Verdigin translate Spanish
8,023 parallel translation
Ya evlatlık verdiğin çocuğun geri döndüyse?
¿ Y si el hijo que diste en adopción ha vuelto?
Peki ya senin verdiğin çocuk...
¿ Qué pasa si el niño que diste...
Bana söz verdiğin sürece... Söz ver bana bir daha yaramazlık yapmayacaksın.
Mientras que me prometas... me prometas... que no te portarás mal de nuevo.
Ben küçükken babamın benim Rosalie'ye binmeme izin verdiğin için sana kızdığını hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas cuando era pequeña y papá se enojó contigo por dejarme montar a Rosalie?
Haber verdiğin için çok sağ ol be.
Gracias por hacer la presentación.
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz koyulabilirsen işe yeniden.
"Y cuidado con las cosas que le diste a tu vida, rotas y torcidas..." "Y edificadas con herramientas gastadas".
- Ablasına söz verdiğin için mi?
¿ Porque se lo prometiste a su hermana?
- Luke'a söz verdiğin şeyi ver. - Kimsin sen?
- Dame lo que sea que le hayas prometido a Luke. - ¿ Quién eres tú?
Bana verdiğin tek şey utançtı.
Solo me diste vergüenza.
Dikkatini ona verdiğin müddetçe, umursadığın müddetçe ipler onun elinde.
Mientras él tenga tu atención, mientras te importe, él controlará todo.
Vibe partisine tekrardan hayat verdiğin için bir teşekkür olarak düşün.
Considéralo un agradecimiento por darle una nueva vida a la Fiesta Vibe.
Verdiğin bilgi doğruymuş.
Su información desprotegido.
Ona verdiğin tüm o paraların vergi bildirine dahil olmadığına eminim.
Y seguro que los fondos que le has dado no están en tu declaración de impuestos.
Bana verdiğin her şeyi alacaklarmış.
Todo lo que me diste, se lo llevarán todo.
Ama on tane daha olması yerine biri eksilecek, çünkü verdiğin ifade baştan aşağı palavra, değil mi Brasher?
Pero en vez de tener diez más, me quedo sin una porque tu historia es una puta mentira, ¿ no, Brasher?
Bana verdiğin güvenoyu için de teşekkür ederim dostum.
Gracias por confiar en mí también, amigo.
Jerry'le, bize verdiğin anahtarın Oliver Clausten'ın botundaki tütünlük için olduğunu bulduk.
Jerry y yo descubrimos que esa llave que nos diste era del humidificador en el barco de Oliver Clausten.
Peki değer verdiğin diğerleri ne olacak?
¿ Y qué hay del resto de gente que te importa?
Bize kardeşçe, hep beraber oynama fırsatı verdiğin için minnettarız.
Gracias por la oportunidad de jugar fútbol juntos como hermanos.
Soruma cevap verdiğin için mi yoksa hepimizi hıyar gibi gösterdiğin için mi üzgünsün?
¿ Lo sientes por responder la pregunta o porque nos hiciste quedar a todos como un montón de idiotas?
Philadelphia planladığımız gibi gitmedi ama orada verdiğin kararı unutmamalısın.
Escucha, sé que Philadelphia no resultó exactamente como lo planeamos. pero tienes recordar la decisión que tomaste allá.
Böyle kafayı bulurdum Richard ama bana verdiğin ilacın buldurduğu kadar bulamazdım.
Eso me colocaba, Richard, aunque ni la mitad de lo que pone la droga que me has dado.
Kendi terapistin olacaksın ve sürece kendini verdiğin anda duymak istediğin şeyleri anlatacaksın.
Te conviertes en tu propia psicoanalista, y cuando realmente te entregas al proceso, ves que te dices exactamente lo que tienes que oír.
Sen ona yasak olan bir kumar oyununu kurmasına izin verdiğin için ona yardımcı olduğunu mu sanıyorsun?
¿ Crees que le estás ayudando permitiéndole montar otra timba ilegal?
Şişme yatağını almama izin verdiğin için tekrar teşekkürler, Honey.
Otra vez gracias por prestarme tu colchón de aire, Honey.
Sana, Charlotte'a ve değer verdiğin herkese sandığından daha fazla acı çektirir.
