Verdiği translate Spanish
11,217 parallel translation
Ed'in verdiği kasetteki o dijital kodlar harita koordinatlarıymış.
Esos códigos digitales en el casete que te dio Ed, son coordenadas de un mapa.
Pascal'ın verdiği nişan yüzüğünü bulmuşlar ama ya kendisi suçu başkasına atmak için koymuşsa?
Han encontrado el anillo de pedida que Pascal le dio, pero... ¿ Y si lo puso ahí para fingir que alguien la mató?
İnsanlar formuma geri dönmemin onlara ilham verdiği söyler hep.
Siempre dicen que mi vuelta les inspiró.
" Yaşlılığın verdiği bir şey herhalde.
Claramente un momento senil.
Burns'ün bize bir güzellik yapıp verdiği listeyi inceliyordum.
Pues he estado repasando esta lista que tan amablemente nos ha proporcionado Burns.
Verdiği liste oyalamak içinmiş.
Todo esto de la lista no es más que una distracción.
Evsiz adamın verdiği kısmi plakayı kullanarak Connor'ın bindiği arabanın izini sürdük.
Rastreamos el auto que Connor se subió por la descripción y la patente... que el vagabundo les dio.
Hükümetin salgına verdiği tepkilerin detaylarını yayımlıyor. Komplo gibi görünmesi için de özenle düzenlemişler. Şu gözüme takıldı.
Está extrayendo todos los detalles... de la reacción del gobierno ante el brote, redactado cuidadosamente para que parezca una conspiración.
Adam uyuşturucu satıcılığından hüküm giymiş ve yalan ifade verdiği kanıtlanmış.
El tío es un traficante de drogas convicto y un mentiroso probado.
ASA'nın verdiği isimlendirmeler sağolsun.
Follar obtener el derecho de la nomenclatura, Asa.
Şartlı tahliye memuruna verdiği bir Brooklyn adresi var.
Enumeró una dirección de Brooklyn con su agente de la condicional.
# Hayata verdiği nimetler, inanılmazdır # # Bunu böyle bil #
La etiqueta de vivir la vida al máximo se extiende. Aprende de nosotros este método.
Luciano'nun savaş sırasında devlete verdiği yardımlar sebebiyle dedem ve ekibi şartlı tahliyeye Amerika'dan uzaklaştırılacağı ve bir daha geri dönmeyeceği şartıyla izin verdi.
Basado en la ayuda que Luciano había ofrecido al gobierno durante la guerra, mi abuelo impuso la condición adicional de que fuera deportado y de que no regresara a los Estados Unidos.
Her gangster, suç faaliyetlerini şehre çekmemeye söz verdiği sürece buraya kaydını yaptırabilir ve konukseverliğin tadını çıkarabilirdi.
Y cualquier gánster podía llegar y disfrutar de la hospitalidad, siempre y cuando ese gánster prometiera no llevar a cabo sus actividades criminales en la ciudad.
Tıpkı Luciano'nun söz verdiği gibi Schultz serbest kaldı ve işe dönmekte özgürdü.
Tal y como Luciano prometió, Schultz es puesto en libertad y es libre de regresar al negocio.
Amerikan Yazarlar Birliğinin, Oyuncular Birliğinin ve Yönetmenler Birliğinin bana verdiği yetkiye dayanarak... Ayrıca taşıma işçiler birliğinin de bekleme listesindeyim... İkinizi resmen karı koca ilan ediyorum.
Por el poder que me otorgan los Sindicatos de Guionistas, Actores y Directores, estoy en lista de espera en el de camioneros, los declaro oficialmente re-comprometidos.
Size verdiği buydu.
Te la dio.
Sadece ona Ford'un öldüğünü söylediğimde verdiği tepki bana çok gerçekçi geldi.
Cuando le dije que Ford estaba muerto, su reacción pareció real.
Ed'in verdiği kasetteki o dijital kodları kuantum bilgisayar çözdü.
Esos códigos digitales en el casete que Ed te dio... la computadora quantum los descifró.
Bu bu sadece günün stresinin verdiği bir tepki.
Esto es... es sólo una reacción al stress del día.
"Meselemiz" adını verdiği müteheyyiç bir konudan bahsediyordu.
Cosas ligeramente alteradas sobre lo que él llamaba, "Nuestra maldición".
Liderimiz söz verdiği şeyi yapana kadar dostlarımı öldürürlerdi.
Mataron a mis amigos hasta nuestro líder hizo lo que prometió.
Verdiği histen hoşlanmıştım.
Me gustaba la sensación.
Annemin bana verdiği son şey budur.
Es una de las últimas cosas que mi madre me dio.
