Yad translate Spanish
508 parallel translation
Her şeyin sahibi, Tanrı'yadır övgü!
¡ Bendito sea Dios, el Señor!
Ama gerçekten şaşırdım ki ; The Globe'un, bu muhteşem anda onun yanında sizin de bir fotoğrafınızı ihmal etmesini çok yadırgadım.
Aunque estoy sorprendido de que Le Globe no haya publicado su foto junto a su belleza
Adayınızın ondan Westminster'da bilinen lakabıyla.. .. söz etmemi yadırgayacağını.. .. pek sanmıyorum.
Sé que su candidato me perdonará por referirme a él... por el apodo amistoso por el cual ya se le conoce... en anticipación, les repito... en Westminster.
Eski günleri yad etmeye başladık.
Hemos recordado cosas.
Romanda okusam yadırgamazım.
No me importaría leerla en una novela.
Yadımın gerekiyor bu işte Pembe filler resmi geçitte
Tengo miedo, necesito tu ayuda Un desfile de elefantes rozados
Henry'ye bir doğumgünü yad etme olayı için uğrayayım demiştim.
Sólo vine a traer un pequeño regalo de cumpleaños para Henry.
Bir şeyler bulmanız halinde beni de haberdar edecek olursanız, size yadımcı olmaktan büyük mutluluk duyarım.
Bien. Les ruego me tengan al tanto si descubren algo, me gustaría ayudarles.
Sana pek çok yadımım oldu, Matt.
Te he hecho muchos favores, Matt.
Olması olağan sayılan bir şeyi, neden yadırgayıp boşuna hayıflanmalı?
¿ Por qué oponernos a ello con contumaz encono?
Ama bir selam bile vermemeni yadırgadım.
Pero habrías podido decirme hola.
Dostunuzun aziz hatırasını yad etmenin en iyi yolu o parayı, yaşamak isteyen şu iki gence vermenizdir.
- La mejor manera de honrar la memoria de su amigo, es darle ese dinero a dos jóvenes que quieren vivir.
Birbirimizi iyi tanıdığımızı sanıyorum buraya gelmeden önce birbirimize yadım ederdik.
Sabíamos muy bien que nos lo estábamos llevando antes de venir aquí, supongo.
Hepimiz Jesse'ye yadım etsek iyi olur.
Nos vendría bien el café de Jesse.
# Sabahları kumsalda avare dolaşıyorum # Yitip giden geçmişteki şeyleri yad etmek için
Paseé por la playa por la mañana, para recordar viejos tiempos.
# Akşamları kumsalda avare dolaşıyorum # Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
Caminé por la playa por la tarde, para recordar a la gente,. / i
# Akşamları kumsalda avare dolaşıyorum # Eski güzel günlerde yaşayanları yad etmek için
Caminé por la playa por la tarde, para recordar a la gente.
- Ama belki yadım edebilirsiniz.
- pero tal vez podría ayudarnos.
Güneş ve soğuk gecelerle karşı karşıyadır.
Estará expuesta al sol y al frío de la noche.
- Üzgünüm yadım edemem.
- Lo siento, no puedo ayudarte.
O, Yad El'deki Moshav Çifliği'nden.
Tiene una granja en un moshav, Yad El.
Yad El'den birkaç kilometre ileride.
Está a poca distancia de Yad El.
Yad El'e hoşgeldiniz, Bayan Fremont.
Bienvenida a Yad El, Sra. Fremont.
Onu bir çuvala koyup bir katırın arkasında Yad El'e gönderdiler.
La devolvieron a Yad El en un saco atado sobre el lomo de una mula.
Yad El'de çok fazla yedim.
Me he empachado en Yad El.
Bir İngiliz arama ekibi Yad El'i altüst etmiş.
Una partida de rastreo acaba de poner Yad El patas arriba.
Ari ile beraber Yad El'de yaşardık.
Ari y yo vivíamos juntos en Yad El.
- Krallar her zaman komplolarla karşı karşıyadırlar.
Los complots son siempre contra reyes.
# O gece, Johnny'nin barında koyu kahvemizi yudumlarken # # Santa Fe'deki yaşlı Jim'i yad ediyorduk # # Sonra bir patlama olmuş #
Esa tarde en el bar de Johnny tomando un café solo... y pensando en el viejo Jim en Santa Fe.
Eğer mesaj onlara yadım etmek isteyen ve bunu yapabilecek bir İngiliz'den geliyorsa, ilgilenirler. Tüm istediğin sadece bu mu?
- Que, cuando saben que es un inglés que quiere ayudar a ellos, y que no pueden hacerlo.
Aynı şeyi gazetelerde yadı.
Era lo que decían en el periódico.
Geçmişi yad etmek.
Hablar de los viejos tiempos.
Belki haberiniz yoktur, Milt Danby kardeşlerini ve onların çocuklarını ve çocukların yadımcılarını topluyor.
Por si no lo sabes, Milt Danby está reuniendo a sus dos hermanos y a todos sus sobrinos.
Atlarınızı otlamak için buraya getirin, efendim. Varlıklarını yadırgamayız.
Traiga usted sus caballos, señor, no nos molestarán.
Hayır, ama onlar sizi yadırgar.
Pero, ustedes a ellos sí.
Bir uğrayıp eski günleri yad edelim dedim.
Pensé que querrías, tú sabes, recordar viejos tiempos.
Kadınlar bunu yadırgar.
Las mujeres lo notamos.
Kağıt oynamaya mı eski günleri yad etmeye mi geldik?
¿ Vamos a jugar o a hablar de los viejos tiempos?
Önce eski zamanları yad edelim.
Primero hablemos de los viejos tiempos.
Marcello! Çabuk yadım et!
¡ Marcello!
Montgomery'nin geldiği gün onu biraz yadırgamıştık. Çünkü teni sanki hiç güneş yüzü görmemiş gibiydi. Hiç de size benzemiyordu.
Cuando Montgomery llegó Estábamos un poco de miedo, porque nunca había visto alguien como él.
O konuda bana yadım edebilir misiniz? Ne?
- ¿ Usted me ayudaría con eso?
Orada yadımcı dermotolog.
Es residente en dermatología.
- Hayatına kastedecekse... sizi uyarmak vazifemdir sayın bakan, bence... ülkemiz acil bir durumla karşı karşıyadır.
Contra la vida del presidente... es mi deber informarle, ministro, que, en mi opinión... estamos ante una emergencia nacional.
Bana biraz yadım et.
Dame una mano.
- Eski günleri yad ederiz.
- Hablar de los viejos tiempos.
# Eğer aşkımızı yad edersek...
Si el amor aún puede recordar
Rembrandt, Amsterdam'ı yad ettirecek harika biri.
Rembrandt solo es un bello recuerdo para Ámsterdam.
Olay yerindeki insanların ne denli yadımcı olabileceklerine şaşırırsınız.
Se sorprendería de lo útil que puede ser la gente en estos asuntos.
Hayır, hayır, sana yadım etmeyeceğim.
No, no, no te voy a ayudar.
Jordana kardeşin Ari Yad El'de.
Tu hermano Ari está en Yad El.