Vereçek translate Spanish
15,346 parallel translation
Sana verecek neyim varsa verdim.
Te di todo lo que tengo para darte.
Tamam. Rose bana karpuz verecek, üzerinde şu çizgi olanlardan.
Rose me dará sandía, la que tiene rayas.
20 sene verecek misin bu işe?
¿ Trabajarás 20 años?
Michael Lawler sana yeni bir başlangıç yapman için yeterli olacak bir banka hesabına erişim verecek.
Michael Law / er te dará acceso a una cuenta con fondos suficientes para que comiences de nuevo.
Verecek başka bir şeyim kalmadı.
Esto es todo lo que me queda para dar.
Bu kızlar üniversite birikimine eklenebilecek gerçek para kazanacaklar. Onlara güç verecek, iyi bir benlik algısı verecek.
Estas niñas van a ganar dinero en serio... que podré invertirse en un fondo universitario... que les daré empoderamiento, y confianza en sí mismas.
Temizce basıp gitmemize izin verecek ne varsa yap.
Haz lo que sea que nos permita irnos limpios.
- Evet. Sana bir harf notu verecek olsam, Y verirdim.
Si yo te calificara, sería muy duro contigo.
- Bir gün birisi o koca kafana mermiyi sıkıverecek.
- ¿ Oyes eso? - Algún día alguien va a.. Poner una bala en tu cabeza de mierda.
Güvercinin bacağına bağlayacağım ve nişanlımın evine uçacak ve mesajımı verecek.
Luego la pongo en la pierna de la paloma, y esta vuela a la casa de mi novio y le da la nota.
Pençetırnak sana tüm dosyayı verecek.
Garraza le dará el archivo completo del caso.
Demek istediğim, en azından bu adamın bize savaşma... fırsatı verecek bir planı var.
Quiero decir, al menos este tipo tiene un plan... que nos da una oportunidad de luchar.
Ben karısının kendisine bir şeyler yazdırmasına izin verecek birisine benziyor muyum?
¿ Parezco alguien que dejaría que su esposa? ¿ Le dictara cosas?
Sana zarar verecek değilim.
No voy a lastimarte.
Annesi kimbilir ne ceza verecek.
¿ Quién sabe qué castigo le impondrá la madre ahora?
Onlar bize sonsuz huzur verecek inanıyordu.
Ellos creían que nos sellaríamos para siempre en la paz eterna.
Uçak bana hiç huzur verecek.
Huir no me dará paz.
Bana siktiğimin pasaportunu verecek misin vermeyecek misin?
- ¿ Me das el maldito pasaporte o no?
Parti verecek misin? Dört gözle bekliyorum!
Tu cumpleaños es mañana. ¿ Habrá fiesta?
Bize ne olduğunu söylersen, yaşamana izin verecek.
Sólo dinos qué sabes, y él te dejará vivir.
Caliban seni o kadar seviyor ki... sana eski bir dostla ilgili... bedava bilgi verecek. Eskiden dostların vardı ya.
A Caliban le gustas tanto que te dará información gratis, sobre un viejo amigo, de cuando tenías amigos.
Bu size arkadaşlarınızı ve ailenizi görme fırsatı verecek Bayan Khama.
Y le permitiría, Sra. Khama, ver a sus amigos y a su familia.
Cevap verecek misin?
¿ Me va a contestar?
Adama verecek madalya kalmadı.
Se les acabaron las medallas.
Senin aptal hayallerin için verecek param yok!
No tengo dinero para derrochar en tu demanda.
Kendine zarar verecek şeyler yapma.
No hagas las cosas peor para ti.
- Karar verecek.
- A determinar.
Görev Kuvveti, Barnes'ı kimin tutuklayacağına karar verecek.
Las Fuerzas Conjuntas decidirán quién arresta a Barnes.
Mahkeme kararını verecek Louisiana eyaleti mahkemesi Michael Lassiter'ı, Birinci dereceden cinayetle suçluyor.
La Corte llama al orden... en el asunto del Estado de Luisiana contra Michael Lassiter, por el cargo de asesinato en Primer Grado.
Cevap verecek misin?
- Contesta, contesta. - ¿ Vas a responder a eso?
Bu hırsızın ve hainin Meksika'ya kaçmasına izin verecek miyiz?
¿ Dejamos que este ladrón y traidor huya a México?
Cevap verecek ve karının okuyabileceği bir yere bir mesaj yazacaksın.
Contestará y escribirá un mensaje donde su esposa lo pueda leer.
Şu silahı al. Sana verecek daha iyi bir şeyim yok.
No tengo nada mejor que darte.
Sana hiçbir şey vermedim ve şimdi sana verecek hiçbir şeyim yok.
Nunca te di nada y ahora no tengo nada para darte.
Karar verecek önemli insanlarla görüşmek zorunda olduğunu anlıyorum, doğru mudur?
Tendrá manera de ponerse en contacto con la gente que toma las decisiones ¿ No es cierto?
Böyle bakma bana, ona verecek bir şeyimiz yok.
No me mires así. No tenemos nada que darle.
Gereken kararı verecek cesaretin yok değil mi?
No tenías los cojones para hacer la llamada, ¿ verdad? ¡ No!
Senin sebep olduğun tersliklere gösterdiği sabrın İsyan'a hızla son verecek bir silahla ödüllendirildiğini anlatacağım.
Le diré que su paciencia con sus desventuras fue recompensada con un arma que terminará rápido con la Rebelión.
Birden ona not verecek olsan randevumuz şimdiye kadar nasıldı?
En una escala del uno al diez, ¿ cuán lejos crees que irá esta cita?
- Buna verecek paran yok.
- No puedes costearlo.
- Sanırım o kararı verecek olan benim - Nedir kararın?
- ♪ Creo que eso será mi decisión - ¿ Tú decisión?
Bu toplu intihara izin verecek kadar onaylarına muhtaç mısın?
¿ Estás tan desesperado por su aprobación que aprobarías un suicidio en masa?
Onlara bu hazzı verecek misin?
¿ Y les darás ese placer?
Arabayı öyle kullanmasına izin verecek misiniz gerçekten?
¿ Realmente dejarán que se vaya a casa así?
Bir de son günlerdeki Üç Büyükler aleyhinde açılan katalitik konvertör konusundaki hileli ihtilaf davasına istinaden soru sormak zorundayım. Bununla ilgili paye verecek değilim...
Debo preguntarle por las acusaciones de confabulación sobre un dispositivo de control de esmog el juicio reciente contra los Tres Grandes.
- Cevap verirsen 20 dolar verecek.
Oye, te dará 20 dólares si contestas.
Sana verecek bir şeyi yok!
¡ No tienes nada que darles!
Diğerlerine haber verecek. Ayrıca istediğin kadar izin alabilirsin dedi.
Él hablará con ellos, y me dijo que te tomaras el tiempo que necesites,
Şimdi, Sadece ı sana iki aptal izin verecek bir yolunu bulalım. Eski günlerin hatırına burada çıkmak.
Hallemos la forma de que ustedes dos salgan de aquí por los viejos tiempos.
Buradaki tüm hayata son verecek bir savaş makinesi olacak.
Sería una nave de guerra que terminaría con la vida aquí.
Roci'yi yalnızca benim komutuma yanıt verecek şekilde donatacağınız için. - Tanrı aşkına!
Porque ustedes manipularán a la Roci para que solo responda a mis órdenes.