Ajan Navabi'nin az önce sana verdiği novokain, etkisini göstermeye başlamıştır.
Esa novocaína que la agente Navabi acaba de darte debe empezar a surtir efecto en este momento.
Bay Martel'in bize verdiği medikal dosyaları inceledim.
Examiné la historia médica que el Sr. Martel nos dio.
Dr. Ward verdiği bilginin sağlam olduğunu göstermek...
El Dr. Ward tendría que demostrar que esa información es verdad antes...
Gibbs'in verdiği SSD sürücüsünü kullanıyoruz.
Estamos utilizando el disco duro SSD que Gibbs nos dio.
Samar'ın üyelerine verdiği sanal el kitabının bir parçası.
Es un manual virtual de Samar para sus reclutas.
Bay Carson izin verdiği zamanlarda öyle yapmayı planlıyoruz.
Lo planearemos según cuando el Sr. Carson pueda prescindir de mí.
A Charles diye seslenince cevap verdi ve o evdeki videoya değer verdiği de çok belli.
Mira, "A" responde al nombre de Charles. Y está claro que esa película casera significa mucho para él.
Büyük annemin bana verdiği kolye.
Es un collar que me dio mi abuela.
Ajan Masik'in size verdiği kayıttan.
De la grabación que el agente Masik te entregó.
Ona parayı gösterdiğimde verdiği tepkiyi gördün mü?
¿ Viste cómo reaccionó cuando le mostré la moneda?
Eric, Pavel'in verdiği muhtemel alıcılar listesini inceliyor.
Eric está revisando la lista de compradores que Pavel nos dio.
Pavel'in verdiği listedeki ilk petrol alıcısı grubun yerini buldum. Çinliler.
Localicé al primer grupo de compradores de la lista de Pavel.
Araştırmalara göre, travmanın sebep verdiği endişeyi iyileştirmeye yardımcıymış.
Los estudios muestran que esto puede ayudar con la ansiedad traumática.
Evet, hepimizin bildiği üzere çatışma içinde bulunmanın verdiği yaygın sonuçları atlatmak için ilaç tedavisi uyguladığımı biliyoruz.
Sí, bueno, eh, todos sabemos Que estoy tomando los pasos prescritos para superar Los temas muy comunes causados por situaciones de combate.
Leydi Grantham, alıntı yapıyorum "uzun yıllar verdiği asil hizmetten sonra işi bırakabilecektir."
A Lady Grantham, y cito, "se le permitirá dejar el cargo después de tantos años de noble servicio".
Başkomiserin verdiği haberi sindirmeye çalışıyorum.
Solo necesitaba digerir las noticias sobre el capitán.
Kalmama izin verdiği için babanıza teşekkür etme şansım olmadı.
No pude agradecerle a tu padre que me permitiera quedarme.
Ona Agota'ın dairesinde rastladığınızda kızın öldürüldüğü gece verdiği parayı geri almaya çalışıyordu.
Cuando lo sorprendiste en el piso de Agota, estaba tratando de recuperar el dinero que dejó allí la noche que fue asesinada.
Bu iş için Margaux'nun para verdiği kaltağın icabına bakacağım.
Voy a encargarme de que esa zorra de Margux pague por lo que hizo.
Pekâlâ Brian. Veterinerin verdiği bu haplardan birini almanın vakti geldi.
de acuerdo, Brian, es hora de que tomes una de estas pastillas del veterinario.
İşin iyi tarafına bakarsa, bu Carl'ın bana sır verdiği son seferdi.
Bueno, si lo miras por el lado bueno, es la última vez que Carl me cuenta un secreto.
Mara'nın ona verdiği sorun kabul edilemezdi.
El problema que Mara le dio era... intolerable.
Sence Meryem Ana da Tanrı'nın ona verdiği oğul için planlarını öğrenince ihanete uğramış hissetmedi mi?
¿ No crees que María se sintió traicionada cuando se dio cuenta de las intenciones de Dios para su propio hijo?
Bazı cevapları sana verdiği zaman bana geri gel.
Vuelve a mí cuando te haya dado algunas respuestas.
- Kuzeninizin verdiği bir ders.
Impartida por su primo. ¿ Garnet?
Verdiği ilaçlar kızımı intihara meyilli hâle getirdi.
Esa medicina la hizo suicida.
Bu asiler yakalanıp asılacak, ve ben bu ulusun bana verdiği yetkiyle çocuklarınızı sağ salim eve getirmek için elimden gelen herşeyi yapacağım.
Estos rebeldes serán capturados y colgados y haré uso de todo el poder de esta nación para devolverles a sus hijos sanos y salvos.