English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ V ] / Verme

Verme translate Spanish

32,459 parallel translation
Dion'un mutfağa geri dönen hiçbir tabağı görmesine izin verme.
Muy bien, no dejes que Dion vea ninguna comida que regrese a la cocina.
- Tepki verme.
- no reacciones.
Seni asla aramamı söylemiştin, biliyorum, ama polis beni görmeye geldi.
Sé que dijiste que nunca te llamara, pero la policía vino a verme.
Hesabı ona verme tatlım kendisi fakirdir.
No le des la cuenta a ella, cariño. Es pobre.
Kimsenin senden bir şey almasına izin verme ; bu önemli.
No vuelvas a dejar que alguien tomar algo de ti eso es importante,
- İzin verme onlara.
Bueno, no se lo permiten,
Ama seni kontrol etmesine de izin verme. Sana yardım edebilirim.
Pero tampoco dejes que te controle.
- Yeni kızın ölüm arzusunu sana da bulaştırmasına izin verme.
No dejes que la nueva te enrede en su deseo de morir.
John'un içindeki iyiliği yok etmesine izin verme.
No dejes que John destruya lo bueno que todavía hay en ti.
Neden beni görmek istedin?
¿ Por qué querías verme? Hola.
John'un içindeki iyiliği yok etmesine izin verme.
No dejes que John destruya el lado bueno que hay en ti.
- Hayır ama beni kabul edecektir.
No, pero estoy segura de que querrá verme.
Randevularımı iptal et. Nigel'ı da biyo-laboratuvarına çağır.
Cancela todas mis citas y dile a Nigel que venga a verme en el biolaboratorio.
Senden alınanı sana geri verme vakti geldi.
Ha llegado el momento para restaurar aquello que te fue arrebatado.
Birisi bir böceğe basacak olsa "Ona zarar verme." derdim.
Si alguien iba a pisar a un insecto, yo decía : "No lo lastimes".
Sana yalvarıyorum, lütfen onu ele verme.
Te lo ruego, no la delates.
Peki bu hiçbir şey yapma tavsiyesi verme şeklin mi?
¿ Esto es, qué, su manera de aconsejarme que no haga nada?
Benim için vakit ayırdığınız için teşekkürler.
Realmente aprecio que se tome su tiempo para verme.
Bethany, kundakçı olduğunu biliyorum ama şimdi dünya mutfağını ateşe verme zamanı.
Bethany, sé que eres una pirómana, pero ahora toca incendiar el mundo culinario.
Cumhuriyetçileri yüreklendiren tam da bu ödün verme davranışı.
Es exactamente esa actitud de apaciguamiento la que ha animado
Bana bu saçmalığı verme, lütfen, şimdi olmaz.
No me dores la píldora, por favor, ahora no.
Bana zarar verme!
- No me hagas nada, ¿ qué hago?
Bir tarikatın başındaki biri buna öncelik verme kararı alır diye düşünmüştüm.
Me imagino que eso debería ser prioridad para alguien al mando de un culto.
Beni artık neden görmek istemediğini bana söylemek zorundasın. Neden? Ailen yüzünden mi?
Tienes que decirme por qué ya no quieres verme.
Noctis'le evlenmem imparatorluğun ne işine yarayacak?
¿ Por qué causa el imperio quiere verme casada con Noctis?
Beni görmek istiyor.
Quiere verme.
Geçmişte bebeklere zarar verme tehdidinde bulundu mu?
¿ Alguna vez ha amenazado con hacerles daño a los bebés en el pasado?
Bana uğrasaydın haberin olurdu.
Lo sabrías si te hubieses molestado en venir a verme o algo.
Artık Mariana ile bir ilişkimiz olmadığını ve beni neden görmek istemediğini biliyorum.
Pero entiendo que ya no estoy en una relación sentimental con Mariana y sé por qué no quiere verme.
Gel beni gör. ]
VEN A VERME.
Beni gördüğüne pek sevinmedim gibi.
Bueno, no te alegres tanto de verme.
Beni görmek için sabırsızlandığını söyledin.
Dijiste que no podías esperar para verme.
Beni çalarken izlemek istediğini biliyorum.
Venga. Usted sabe que quiere verme jugar.
Beni düğünden önce görmemelisin.
Se supone que no debes verme antes de la boda.
Araba kullanmasına ya da tuvalette sızmasına izin verme. O duruma gelmesine bile izin verme.
Asegúrate de que no conduce, o se cae en un retrete, o que se acerque a uno.
Vajinamı göreceksin. Biraz garip olabilir.
Probablemente vas a verme la vagina, lo que puede ser raro.
Bu pek hoş değil. Ayrıca işkence ve ebedi ceza verme olayları da var.
No es tan grandioso, sabes, con la tortura y la condena eterna.
Biliyorum... beni görmek istemediğini biliyorum.
Sé que no quieres verme.
Chad'e sana haftalık 25 dolar daha fazla verme yetkisi verdim.
Autoricé a Chad darte 25 dólares extra por semana.
ARQ'ı almasına izin verme.
No puedes dejar que tome el ARQ.
Kaplan beni görmeye gediğinde senin adına hareket ediyor sandım.
Simplemente supuse que cuando Kaplan vino a verme, lo hacía en tu nombre.
Mide bulantısı veya baş dönmesi olursa, gelip beni görmeli.
Si siente náuseas o mareos, debe volver aquí a verme.
Hayır, buna cevap verme.
- ¿ Quién es Zeke? No, no respondas.
Sana güzel görünmek istedim.
Quería verme linda para ti.
Dedim ki, bu komite çoğu ziyaretçiye "Şeriat kanunu" nu çağrıştıracak bu ismi verme konusunda iyice düşündü mü merak ediyorum.
¿ Me pregunto si este Comité es plenamente consciente que este nombre sonará a muchos visitantes, como la "Ley de Sharia"?
Hayır, Herr Krieger, yalvarırım.
* Te ves feliz de verme * No, no, Herr Krieger, por favor.
Ne olursa olsun, istedikleri hiçbir şeyi verme.
Pase lo que pase, no les des nada.
Neden beni görmek istedin?
¿ Por qué querías verme?
Freddie Ridge'e ilacı verme.
No le des a Freddie Ridge la medicina.
Beni görmek istemişsin.
Querías verme.
Kapatmasına izin verme. Dur, dur.
No dejes que cuelgue.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]