Vardır translate Spanish
57,502 parallel translation
Ama çevredeki ormandan buraya gelen daha usta avcılar vardır.
Pero hay cazadores más astutos... aquí afincados en los bosques colindantes.
Dünyada bu kadar çok sayıda büyük kediyi besleyebilecek çok az yer vardır.
Pocos lugares en la Tierra tienen alimento para mantener tantos felinos.
Ama ortak bir sorunları vardır.
Pero comparten un problema.
Ama cangılda her zaman peşinizde birileri vardır.
Pero en la selva, siempre hay alguien que te quiere atrapar.
Birçoğunun, nemli havada var olabilecek cılız akımları yakalamak için uzanan meyveli vücutları vardır.
Muchos tienen cuerpos carnosos que se alzan para tomar una corriente débil que pueda haber en el húmedo aire.
Geceleri cangılda parıldayan daha tuhaf şeyler de vardır.
Y hay cosas incluso más extrañas creciendo por la noche en la selva.
Cangıllar hâlâ dünya üzerinde en az keşfedilen yerlerden bazılarıdır ve bunun iyi de bir sebebi vardır.
Las selvas siguen siendo uno de los lugares más inexplorados de la Tierra, y con razón.
Uzun süredir yağmur yağmıyor olabilir ama burada su vardır özelleşmiş çöl bitkilerinin dokularına hapsedilmiştir.
Puede que la lluvia se haya ido... pero hay agua aquí... encerrada bajo los tejidos de plantas desérticas expertas.
Ama şahinlerin, onları oradan çıkarmak için bir taktiği vardır.
Pero los halcones tienen una táctica para hacerlas salir.
Aralarında kaçınılmaz olarak avcılar da vardır.
Y, entre ellos, inevitablemente, hay cazadores.
Ama kumun üzerinde, onun yerini ele verebilecek işaretler vardır.
Pero hay rastros en la arena que lo delatan.
Doğru şartlar altında, çimenlerin filizden çiçeğe yalnızca günler içinde geçmek gibi olağanüstü bir yeteneği vardır.
En las condiciones adecuadas, la hierba tiene la extraordinaria habilidad de transformar las primeras semillas en flores en solo cuestión de días.
Her neyse, belki de ileride daha büyük fırsatlar vardır.
No importa, quizá haya mejores oportunidades más adelante.
Bunlar her yıl milyonlarca ton çimeni silip süpürür fakat yine de bir canlı vardır ki etkisi tüm bu hayvanların toplamından çok daha büyüktür.
Cada año devoran millones de toneladas de pasto, y, aun así, aquí hay una criatura cuyo impacto es mucho mayor que el de todos estos animales juntos.
Kimilerinin şehirlerde barınmasını fazla tehlikeli bulacağı bazı hayvanlar da vardır.
Algunos animales son considerados demasiado peligrosos para ser tolerados en la ciudad.
Odada bir fil vardır ve herkes bir ucundan tutar hortumundan, kulağından, kuyruğundan.
Hay un elefante... en la habitación y todos cogen una parte, la trompa, le oreja, la cola.
Veya her şeyin anlamı vardır.
O todo tiene sentido.
Tanrı'nın sözleri olmadan sadece karanlık vardır.
Sin la palabra de Dios, solo hay tinieblas.
Dinle, anne ve kızlarının arasında özel bir bağ vardır.
Mira, una madre y una hija comparten una conexión especial.
Büyük bir liderin iç gücü vardır.
Un gran líder tiene... fuerza interior.
Eminim bugün yaptığı o önemli duyurudan haberin vardır.
Habrás oído el gran anuncio de hoy.
Yeni bir duyusal getirmenin prosedürleri vardır.
Hay procedimientos formales para detener sensates.
İşe yaramadı gibi görünüyor. Umarım B planınız vardır.
Parece que no funcionó. ¿ Otro plan?
- Umarım iyi bir sebebin vardır Tobes.
- Más vale que sea importante.
Hayır, Usta Jim. Bir tane varsa bir sürü vardır.
No, donde hay uno, hay muchos.
Belki yardım almıştır, başka Dönüşenler vardır!
Quizá haya otro cambiante.
Hepimizin sorunları vardır. Başın bir tür belada mı?
Todos tenemos nuestras cosas, pero ¿ estás metido en algún problema?
Belki Bular'ın bilmesi gerekmeyen şeyler vardır.
Quizá Bular no necesita saber algunas cosas.
- Belki de gerek vardır.
O quizá sí.
Muhtemelen tatile ihtiyacı vardır.
No sé. Debe estar de vacaciones.
Dönüşenler arasında ortak bir bağ vardır.
Comparto un vínculo con él.
- Her zaman bir cevap vardır.
- Siempre hay.
Başı vardır ve sonu yoktur. Ve başlayan her şeyi sonlandırır. Ölüm.
Empieza y no acaba, y acaba todo lo que empieza.
Herhalde RotGut'ta bunu düzeltmek için bir şey vardır.
Quizá RotGut tenga algo que ayude.
Rembrandt'ı onları çizmesi için tutanların, resimlerini beğenmedikleri için para vermeyi reddettiklerine dair hikayeler vardır.
Se dice que los que lo habían encargado no querían pagar porque no les gustaban los retratos.
O kendi planı vardır ve kendisine yapışmasını yorgun ı'm.
Ella tiene su propio plan, y estoy cansada de seguirlo.
I gerçekten hızlı metabolizmaları vardır.
Tengo un metabolismo muy rápido.
Hala bir kişinin ya da sadece bir hayvan vardır?
¿ Sigues siendo una persona o simplemente un animal?
Bu senaryoların ikisi de uç vardır.
Ambos escenarios son extremos.
Ve, max, bir başarı vardır.
Y tú Max, eres un éxito.
Bizim kontrolümüz dışında olan hayatta bazı şeyler vardır.
Hay algunas cosas en la vida que están fuera de nuestro control.
Fransa kralının hafif bir alkışı vardır.
El Rey de Francia recibió un pequeño aplauso.
Dur tahmin edeyim, sadece tam yağlı süt vardır şimdi sizde.
Déjame adivinar, ¿ sólo tienes comida integral?
Ve biliyorum ki, parkta senin fotoğrafını çeken bazı anneler mutlaka vardır.
Y sé que habrá alguna madre en ese parque... que tenga una foto tuya.
Üçte keramet vardır, değil mi?
- Gracias. - La tercera es la vencida, ¿ sí?
Sadece bir "ben" vardır.
Pero yo hago el equipo.
Muşambanın üzerinde bu kadar su vardı. Yani bu bundan sonra çalışır mı, bilmiyorum. Yerde yatıyordu çünkü.
Había esta cantidad de agua en la lona y en la otra, así que no sé si esto va a seguir funcionando porque estaba en el suelo.
Orada bir şeyler vardı sanırım.
Creo que había algo ahí.
- Sanırım sadece ben vardım.
- No estoy segura. Solo yo, creo.
Hatta onu param parça etmeye hazır bekleyen insanlar vardı.
Había gente dispuesta a hacerle pedazos literalmente.
Gatto'nun midesindeki bir şeye alerjim vardı sanırım. Ama iyi bir uykuyla iyileşmeyecek bir şey değil.
Seré alérgico a algo de la panza de Gatto, pero se me pasará al dormir.