Yanıyorum translate Spanish
3,755 parallel translation
Ama anlamadığım bir nedenle hala onun yanında uyanıyorum.
Y por alguna razón, ella sigue estando cuando me despierto en la mañana.
Biraz yanıyorum ama o pantolonların içinde yüzdüğü şey yüzünden senin idrar yolunun yanacağı kadar değil.
Un poco. Pero no más de lo que tus uretras estarán después de que te infectes con lo que tengan eso pantalones.
- Kendim de yanıyorum.
Es un placer para mi.
Yanıyorum.
Estoy realmente sediento
Alev gibi yanıyorum.
Estoy bastante fumada.
Yanıyorum.
Deshidratado.
Yanıyorum.
Tengo calor.
Her şeyde kazanır ve bazen onun yanında olduğum zaman kendimden hoşlanmıyorum.
Gana en todo, y a veces no me gusto cuando estoy a su alrededor.
- Yanılmıyorum.
- No estoy equivocado.
Yanına yaklaşamıyorum.
No puedo acercarme lo suficiente.
Açık arttırmanın sonucu ne olursa olsun ben teknik olarak kazanan sayılıyorum çünkü yanıbaşımda dünyanın en güzel iki bayanını bulunduruyorum. - İki derken?
Pero independientemente del resultado de la subasta, ya soy ganador, porque tengo a las dos mujeres más hermosas
Açık arttırmanın sonucu ne olursa olsun ben teknik olarak kazanan sayılıyorum çünkü yanıbaşımda dünyanın en güzel iki bayanını bulunduruyorum.
Pero a pesar del resultado de la subasta, ya soy un ganador porque tengo a las dos mujeres más bellas - a mi lado esta noche. - ¿ Dos?
- Bu gece senin büyük gecen ve ben senin yanında olamıyorum.
Es tu gran noche y no puedo estar allí contigo.
Yanıma Tig'i alıyorum.
Me voy a llevar a Tig. No.
Direksiyonu tutmak zorunda kalıyorum çünkü koltuk, tüm bu yan yol tutuşlarla sizi koltukta tutmakta yetersiz kalıyor.
Estoy tener que sujetar el volante Porque el asiento no es sólo suficiente para mantenerlo en con todo esto agarre lateral.
Mike'ın yanında kim varsa, şimdiye kadar çok uzağa gitmişlerdir. Hayır, hiç sanmıyorum.
Bien, con quien sea que esté Michael, hace mucho que se fueron.
Yanık lastik kokusu alıyorum.
No, no lo creo. Aún puedo oler el caucho quemado.
Kırmızı ışık yanıyor o yüzden sözü Başkan Lockhart'a bırakıyorum.
El LED rojo y'encendidos, ahora volverán'para hablar con el presidente Lockhart.
Buraya geldiğinizden beri, yanımda bir paket sigara taşıyorum.
Desde que llegó aquí, me gusta tener un paquete en la despensa.
Bilirsin işte yeni yerleşiyordum, etrafı düzenliyordum sonra odadan bir anlığına çıktım. Geri geldiğimde TV'nin yanında bir heykel buldum. Yani buraya koyduğumu hatırlamıyorum.
Sabes, yo estaba aquí... me estoy instalando aquí, me fui del cuarto por un segundo... y cuando volví estaba una estatua sobre el televisor que yo no había puesto ahí... y que en realidad recuerdo haberla visto en el sótano.
6 aydır Gillian'la birlikteyim ve önümüzdeki ay yanına taşınıyorum.
He estado con Gillian durante seis meses, me voy a mudar el mes que viene.
Bronx'ta, bu dosyayla benzerlikler taşıyan bir dosya üzerinde çalışıyorum.
Puede que tenga un caso de personas desaparecidas en el Bronx que coincide con el Modus Operandi.
Anne, sihir kartlarımı bulamıyorum. Gel yanıma canım.
Mami, no encuentro mis cartas mágicas.
Cat, ben babamların yanına taşınıyorum.
Cat, me mudo con papá.
Ben de bir fahişeyle yan yana yaşıyorum.
Yo vivo al lado de una puta.
Ben onun yanında sen gibi kalıyorum.
