Ver dedim translate Spanish
1,545 parallel translation
Onu bana ver dedim.
Dámelo. Mira quién es.
Ver dedim!
¡ Démelo!
Geri ver dedim.
Devuelvemelo.
Ver dedim.
Dame...!
Yüzüğü ver dedim!
- No. ¡ Dame el anillo!
Anahtarı ver dedim. Hemen.
He dicho que me des esa llave, ahora mismo.
Sana kumandayı ver dedim.
Dije que me dieras el control remoto.
- Creed, ver şu topu bana, hemen şimdi. Ver dedim.
Creed, dame la pelota ahora mismo.
- Hayır. - O zaman aleti ver dedim.
- Entonces dame el Bovie.
Mücevherlerini ver dedim!
Dije que me entreguen todo! Denme todo!
Ver dedim!
¡ Dámela!
- Şimdi ver dedim.
Tranquilo. Ahora mismo, ¿ ves?
- Soruma yanıt ver dedim.
Sólo responde la pregunta.
Ona hadi gel bir bakalım dedim.
Dije : "Ven, vamos a ver".
Jia, bana elini ver. - Bırak beni dedim!
Jia, dame la mano Déjame te digo
Ver şu bilekliği dedim, lütfen.
Dame la maldita muñequera, por favor.
Onun hastanede olduğunu telsizden duyunca ve ailesine telefonla ulaşamadıklarını duyunca... Uğrayıp sizi bulabilir miyim dedim.
Así que cuando escuché en la radio que estaba en el hospital... y que no lograban contactar a sus padres por teléfono... se me ocurrió venir a ver si los encontraba.
Beni yanlış anlama, güneşin doğuşunu izlemek güzel fikirdi. Ama dedim sana Griffin, güneş genelde doğudan doğar.
No me malinterprete, ver el amanecer es hermoso pero le digo, Griffin, que el sol sale por el este, por lo general.
Yavaş dedim, Görebileyim.
Dije lentamente para que yo pueda ver
O kadar beğenmiştin ki alayım dedim.
Sí, podía ver cuánto te gustaba, así que no pude resistirme.
- Merhaba. - Merhaba. - Ben buradan geçiyordum ve bir uğrayayım dedim, eğer mümkünse, bir ara çıkabilir miyiz?
Hola, estaba en la zona y pasé para ver... si podemos...
Uğramak istedim. Yardıma ihtiyacın olabilir dedim.
Se me ocurrió venir a ver si necesitabas ayuda.
"Bu adamın el yazısını görmek istiyorum." dedim.
Yo dije : "Quiero ver la letra del tipo".
İki odalı yerlere bakalım dedim.
Pedí ver lugares con dos cuartos.
Bir araba alacaktım. Bagajını görmek istedim. Ben kamyonet kullandığım için arkaya bir şeyler atmak rahat oluyor bu yüzden arabaya bakayım dedim.
Estaba comprando un coche y quería ver el maletero porque tengo una camioneta y va muy bien para cargar cosas.
Okula giderken herşey yolunda mı diye bir uğrayayım dedim.
Pensé en pasarme por aquí antes de ir a clase para ver como estaba todo.
Evet, Hermiod yıldız sisteminin etrafında yörüngede yolculuk etmeyi gerektiren bazı tamirler yapıyordu hipersürücüye. ... yani gemim çemberler çizerken... Bende erkenden ışınlanayım, kendimce biraz düzeltme de ben yapayım dedim.
Si, estamos realizando algunas reparaciones en el Hiper impulso que requieren viajar en largas orbitas al sistema solar asi que en lugar de quedarme mirando a mi nave dando circulos y pensé en venir y ver si puedo ayudar a hacer algunas reparaciones aqui.
Spa çizergemde biraz boşluk vardı ve ben de gelip kontrol edeyim dedim çünkü belki biraz da sizi özledim.
Tenía un hueco en el horario del balneario y he pensado venir a ver cómo iban las cosas porque os echaba de menos un poquito, quizá.
Geçiyordum da ne yapıyorsun, bir bakayım dedim.
Pasaba por aquí y quería ver cómo te iba.
Bir süredir senden haber alamadım, bir arayayım dedim. Ne var ne yok?
No he oído de ti por un tiempo, así que pensé en hacerte una llamada y ver como estás.
Uğrayıp bir kardeşimi kontrol edeyim dedim.
Pensé en parar para ver qué tal está mi hermano.
Nasıl gidiyor sorayım dedim.
Se me ocurrió pasar a ver cómo te iba.
Ver, dedim!
- Vamos, que he dicho!
Dedim ki "Tanrım, bu, beni huylu, duygusal ve depresif biri gibi gösteriyor."
"Jesuscristo, me hace ver como una persona melancólica y depresiva."
Hayır, deneyebiliriz ve sinemaya gidebiliriz dedim.
No, dije que podríamos intentarlo y ver una película.
"Neden gözlerimiz var?" "Görebilmek için" dedim ona.
"¿ Porque tenemos ojos?" "Para ver" Le respondi.
Çünkü, dediler ki : "Efendim, bavula bakmak zorundayız." "Hay sıçayım, işte başlıyoruz!" dedim.
Siempre que dicen "Necesitamos ver el baúl" y yo "Mierda, ahí vamos nosotros!"
Yakınlardaydım, geçerken uğrayıp belki ortağımı görebilirim dedim.
Estaba en el vecindario, pensé en pasar y ver a mi socio.
Senin de gördüğün gibi, uh, içkiyi biraz fazla kaçırdı ve ben de onu eve bırakayım dedim.
Como puedes ver. El bebió de más. Así que lo traje a casa.
Gelip bir seni göreyim dedim.
Vine a ver cómo estabas.
Nasılsın diye bakayım dedim.
Queria ver como lo estabas llevando.
Orada mısın diye bir arayayım dedim ama, değilsin.
Pensé intentarlo y ver si estabas, pero no estás.
- İşi bitince bana haber ver. Düzgün bir yastık istemek çok mu, dedim.
He dicho : "una almohada decente, ¿ es pedir mucho?"
- İyi misin diye bakayım dedim.
- Venía a ver si estás bien. - Eres muy amable.
Yatak odamı da görmek ister misin? " dedim. - Peyton.
Y yo : "Claro, pasa, pasa, ¿ quieres ver mi cuarto?"
Ver dedim!
¡ Hazlo!
Emlakçım Christian Troy'un evinin..... satılık olduğunu söyleyince, düşündüm ki, "Kahretsin, tepeden bakmanın nasıl olduğunu görmem gerek" dedim.
Cuando mi agente inmobiliario me dijo que la casa de Christian Troy estaba disponible, pensé "demonios, tengo que ver cómo es la vista desde la cima."
Boş ver, konuşsunlar dedim.
Simplemente pensé, dejémosles hablar, ¿ sabes?
Ve evde tek başınayım. Filmi izlemeyi bitirdim ve seni bir arayayım dedim.
Acabé de ver una película y pensé en llamarte y ver que tal.
Ugrayip elinde ne olduguna bir bakayim dedim.
Pensé en pasarme y ver qué tienes.
İyi olup olmadığına bakayım dedim.
Vine a ver si estabas bien.