Vermeli translate Spanish
1,078 parallel translation
- Geldiğinizi hanımefendiye haber vermeli miyim?
- ¿ Le digo a la señora que han venido?
Hayır, annen kendi kararını vermeli.
No, tu madre tomará sus propias decisiones.
Bu durumda, Dienstelle Ast tüm eğitim faaliyetlerine ara vermeli ve muhtemel tüm Fransız direniş üyelerini yakalamalıdır.
tenemos que suspender todas las actividades de capacitación y resistencia potencial personal francés.
Binaları boşaltıp, mühimmatı, yiyecekleri, herşeyi kızılderililere vermeli.
Dejar los edificios, las municiones, la comida, todo a los indios.
Her birey kendi adına cevap vermeli. Sanki işgalin ve diğer her şeyin suçlusu benmişim gibi beni suçlamaya çalışıyormuş gibi görünüyorsun.
Ustedes parecen como si me quisieran a mí inculpar en que yo soy el causante de la invasión o de todas esas cosas.
Eğer naneli gibi gözükecekse nane tadı vermeli.
Si se ven como mentas, deberían saber a menta.
Biraz Kilo vermeli, değil mi?
- Él lo tomó muy mal, ¿ no es así?
Resimden göreceğin gibi Cumartesi akşamına dek birkaç kilo daha vermeli.
Como ves en la foto todavía tiene unos kilos que perder antes del sábado.
Tamam araba onun, ama onu El Dorado'da sürmeme izin vermeli.
Muy bien, es su auto pero debe dejarme conducirlo en El Dorado.
Basitçe kanalı ayarla, düğmeyi çevir, ve Enterprise cevap vermeli.
Simplemente ajuste la frecuencia, apriete el interruptor y la Enterprise le responderá.
Ama diğerleri hükmü vermeli.
pero los demás han de juzgar.
- Tebaasına hesap vermeli mi?
- Es responsable ante sus súbditos.
Ona sandalyeleri vermeli miyiz?
¿ Debemos darle las sillas?
Cevap vermeli miyim?
¿ Respondo a la pregunta?
- Ressamın kendisi buna karar vermeli...
Piensa que el artista debe decidir qué...
Çar askerlerinin arasında gizlenmeye artık bir son vermeli ve Petersburg'a geri dönmelidir.
¡ El zar debe dejar de ocultarse entre sus soldados y regresar a Petersburgo!
Girmesine izin vermeli miyim?
¿ Le dejo pasar?
Herkes annesine kulak vermeli.
Todos deberían escuchar a su madre.
Derslerine biraz önem vermeli.
Tiene que tomarse los estudios en serio.
"Kararımı burada vermeli ya da burada bitirmeliyim."
"Tengo que tomar una decisión aquí en Berlín o tengo que pasar por debajo".
Özel doktorlar kent boyunca ana noktalara kurulmuş olan acil yardım istasyonlarına rapor vermeli.
Todos los médicos deben presentarse en los centros de asistencia que se están montando en puntos clave de la ciudad.
İnsan bazen, beyni yerine kalbiyle karar vermeli.
A veces el corazón controla la cabeza.
Bunlara artık bir son vermeli. Lancelot için karar vermek, vurmaktır.
Tuvo que poner término a cosas. - Para Lancelot, decidir es golpear.
- Winifred! - * Vermeli biraz *
¡ Winifred!
* Herkes de biraz vermeli *
Everybody needs to give some too
İfadesini bana vermeli, size değil.
Yo soy quien debe juzgarlo, no usted.
Bize zaman vermeli.
Debe darnos tiempo.
Onlara haber vermeli, sinyal göndermeli!
- ¡ Hágales señales, Lo que sea! - De nada nos sirven Los histerismos.
Belki de vermeli.
Quizás sea lo mejor.
Biri bana bunun cevabını vermeli.
Alguien tiene que responder a esto por mí.
Bu bize tedavinin cevap verip vermeyeceğine dair bir işaret vermeli.
Eso nos indicará si la terapia funcionará o no.
Bir kız ne olacağına baştan karar vermeli.
Tienes que elegir una cosa u otra.
Birisi onlara derslerini vermeli.
Alguien tiene que darles una lección.
Ona para vermeli miyiz sence?
- ¿ Le damos dinero? - ¡ No!
General Slater, helikopterlere, Durant'ların saldırıya uğradığı yerden başlayan dairesel bir alanı taramaları emrini vermeli.
El general debe asignar helicópteros para iniciar una búsqueda radiando desde el lugar en donde atacaron a los Durant.
- Vermeli!
- ¡ Debe usarlos!
Humphrey sence bir demeç vermeli miyiz?
¿ Cree que es buena idea hacer una declaración?
"İnsanlar bu astroloğa kulak vermeli, aptalca düşünceler astronomi bilimini de zedeliyor"
"La gente escucha a un astrólogo advenedizo. Este necio desea trastocar la ciencia de la astronomía".
Dalga geçiyorsun! Eğer gerçekten hepimizi Tanrı yarattıysa, cömert olmalı ve bize en azından birazcık olsun umut vermeli.
Si es cierto que Dios nos ha creado, él debe ser magnánimo para darnos, aunque sea, dos gramos de esperanza...
Tom, Brown's Hole'daki bu küçük hadise... burada neler çektiğimiz hakkında sana bir fikir vermeli.
Tom, el pequeño altercado de Brown's Hole... debería darte una idea de lo que tenemos que soportar por aquí.
Onlara minyatür golf sahası... bir kulüp veya yeşil bir alan... ya da sıcacık bir banyo mu vermeli?
¿ Por qué no les construimos un club de campo? O un minigolf con un jacuzzi y agua caliente.
Bir son vermeli.
Hay que parar esto de inmediato.
Ayrıca Bond ulusal hazinemizin parçasını geri vermeli, Romanov Yıldızı.
Aunque solicitamos que Bond devuelva uno de nuestros tesoros más históricos, la estrella de Romanov.
Tsuruko'ya bu sefer haber vermeli miyiz dersin?
¿ Tenemos que contárselo a Tsuruko esta vez?
Bir polis memuru güven vermeli, saygı uyandırmalı.
Un oficial de policía debe despertar respeto y confianza.
Bana yeni bir isim vermeli.
Tiene que darme un nuevo nombre.
Bize bir dakika... düşünmek için... zaman vermeli.
Nos dará un minuto para pensar.
Cevap vermeli miyiz?
¿ Vemos quién es? No.
En iyi koltukları düşmanlara vermeli.
¿ Quién habrá sido el gracioso?
Şimdi hesabını vermeli, onu altetmeliyiz..
Ahora, me lo pagará.
20 yılın ardından insan bir mola vermeli.
Eh, cabrón, relájate.