El tío es un gran sabueso. El hace que yo parezca como... tú.
- İşin garip yanı, sana inanıyorum.
Te creo, por extraño que parezca.
Asami'nin bu bükülerin yanında savaşmasına katlanamıyorum.
No puedo soportar ver a Asami luchar al lado de esos... maestros.
Ben de geçtim o kapılardan. Ama yan gelip yatmıyorum, deli gibi de davranmıyorum.
Yo también me asomé a esas puertas, pero no me ves tirada por ahí actuando como una loca.
Ben kayamın yanına uzanıyorum.
Yo estoy al lado de mi roca.
Annemin yanına taşınarak büyüyeceğimi sanmıyorum.
No creo que mudarme de vuelta con mi mami me ayude a madurar.
Onunla buluşur buluşmaz yanındayken bir şekilde kendini rahat hissettiğini ve bu kadar rahat hissettiğin için de Geoff Bowes'un baban olduğu yolundaki söylenti hakkında bir şey bilip bilmediğini sormaya karar verdiğini söylediğini hatırlıyorum.
Y te recuerdo diciendo, en cuanto lo conociste, te sentías a gusto con él en cierta forma, y porque te sentiste a gusto con él, decidiste preguntarle si sabía algo acerca de este rumor sobre Geoff Bowes siendo tu padre.
Bakıyorum asistanın hala yanında.
Veo que aún te está adiestrando.
Yanı bazı şeyleri hatırlayabiliyorum bazılarını ise hatırlayamıyorum.
Puedo recordar unas cosas y otras no.
Düşüncemde köpük banyosu yapıyorum ve biri yanıma tost makinesi attı.
En mi mente, estoy dándome un baño de burbujas y alguien acaba de tirar una tostadora a mi lado.
Aslına senin bavulunu almaya gelmiştim, ama kimi kandırıyorum Hindistan'a gitmeye yetecek kadar elbise aldım yanıma.
Bueno, iba a pedir tu equipaje de mano, pero ¿ a quién quiero engañar? Me llevo suficiente ropa para un viaje a India.
Şimdi seni onun yanına götüreceğim ama seni uyarıyorum.
Te llevaré con ella, pero te advierto.
Şimdi seni onun yanına götüreceğim ama seni uyarıyorum.
Ahora, voy a llevarte con ella, pero tengo que advertirte.
Scipio'nun etinin yanık kokusunu alıyorum.
Puedo oler la carne de Scipio quemándose.
Yanında çalışmıyorum.
No trabajo para ti.
Yanında uğurlu eşyalar taşıyan bir sürü insan tanıyorum.
Conozco un montón de gente que usa amuletos de buena suerte.
Ashley bu sabah rahatsız edici bir yanıt aldığından bahsetti sanıyorum ki buna alt katta çöplükte bulduğum bir buket siyah gül eşlik ediyordu.
Ashley mencionó que habías recibido correspondencia inquietante esta mañana, y asumo que iba acompañada del ramo de rosas negras que he encontrado abajo en la basura.
Nasıl yanıt vereceğin konusunu sana bırakıyorum.
Le dejaré decidir como responder.
Geldiğimden beri seninle konuşmaya çalışıyorum ama her yanına yaklaştığımda ortadan kayboluyorsun.
He estado intentando verte desde que llegué, pero cada vez que me acerco a ti, desapareces.
Bunu da alıyorum yanıma.
También me voy a llevar esto...
Yanımda olmadığın için sana dokunamıyorum.
Como no estás cerca, no puedo tocarte.
Sen yanında olduğun sürece Victoria'nın parayı umursadığını sanmıyorum.
No creo que a Victoria le importe tu dinero mientras te tenga a ti.
Onunla konuşamıyorum, yanında duramıyorum.
No puedo hablarle, no puedo estar cerca a él,
Kimsenin yanına taşınmıyorum.
No quiero vivir con nadie.
Yanında bir kamera taşısan bile, inanamıyorum sana.
Aunque tuvieras una cámara de seguridad las 24 horas.
Onu bahçedeki saçmalıklarının yanına koy çünkü ben almıyorum onu.
Pon eso aquí junto al resto de tu porquería, porque no lo voy a comprar.