Yaslan translate Spanish
4,016 parallel translation
Son 15 yıldır her gün hissettiğim sıkıcılık ve kafa karışıklığıyla kıyaslanınca.
Yo, la estupidez La confusión que siento todos los dias durante los últimos quince años de mi vida
"Geriye yaslanın ve bana dur diyene kadar sizi götüreyim."
"recuéstate que te montaré hasta que pidas que me detenga."
"Geriye yaslanın ve bana dur diyene kadar sizi götüreyim."
"Túmbate y te montaré hasta que me digas que pare."
Arkanıza yaslanın ve rahatınıza bakın efendim.
Madame, volveré a sentarme y ponerme cómodo
Arkama yaslanıp, bunların olmasına izin vermeyeceğim.
No me voy a quedar sin hacer nada.
- Arkanıza yaslanın ve sakin olun.
- Acuéstate y relájate.
Dostlar edinirsin kader arkadaşını bulursun ve onlara yaslanırsın.
Encuentras a tu gente, encuentras a tu persona, y te apoyas en ellos.
Neden arkana yaslanıp yolculuğun tadını çıkarmıyorsun?
¿ Por qué no solo te sientas y disfrutas el paseo?
Gerektiği gibi onu şikâyet et ve arkana yaslanıp düşüşünü seyret.
Informa de ello como deberías y luego da un paso atrás y disfruta su caída.
Arkama yaslanıp, önümdeki 60 yılı düşünüyorum.
Pero es como si pudiera ver los próximos 60 años de mi vida.
* Dans ederken yaslanıp *
# Pegarme a ellos mientras bailamos #
Sonra arkana yaslan ve iyi davran.
Después te podrás acomodar y hacerte el lindo.
Şimdi arkamıza yaslanıp maçı izleyelim derim ben, ne dersiniz?
Así que, relajémonos y veamos el partido, ¿ sí?
Arkana yaslan ve yolculuğun keyfini çıkart.
Siéntate y disfruta el viaje.
- Arkana yaslan bakalım.
Hazte a un lado ahora.
Ben kendim yaparım, siz arkanıza yaslanıp dondurmanızı yiyin.
Lo haré yo mismo, así que quédense sentados tomando un helado.
Arkana yaslan ve rahatla. Yolculuğun tadını çıkar.
Siéntate atrás, relájate y disfruta del paseo.
Sizin için en iyisi arkanıza yaslanıp hiçbir şey yapmamak.
Esto funcionará mejor para ti si sólo te relajas y no haces nada.
Arkama yaslanıp işi olacağına bırakmamı mı?
¿ Qué solo me siente y deje que ocurra?
Şimdi arkanıza yaslanın ve kâbusunuz olacak hikâyeyi izlemeye hazır olun.
Así que acomódense y prepárense para una historia con la que les garantizo que tendrán pesadillas.
Arkanıza yaslanın.
Así que... pónganse cómodos.
Yeni dünyaları keşfeden Kristof Kolomb ile kıyaslanır oldu.
Él se comparó con Cristóbal Colón, como un descubridor de nuevos mundos.
Yani arkanıza yaslanın ve keyfini çıkarın.
Así que siéntense, disfruten la función.
Arkana yaslan.
Vale, ábrete.
Arkaya yaslanırken nasıl... ... tereddüt ettiğinizi biliyordum.
Lo supe por la forma como vaciló en recargar su espalda.
Arzu edilen gerçeklik, kendini arzu eder, şimşek gibi bedenler icat eder diğer tarafa yaslanır, ve kendine bakar.
Realidad deseada desea en sí, inventa un cuerpo de un rayo, agacha y mira a sí mismo.
Kasık kılları yaşlanınca daha da uzar mı?
¿ El pelo púbico crece más largo cuanto mayor eres?
- Yaşlanıyoruz.
Nos estamos haciendo viejos.
- Yaşlanıyorsun.
Tú sí.
Ve ben sen yaşlanıp ölene kadar senin genç partnerin olmayı kabul ediyorum.
Y he accedido a ser tu joven compañero hasta que te atrofies y mueras.
Yaslan bana.
- Sí, Amelia, sí.
Sen yaşlanıyorsun, ben yaşlanmıyorum, böyle olmaz.
Tú envejeces, yo no y esto no puede funcionar.
Melissa. - İnsanlar yaşlanır Scott.
Melissa.
Hele sen bir gün yaşlanıp... bir şeyler hissetmeye başla da.
Espera a hacerte viejo y... sentir cosas.
Ama çok çalışırsan, hızlı yaşlanırsın.
Pero si trabajas mucho, envejecerás más rápido.
İleride çocuklarım olur, yaşlanıp çirkinleşirim sanırdım hep.
Creí que tendría hijos, que envejecería y me haría fea.
Attığım her adımda daha da yaşlanıyorum.
Me estoy haciendo más viejo con cada paso que doy.
Şanslıysanız eğer bir gün benim gibi yaşlanıp pörsüdüğünüzde sanatı dışındaki şeylere pek az saygısı olan genç bir doktorla tanışacaksınız ve onu benim sizi eğittiğim gibi eğiteceksiniz.
Si tienes suerte, un día, cuando seas vieja y estés arrugada como yo lo estoy, encontrarás a un joven doctor que no tenga respeto por nada, mas que por su profesión. Lo entrenaras, como yo te entrené.
Böyle giderse yaşlanıp bekar bir şekilde ölecek!
A este paso, morirá soltero y viejo.
Yaşlanıyor, kötü ve zengin.
Es vieja, cruel y rica.
Yaşlanıyor.
- Se pasa de moda.
Seninle karşılaştığımdan beri Seo Yi Soo, her gün daha yaşlanıyorum.
Desde el día que te conocí, Seo In Soo, aquellos días fueron los días me sentí más joven que antes.
Yaşlanıp huysuzlaşmış.
Ahora tiene canas. Y malhumorado.
Sadece yaşlanmak olmaz yaşlanıp burada ölmek istiyorum.
No hay nada que me gustaría más que envejecer y morir aquí.
Aman Tanrım. Sen de "Vücudunun dağılmasına kötü bahaneler bulma" yaşındasın. Yaşlanıyor muyuz?
Dios mío, y tú estás en la edad de "inventar malas excusas mientras tu cuerpo se deshace en pedazos". ¿ Nos estamos poniendo viejos?
Ne olmuş yani? Belki ikimiz de yaşlanıyoruz.
¿ Y? Tal vez nos estamos haciendo viejos.
En azından beraber yaşlanıyoruz.
Al menos envejeceremos juntos.
Yaşlanıyor olmalısınız.
Debes estar haciéndote viejo.
Yaşlanıyorlar.
Están envejeciendo.
Yaşlanır ve ölürüz.
Envejecemos. Morimos.
Hızlı yaşlanırsın.
Te hará envejecer más rápido.