Os hará a ti, a Charlotte, y a todos los que me importan sufrir más de lo que puedas imaginar.
Ancak bunlar bana verdiğin hizmet karşısında yetersiz kalıyor.
Pero esas son pequeñeces comparadas con el servicio que me has prestado.
Verdiğin gücü seni içimdeki canavardan olabildiğince uzak tutarak kullanmalıyım.
Y ahora debo utilizarla para mantenerte tan lejos como pueda del monstruo interior.
Ders verdiğin için sağ ol ama senin tavsiyen olmadan da gayet iyi idare ediyordum.
Gracias por la lección, pero lo he estado haciendo bien sin tu consejo hasta ahora.
Çünkü bana verdiğin avans ne kadar cömert olsa da,... elime geçen hala sadece yüzde ellisi.
Porque, ya sabes, por muy generoso que haya sido ese adelanto, solo tengo una quinta parte de él.
Verdiğin onca emekten sonra senin için zor olmalı.
Seguro que no fue fácil para ti con todo el esfuerzo que hiciste.
Justin, Danny evinizde duş almama izin vermediği için buranın tuvaletinde yıkanmama izin verdiğin için teşekkür ederim.
Justin... Como Danny no me dejará ducharme en tu casa, Solo quiero decir que agradezco que dejes que me lave aquí en el baño.
Dinle, ya bana söz verdiğin gibi neler olduğunu anlatırsın ya da buradan hemen giderim.
Oye, o me dices lo que está pasando, como dijiste que lo harías o me voy de aquí.
Ve tek yapman gereken şu iki kelimeyi söylemek- - benim Harvey ve Jessica'ya söylememe izin verdiğin şu iki kelime.
Y todo lo que tienes que hacer es solamente decir una simple palabra... la misma palabra que me dejaste decirles... a Harvey y Jessica.
Bana verdiğin sözü hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas la promesa que me hiciste?
Emeklerinin karşılığını cömertçe verdiğin müddetçe, adamlarıma söylerim seni korur.
Mis hombres se asegurarán que tengas protección... mientras les pagues generosamente por sus esfuerzos.
Umarım değer verdiğin biri değildi hayatım.
Espero que no le tuvieras mucho aprecio.
- Teşekkürler, Jeff buna destek verdiğin için.
Gracias, Jeff, por apoyar esto.
İzin verdiğin için teşekkür ederim dostum.
Gracias por la afirmación, amigo.
Bunu nasıl yapıyorsun? Değer verdiğin birinin gözlerinin içine bakıp da onları nasıl kandırabiliyorsun?
¿ Cómo miras a los ojos a alguien, alguien que te importa, y lo engañas?
Değer verdiğin tüm fiziksel şeyler seni baştan çıkaran her şey şimdi çürümekte ve kokuşmakta.
Todo lo físico que atesoran. Todo lo que les excita... Ahora podrido y apestoso desde el...
Bu verdiğin iki ay götürür.
Bueno, con esto pagas los dos primeros meses.
Bay Finney gitmesine izin verdiğin adamın polise anlatabilecekleri hakkında endişeli.
El Sr. Finney está preocupado por la historia de que el secuestrador que queda pueda hablar con la policía.
Stüdyoda babana verdiğin zarfta ne vardı?
El sobre que le diste a tu padre en el estudio.
Stüdyoda babana verdiğin zarfta ne vardı?
El sobre que le diste a tu padre en el estudio...
Sağ ol. Iris, ben bu işi verdiğin için teşekkür etmek istedim.
Gracias, Iris, Solo... quiero darte las gracias por esto.
Kalmama izin verdiğin için teşekkürler.
Gracias por dejar que me quede hoy.
Düğünden sonra arabanı tamir etmediğini dedektife söylemesi için bir tamirciye rüşvet verdiğin kaset var ellerinde.
Así que te tienen grabado sobornando a un mecánico, para decirle al detective que él no arregló tu coche el día después de la boda.
Verdiğin sözü tutman için sana rica ediyorum.
Te suplico que guardes esa promesa.
Hiçbir şey verdiğin yok.
Tú nunca das nada.
Süslenip püslenip, yan yol tabelasını indirmeye karar verdiğin gece olabilir mi o?
¿ Acaso fue la noche en la que ibas tan elegante y decidiste derribar el letrero de la circunvalación?