Vurmayın translate Spanish
592 parallel translation
- Evet, ama yüzüme vurmayın.
- Sí, pero no me lo recuerde.
Vurmayın!
¡ No me golpee!
Lütfen ; yetersiz hislerinizi genç bayan için dışa vurmayın.
Por favor, ahórrele el dolor a la joven desconsolada.
Kurşunun beyni yoktur. Neye nişan alırsanız, onu vurur bu yüzden birbirinizi vurmayın sakın.
Que las balas no tienen cerebro, y que darán donde las mandéis.
Yüzüme vurmayın.
No me lo recuerde.
Vurmayın artık.
Deje de llamar.
Bir daha vurmayın bana. Kalbim, kalp krizi geçireceğim.
No me pegue otra vez, me dará un infarto.
Alnınıza enayi damgası vurmayın. Anlaşıldı mı?
Actuad con inteligencia, ¿ de acuerdo?
Develeri vurmayın!
¡ Cuida los camellos!
Dallarla kendinizi kamufle edin ve açığa vurmayın.
Ocultaros bajo las ramas y no os dejéis ver.
- İyi ama kendinizi de vurmayın.
- No debe dispararse a sí mismo.
Onu vurmayın!
¡ Alto el fuego! ¡ No dispare!
- Bağırıp vurmayın.
- No grite ni me pegue.
- Vurmayın.
- No me pegue.
Ben, ben biliyorum aptalca gelecek ama,... hep derim ki, "Eleştirip vurmayın, denemek için durmayın".
Ya sé que parece una tontería, claro, pero yo siempre digo, "No lo deseches hasta que no lo pruebes."
Kafasına vurmayın.
No le dé en la cabeza.
Ama ne olur vurmayın bizi. Sakin olun.
Haremos lo que quieran, pero no nos maten.
Hayır, vurmayın.
No, no me golpee.
Stoner kadınını vurmayın.
No disparen a la Stoner.
Saldırın ama sahiden vurmayın sakın!
Atacadme, ¡ pero no me golpeéis de veras!
Lütfen ona vurmayın.
Por favor no le pegues.
Ne olur vurmayın!
¡ Liólik, no me pegues!
Size ne verdiyse, benden iki katı, vurmayın beni.
Les doy el doble que él, pero no me disparen.
Fazerleri ayarlayın. Rotasına doğru ateş edin. Onu vurmayın.
Ajuste los fásers para disparar a su curso.
Sakın vurmayın.
No la toques.
- Kızım orada efendim. Onu vurmayın.
- Mi hija está allí, no le disparen.
Bakteri taşıyan füzeleri vurmayın!
La intercepción fragmentará los misiles portacilios.
Onları vurmayın! Vurmayın! Yaşıyorlar!
¡ No dispare!
Yalvarırım beni vurmayın, benim bir ailem var.
No me hagan daño. Tengo familia.
Artık bana vurmayın lütfen. Ona vurun.
No me peguen más, péguenle a él.
İçeri getirmeyin, kapıyı da vurmayın... çünkü bebeği uyutuyorum. Tamam.
No lo metan ni llamen a la puerta, porque voy a acostar al bebé.
Sakın beni vurmayın.
No me disparen.
O tankerlerden birini vurmayın.
Por amor de Dios, no les den a los tanques.
Bana vurmayın. Siz bana hep vurmak.
- "¡ No me pegue, siempre pega!"
Belden aşağı vurmayın. Böbreklere vurmayın. İki elle vurmayın.
Cuidado con los golpes bajos, a los riñones y a la nunca.
- Bana vurmayın
- No me pegues.
Dude, senin tarafında olduğunu anlayınca, Lengthy'i... başının arkasından vurmayı denedi.
Dude le disparó a Larguirucho, quiso darle en la nuca... cuando creyó que te había matado a ti.
- Özür dilerim. - Biz, Lousiana'da güzel bir kadın görünce ona aşık olur öpmek isteriz. - Bazen tokat da atarız ama onları asla vurmayız!
Lo siento, sefiora, en Luisiana, cuando conocemos a una hermosa dama, la cortejamos, la besamos, a veces le damos unas azotainas, pero nunca le disparamos.
Tascosa'yı ne zaman vurmayı düşünüyorsun? Yarın 2 : 00 veya 3 : 00 civarı.
- ¿ A qué hora llegaremos a Tascosa?
Dinleyin 10 dakika önce, onu vurmayı teklif ettim. Daha ağır bir cezanın, tahliyenin acısından kurtarmak için.
Mire hace 1 0 minutos, ofrecí matarlo para evitarle la agonía de una sentencia peor, la libertad.
Tüm saygımla efendim, bu konuda kayıtsız şartsız sorumluluğu üstlenmeden bana kendi adamlarımı vurmayı emretmeye hakkınız yok.
Con el debido respeto, no puede ordenarme disparar a mis hombres a menos que acepte usted toda la responsabilidad de tal orden.
Size alışana kadar atların kafalarına vurmayı unutmayın.
No se olviden de lo que les dije... sobre zurrarlos de vez en cuando hasta que se acostumbren a Uds.
- Kendi adamlarınızı vurmayı istemezsin.
Que no os maten vuestros propios compañeros. Que salga alguien.
Efendim? Yani şu topuklarını vurmayı kesmezsen!
¡ A no ser que deje de golpear los tacos!
Arkadaşlar, dalgaya vurmayın.
- Queridos amigos, esto no es broma.
Hayır evladım, daha dik bir açıyla vurmayı deneyin. Biraz daha zorlayın.
No, no, querido muchacho, trata de golpear la caja con un ángulo más cerrado, más fuerza, más entusiasmo.
Bir MacDonald'san, Jason'ı vurmayı istemekte haklısın.
Si es una MacDonald, tiene derecho a querer matar a Jason.
Şu lanet tüfekle bana vurmayı bırakacak mısın?
¿ Puedes dejar de pegarme en la cabeza con esa maldita arma?
Vurmayı bırakın.
Dejen de golpear.
Yüzbaşı Tanner'ı vurmayın.
No disparen.
Beni vurmayı, Komiser, silahını çıkarıp beni vurmayı.
Para dispararme, Teniente, para sacar un arma y dispararme.