Yaşamak istemiyorum translate Spanish
892 parallel translation
- Annemle yaşamak istemiyorum.
- No quiero vivir con mamá.
Eunchae, yaşamak istemiyorum...
[ Eun-chae, no quiero vivir...
Yaşamak istemiyorum. Savaştan bıkmışsın.
Padece el mal de la guerra.
BU çocuğu doğurmayı çok istiyorum ve hiçbir aksilik yaşamak istemiyorum....... evet şimdi hepsi bitti... Hepsi parçlara ayrıldı..
Me gustaría tanto tener al niño y no causar problemas y ahora, estoy acabada hecha pedazos.
Onsuz, yaşamak istemiyorum.
Sin él, no me interesa vivir.
- Evet. O günleri bir daha yaşamak istemiyorum.
No me gustaría volver a repetirlo.
Bu hayatı yaşamak istemiyorum!
No quiero hacer esto más.
Hükmettiğiniz imparatorlukta bir dakika bile yaşamak istemiyorum.
No deseo vivir ni una hora más en un imperio regido por ti.
Seninle bir sorun yaşamak istemiyorum.
Siéntate. No quiero tener problemas contigo.
Yaşamak istemiyorum. Elma ağacına çıkmak olmak istiyorum.
No quiero vivir, quiero sentarme en el manzano...
Ben sadece onlarla birlikte yaşamak istemiyorum.
Pero no quiero que vivan con nosotros.
Ne için? Yaşamak istemiyorum.
No quiero vivir.
Artık yaşamak istemiyorum!
¡ No quiero seguir viviendo!
Deney tüpünde yaşamak istemiyorum.
No quiero vivir en un tubo de ensayo.
Ama özellikle sana söylendi Steve çünkü bir başka Pazar günü öğleden sonrası yaşamak istemiyorum.
Pero te lo digo a ti, Steve porque no quiero pasar por otra tarde de domingo.
Artık yaşamak istemiyorum.
... no quiero seguir viviendo.
Onunla yaşamak istemiyorum.
No quiero vivir con el tío Mario.
Ben arka tarafta yaşamak istemiyorum.
Yo no quiero vivir aquí.
Ben haremde yaşamak istemiyorum, hele bu durumdayken.
No quiero vivir en ningún harén, sobre todo en mi estado.
Daha fazla balıkların arasında yaşamak istemiyorum.
Yo no quiero más vivir entre los peces.
Yarım bir adam olarak yaşamak istemiyorum.
- Animo, muchacho. ¡ No quiero vivir mutilado!
Babam öldüğü zaman "Artık yaşamak istemiyorum." demiştin.
Cuando Padre murió, dijiste : "No quiero seguir viviendo."
Aynı şeyleri bir daha yaşamak istemiyorum.
No volveré a pasar por aquello.
Şehrin dışında kutu gibi bir evin, bir yarısında yaşamak istemiyorum. Ve yanlış adamla evlendim.
No quiero vivir en una mitad de una caja de zapatos... y me casé con el equivocado.
Bu tuhaf tarz karışıklığının kusuruna bakmayın. Ama tamamen Japon gibi yaşamak istemiyorum.
Debe disculpar esta extraña mezcla de culturas, pero me niego a que todo sea japonés.
Artık seninle yaşamak istemiyorum.
No quiero vivir contigo.
Artık yaşamak istemiyorum... "
"Ya no quería vivir..."
Yaşamak istemiyorum.
No quiero vivir.
Yaşamak istemiyorum!
No quiero vivir.
Yaşamak istemiyorum!
¡ No quiero vivir!
Böyle yaşamak istemiyorum.
No quiero que vivamos así.
Artık yaşamak istemiyorum.
Ahora, ya no me interesa seguir viviendo.
Artık burada yaşamak istemiyorum.
No quiero seguir viviendo aquí.
Yaşamak istemiyorum.
Me quiero morir.
Başka hiçkimseyle yaşamak istemiyorum.
No quiero vivir con nadie, si no es contigo.
Çünkü, bu dünyada sensiz yaşamak istemiyorum.
Porque no quiero vivir sin ti.
Artık yaşamak istemiyorum.
No, me quiero morir
İspanya'ya döndü, orada yaşamak istemiyorum bu yüzden kafandaki tilkileri rahat bırak.
Bien, se fue a Hispania y no tengo ningún deseo de vivir allí, así que deja de hacer planes en tu pequeña cabeza ocupada.
Yaşamam için her şeyi yapacaklar... ve gereğinden fazla, yaşamak istemiyorum.
Y yo no quiero ir al hospital porque Voy a estar ahí duele. Ellos le ayudarán a enfrentar la muerte No quiero vivir más...
- Artık bu evde yaşamak istemiyorum.
- Ya no quiero vivir en esta casa.
Martin'e bağlı yaşamak istemiyorum.
No quiero depender de Martin para siempre.
Çünkü geçen yılki sorunu bir daha yaşamak istemiyorum. Disiplini koruyamadıkları ve kızlara sataştıkları için üç öğrenciyi okuldan atmak zorunda kalmıştık.
Porque no quiero que suceda como el año pasado cuando en el último momento tuvimos que expulsar tres estudiantes que no conseguían acatar las normas.
- Baba Baba yaşamak istiyorum, ölmek istemiyorum, kurtar beni!
Quiero vivir, no quiero morir. ¡ Por favor, sálvame!
Böyle yaşamak istemediğimi nasıl anlatabilirim, artık seni istemiyorum!
No quiero vivir así, no quiero vivir contigo.
İnsanların bulunduğu bir yerde yaşamak istiyorum. Senin o samimiyetsiz, kendini beğenmiş iyilik meleği izci arkadaşlarının hiçbirini istemiyorum. ... kahveleri de korkuları da onların olsun.
Quiero estar donde se vive de verdad y no con esos evasivos Boy Scouts bienhechores y su café caliente y sus pies fríos.
Ölmek istemiyorum Yaşamak için ihtiyacım var.
No quiero morir. Quiero vivir.
Eğer bunlar bir adamı yaşatmaya yetmiyorsa... o zaman inanın, artık yasamak istemiyorum.
Y si esto no es suficiente para dejar a un hombre con vida, entonces no deseo vivir.
Umurumda değil! Yaşamak istiyorum! Ölmek istemiyorum!
¡ No me importa, no quiero vivir, no quiero morir!
Geri dönmek istemiyorum. Yaşamak istiyorum ben!
No quiero volver. ¡ Quiero vivir!
Tıbba faydam olsun diye, yıllarca komada yaşamak... istemiyorum.
No quiero mentir durante diez años en coma la gloria de la medicina!
Geri döndüğünde bu vicdan azabıyla yaşamak zorunda kalacak siz ve sizler gibi insanlar görmek istemiyorum. İşte bu kadar basit.
No quiero ver a gente como ustedes volviendo y teniendo que hacer frente al resto de sus vidas con eso.