¿ Podrías alcanzarme la...?
Yardımsever yol arkadaşı Daphne Marshall'a yardım elini uzatınca işler değişmişti.
Hasta que su útil compañera de viaje Daphne acudió desinteresadamente en su ayuda.
Öyle canın istediğinde elini uzatıp bir tane daha alamazsın.
No giras simplemente una palanca cada vez que quieres algo.
Kahverengi sosu uzatır mısın?
¿ Me puedes pasar la salsa marrón?
Daha fazla uzatılmazsa sevinirim.
Dejémoslo así.
Elini uzat.
Dame tu mano.
Yüzündeki şişkinlikleri azaltır. Göğüslerini büyütür. Gövdesini uzatır.
y quitamos la hinchazón de la piel, aquí, añadimos relleno al pecho, estiramos el torso, quitamos este trozo de piel, enderezamos los hombros, iluminamos los ojos y... ya.