English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yaylanın

Yaylanın translate Spanish

173 parallel translation
Kanoları geri göndereli üç hafta oldu ve bu gece Maple White'ın kaderine terk edildiği muhteşem yaylanın eteğinde kamp kuruyoruz.
Hace tres semanas justas desde que enviamos las canoas de vuelta y esta noche hemos acampando en la base de la gran meseta en la que Maple White quedó abandonado.
Challenger bizi bu noktaya kadar rehberledi ve bize yaylanın gerçek olduğunu ispat etti. Ancak, yukarıda canavarların dolaştığına inanmamızı gerektirecek hiç bir gerekçemiz de yok.
Chalenger nos ha guiado a este lugar, y demostrado que la Meseta es real - pero no tenemos ninguna razón para creer que existan monstruos vagando por aquí.
Bu yaylanın her bir santimi keşfedilene kadar dinlenemeyiz!
" ¡ No descansaremos hasta que cada palmo de esta meseta sea explorada!
Hadi yaylanın artık.
Vamos, lárguense.
Beni sinirlendirmeden yaylanın burdan!
¡ Váyanse de aquí antes de que empiece a disparar!
Pekala, yaylan, yaylanınız, yaylansınlar.
- Bien, a mudar, mudándose, mudado.
Sizin tabirinizle : "Yaylanın."
Como decís vosotros : "Daos el piro".
Yaylanın bakalım.
Nos vamos.
- Yaylanın, ikiniz de.
- Fuera. Los dos.
- Dediğimi duydunuz. Yaylanın.
- Ya me han oído.
Treniniz bir dakika sonra gelecek. Yaylanın.
Su tren sale dentro de un minuto, andén 2.
- Yaylanın.
- Fuera.
"Yaylanın" dedim.
"Largo de aquí", dije.
Hadi, ikiniz de... Yaylanın.
- Vamos, ustedes dos.
- Yaylanın, sarhoş serseriler!
- ¡ Largo, borrachos!
Yaylanın Portekizce nasıl söyleniyor?
¿ Cómo se dice largo en portugués?
Kızlar, yaylanın.
Déjanos solos.
Şimdi yaylanın, bakalım.
Ahora largo de aquí.
Zirveye hiç ulaşamama rağmen, yaylanın başlangıcından... bu yaratıkları kendi gözlerimle gördüm.
Aunque nunca he llegado a la cima, desde el pie de la mesa... he visto a esas criaturas con mis propios ojos.
O kadar çok olmadığını bilin, o yaylanın tabanındaydım.
No hace mucho tiempo, estuve al pie de esa mesa.
Burada büyüklüğünü bilemediğimiz bir yaylanın üstündeyiz... ve tek uçuş aracımız parmparça ve erişilemez durumdayız.
Estamos en la cima de una mesa imposible de escalar... y nuestro único medio de transporte quedó hecho añicos.
Bu yaylanın tehlikeleri içinde yaşamak, aslanlarla dolu bir kafeste çadır kurmak gibi.
Vivir rodeado de estos peligros sería como acampar en una jaula de leones.
" Yaylanın temelindeyiz.
Estamos al pie de la mesa.
" 11 Aralık, yaylanın zirvesine ulaşıldı.
" 1 1 de diciembre. Llegamos a la cima.
Bu yaylanın El Dorado olduğunu mu iddia ediyorsun?
¿ Afirma que este sitio es El Dorado?
Burton, sende bu yaylanın giriş çıkışlarını gösteren haritan vardı. Bize yardım edebilir misin?
Burton, tú tenías un mapa de los caminos de este sitio. ¿ Nos puedes ayudar?
Ama onlardan biri sadece biri dağın ortasından geçip... 1,5 km sonra bir mağara ağzından dışarı yaylanın üstüne çıkıyor.
Uno de ellos, sólo uno, va desde la cima de la mesa... por el centro de la montaña... para desembocar en una cueva a dos kilómetros del pie.
Şimdi doğru evinize, yaylanın!
Márchense. Váyanse a su casa.
Hey, yaylanın.
Eh, vamos.
Yaylanın. Haydi.
Venga, andando.
Şimdi yaylanın.
Fuera.
Kızlar, yaylanın.
Chicas, largaos.
Yaylanın bakalım ve bir daha buraya yaklaşayım demeyin... yoksa başınıza ok yağdırır ve erbezlerinizden kastanyet yaparız.
Fuera de aqui y no volváis más... u os dispararemos flechas y haremos castañuelas con vuestros testiculos.
Hadi, yaylanın buradan. Hadi.
Vamos, quítate...
Hadi yaylanın, yaylanın! Yaylanın!
¡ Adelante!
- Yaylanın!
- ¡ Largo!
Yaylanın!
¡ Imbécil!
Yaylanın.
Venga, a la puta calle.
- Yaylanın dedim.
- He dicho que abajo.
Hadi yaylanın
Bastardos.
Siz üçünüzü bir daha bu kasabada görmeyim peki... yaylanın hadi...
- No volvais a pisar este pueblo nunca mas. - Si... Fuera.
Yaylanın serseriler.
Largo, vagos. El tipo se cree Michael Jackson o algo así.
Yaylanın!
¡ Vámonos!
Tüm gece burada çene mi çalacaksın? Yaylan!
¿ Te quedaras aqui hablando toda la noche?
Şimdi Hanımefendi'ye çantasını geri ver ve yaylan bakalım.
Devuélvale el bolso a la señorita y lárguese.
Şimdi yaylan ve koca ağzını kapat.
Ahora lárgate y ten callada esa boca.
Bir terslik hissedersen hemen yaylanırsın tamam mı?
Si pasara algo, te tiras al suelo.
Yaylanın.
¡ Vamos, andando, andando!
Yaylan. Anlarsın ya.
Te diste un buen garbeo para verme.
Pırını pırtını topla ve yaylan. Durma!
Coge toda tu basura y lárgate.
Tekere bas, bi ayağını sarkıt ve yaylan!
Pone los pies en la rueda, saca un pie, ¡ y se arquea!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]