Yapmıyor translate Spanish
4,488 parallel translation
Sanki önceden öyle yapmıyor muydun?
¿ Como no lo has hecho todas esas veces?
- Yapmıyor musunuz?
- ¿ No vais a hacerlo?
Başka kimse yapmıyor öyle.
Nadie más lo hace.
Şimdiyse, bir şey yapmıyor.
Y ahora, él no hace nada.
Kız reklam müziği yapmıyor.
Lo siento, nena. La chica no hace jingles.
Bak, bu suratın bende olması beni Owen yapmıyor.
Mira, sólo porque tengo su la cara no me convierte en Owen.
- Herkes böyle yapmıyor mu zaten?
¿ No lo hacen todos?
Ve hippiler de hiç makyaj yapmıyor.
Y los hippies no usan maquillaje.
Zaten bu yüzden yapmıyor muyuz, Leo?
¿ No es esto por lo que lo hacemos, Leo?
Kızıma zorbalık ediliyor ve bu okul hiçbir şey yapmıyor!
Mi hija está siendo molestada, y no veo que la escuela haga algo.
Şu anda durumu mu ölçüyorlar yoksa şoktan afalladılar mı bilmiyorum fakat Garnizon şimdilik hiçbir şey yapmıyor.
Nos están observando, y esperando a ver qué sucede después. La Guarnición no puede ver nuestros movimientos en estos momentos.
- Niye kimse bir iş yapmıyor?
- ¿ Por qué nadie está trabajando?
- Baban polis olmanı sorun yapmıyor mu?
¿ A tu padre le parece bien que seas policía?
İnsanlar artık parti yapmıyor mu?
¿ Ya no saben cómo pasarlo bien?
Bunların hiçbirini yapmıyor olman gerekiyordu, biliyorsun değil mi?
Sabes que no deberías hacer nada de eso, ¿ verdad?
- Kimse suçlama yapmıyor.
Nadie está haciendo la acusación.
Ee, bu sizi daha iyi biri yapmıyor mu?
Uh, ¿ forja el carácter?
Ama yapmıyor ve ne kadar bunu itiraf etmekten nefret etsem de bu davada yetkili o.
Pero no es así, y por mucho que odie admitirlo, está al mando de esta decisión.
Harvey Mike ile seks de yapmıyor.
Mike no tiene sexo con Harvey.
Tony bir hamle daha yapmıyorsa neden onun hisselerini satıyor?
Si no quiere optar a la empresa, ¿ por qué está haciendo bajar sus acciones? - Está reaccionando.
Bize Mariga'ya erişim hakkı veriyor bu da blöf yapmıyor demektir.
Y nos está dando acceso, lo que significa que no va de farol.
- Kendisi yapmıyor muydu?
- ¿ No lo hizo él mismo?
- OWS benim için hiçbir şey yapmıyor.
- OWS no hace nada por mí.
Bu hanımefendi alım satım işleriyle çok ilgili. Bir hilesi var. Ama saten alım satımı yapmıyor.
Madame es buena en los negocios y también es buena para vender seda.
Jake bütün gün yayılıp yatmıyor, işsiz bir komedyen gibi kirasını ödememezlik yapmıyor diye gerçek hayatta yaşamıyor mu yani?
Así que solo porque Jake no hace el vago todo el día, siendo un cómico sin trabajo y sin pagar el alquiler, ¿ significa que no vive en el mundo real?
Artık o kadar sivrilikler yapmıyor.
No está tan deshecho ahora.
Başka kimseye böyle yapmıyor.
No hace eso con nadie más.
Neden insanları rahatlatacak bir şey yapmıyor ya da söylemiyorsun?
¿ Por qué no dice o hace algo para hacer sentir bien a los demás, como los otros monjes lo hacen?
Ve ikisi de kavga etmekten başka bir şey yapmıyor.
Y ninguna de las dos hace nada más que pelear.
Keşke bunu hiç yapmıyor olsaydık.
Bueno, ojalá no estuviéramos haciendo todo esto.
Böyle düşünmek hiçbir şeyi daha kolay yapmıyor.
No hace que sea más fácil.
Hesap yapmıyor musunuz?
¿ No hacen más cálculos?
Patronlarıma kimse Ron Paul haberi yapmıyor dedim, onlar da git kendin yap dedi.
Le dije a mis jefes que nadie estaba cubriendo a Ron Paul y ellos dijeron, "ve y hazlo tú mismo".
- Bunu benim için yapmıyor.
- No está haciendo esto por mí.
Şaka yapmıyor, Vera'nın Harley'i var.
No bromea.
Fakat Cuma akşamı TV'de olacak ve okulumuz bunun hiçbir şey yapmıyor.
Pero lo pasarán por TV el viernes, y el colegio no está haciendo nada.
Ricotta onu ishal yapmıyor.
La Ricotta no le da diarrea.
Kimse bir şef değil, kimse çadırlarda yaşamıyor, ve kimse Kızılderili toplantıları yapmıyor.
Nadie es ya jefe, nadie vive en tipis, y nadie hace ya powwos.
Zaten öyle yapmıyor muyum?
¿ Y acaso no es lo que estoy haciendo?
Sebastian ve Maggie yanlış bir şey yapmıyor.
Sebastian y Maggie no están haciendo nada malo.
Pisliğin biri 17 yaşındaki kızı taciz ediyor ve senin dışında kimse bir şey yapmıyor.
Un policía de mierda acosa a una chica de diecisiete años, y nadie hace nada al respecto, excepto tú.
- Çok sevimli. Skype'tayken, üstünü çıkarmasını sağlamaya çalışıyorum ama yapmıyor.
Le quiero convencer para que se quite la camiseta, por Skype, pero no quiere.
Bak, benim ufak bir hapishane sorunum var bu beni pek uygun yapmıyor.
Verás, tengo una pequeña situación con la prisión que me hace como, no deseable.
Lyndsey telefonlarıma cevap vermiyor,... ve mesajlarıma geri dönüş yapmıyor.
Lyndsey no contesta ninguna de mis llamadas y no ha respondido mis mensajes de texto.
Ona numara yapmıyor, ona aşık.
No está intentando timarla, está enamorado.
- Bu ameliyatı daha az riskli yapmıyor.
- Eso no disminuye los riesgos.
Uygulamalı Fizik alanında doktora yapmış. Yoga yapıyor.
Tiene un doctorado en física aplicada y practica yoga.
Bugün resim yapmıyor musun?
¿ No piensas pintar hoy?
Irak'ta 3 sefer görev yapmış. Şimdi ülke içinde görev yapıyor.
Sirvió tres veces en Iraq.
Görünen o ki, Birleşik Devletler Hükümeti Neil Gross'u araştırıyor, çünkü kendisi Seul'de geçen sene bazı Kuzey Korelilerle görüşme yapmış.
Aparentemente, el Gobierno Norteamericano está investigando a Neil Gross debido a que tuvo una reunión con algunos nacionalistas Nor Coreanos en Seúl el año pasado.
Anlaşılıyor ki Kristi Holt bir kez değil iki kez şeytanla anlaşma yapmış.
Por lo visto Kristi Holt siempre lleva la carta de la muerte... y la ha repartido no una, sino dos veces.