Yaşamak için translate Spanish
3,853 parallel translation
Kısa süre içinde son 40 yıl yeniden yaşamak için,... klavyenin başına tekrar döndüm.
Es breve, y pronto estoy de nuevo en el teclado, reviviendo los últimos 40 años.
Yaşamak için sebebim yok.
No tengo nada por lo que vivir.
Yaşamak için çok az eşe ihtiyaçları var.
Pocas se emparejan de por vida.
Yaşamak için bir nedenim yok, bitir işini.
No tengo nada por lo que vivir. Hazlo.
Çalışmam gerek, yaşamak için paraya ihtiyaç var.
Tengo que ir a trabajar, necesitamos el dinero para vivir.
Güzel bir hayat yaşamak için çok baskı altına girdim.
He estado bajo mucha presión toda mi vida para triunfar.
Larry, dinin gereklerine uygun yaşamak için mücadele ettin.
Larry, peleaste una buena batalla...
Bu gerekli bir önlem, canım yani hapis hayatı yaşamak için çok daha kötü yerler var.
Es un mal necesario, querida. Quiero decir, hay peores lugares en donde estar encarcelado.
Bunu yaşamak için yapıyorum, bayım.
Lo hago para ganarme la vida, señor.
Burada yaşamak için karın evrim geçirmesi gerekir ve o da bunun taslağı.
Para vivir aquí, la nieve debe evolucionar y ella es el plano.
Yaşamak için bir sürü sebebin var.
Tienes mucho por qué vivir.
Ve şu an üzerinde bulunduğumuz zemin yaşamak için daha iyi bir yer olacak.
Y el suelo sobre el que estamos parados volverá a ser otra vez un buen lugar para vivir.
Ve şu an üzerinde bulunduğumuz zemin yaşamak için daha iyi bir yer olacak.
Y el suelo sobre el que estamos parados volverá a ser otra vez un buen lugar en donde vivir.
Çünkü harika vakit geçirdik ama en sonuna doğru yaşamak için yaptığım iş hakkında birazcık çatlaklaştı.
Porque la pasamos muy bien, pero al final hizo un chistecito sobre cómo me gano la vida. Claro, eso.
O ideali yaşamak için çabalıyorum.
Me esfuerzo por estar a la altura de ese ideal.
Aynı evde yaşamak için seçildiler. Ve hayatlarını kamera karşısında yaşamak için...
Elegidos para vivir en una casa... y tener sus vidas grabadas...
Dans etmek, flörtleşmek ve yaşamak için o kadar çok çalışıyoruz!
¡ Trabajamos tanto, así que nos gusta bailar y coquetear y vivir!
Sana bir sufle yaptım, ama yaşamak için çok güzeldi.
"Te he hecho un suflé, pero era demasiado bonito para vivir."
Hastaneler yaşamak için değil, tedavi görmek içindir.
Un hospital no es lugar para vivir, el hospital es para mejorarse.
Ama Kutup Ayıları buz üstünde yaşamak için yaratılmıştır, karada değil.
Pero los Osos Polares están hechos para el hielo, no la tierra.
Buraya sizinle yaşamak için geldiler.
Ellos están aquí para vivir contigo.
"Bu kalpten bağımsız yaşamak için... "... kişi önce kendisininkini bulmalı ; "... nereden geldiyse, orada saf bir başlangıç yapmalı. "
"para vivir libre de este corazón, uno primero debe encontrar el propio, y hacer un comienzo puro, de donde uno viene".
"Bu kalpten bağımsız yaşamak için... "... kişi önce kendisininkini bulmalı ; nereden geldiyse...
" Para vivir libre de este corazón, uno debe encontrar el suyo propio.
Yaşamak için yiyorum.
Oh, yo como para vivir.
Bilirsin, fantazini yaşamak için asla geç kalmış sayılmazsın.
¿ Sabes? Nunca es tarde para vivir tus fantasías.
Yaşamak için yemeliyiz de.
Ya que lo mejor que podemos hacer es comer y vivir. Mi Tae Joon...
Herkes lütfen... telefonlarınızı titreşime alınız, sohbeti minimumda tutunuz, ve sihri tekrar yaşamak için hazır olun sadece.
Todo el mundo por favor poned vuestros móviles en vibrador, mantened vuestra cháchara al mínimo, y preparaos para revivir la magia.
Üniversiteden sonra yaşamak için buraya geldi.
Después de la universidad, se vino a vivir aquí.
Buralarda yaşamak için sadece waffle yemek zorunda da değilsin.
Y así no tienes que subsistir a base de gofres sola.
Yaşamak için bir nedenim var.
Hay una razón por la que debo vivir.
"Şimdi bırakırsan, yaşamak için biraz daha fazla zamanın olur."
"Déjalo y tendrás un poco más de vida."
Sokakta yaşamak için fazla tatlıyım.
Soy muy bonita como para vivir en la calle.
Yaşamak için yeterli bir ücret aldığım perakende bir işim var.
Tengo un trabajo para el que necesito estar vivo para cobrar.
Yaşamak için ne yaptığımı görüyorsun, değil mi?
Saben qué hago para ganarme la vida, ¿ verdad?
Benimle yaşamak için.
a vivir conmigo.
Başka biri olarak, yaşamak için uzun bir süre.
Mucho tiempo para vivir su vida como otra persona.
Emmet gibi bir aktörün sahte bir ilişki yaşamak için aktristler seçmesi.
Un actor del calibre de Emmet puede elegir a un montón de actrices con las que tener un falso romance.
Yaşamak için yeterli bir ücret aldığım perakende bir işim var.
Por favor, solo relájate. Todo va a salir bien.
Yaşamak için en az birine ihtiyacın var.
Necesitas al menos uno para vivir.
Homer'ın yaşamak için gereksinim duyduğu oksijen kelimesinden sonra geri gelicez.
Ahora dadme un segundo para respirar, que es justamente lo que necesita Homer.
Hayatını gözden geçirmiş, işinden ayrılmış eşinden boşanmış ve yaşamak için çöle düşmüş.
- Dejó de hacer todo lo que hacía. Renunció a su trabajo, se divorció y se fue a vivir al desierto.
Nolan, "Time" dergisinde çalışan bir muhabir ve kadınlar sığınma evinde yaşamak bir erkek için nasıldır diye haber yapıyordu.
Nolan es un reportero para "Time Magazine", haciendo una exposición de lo que es ser un hombre viviendo en un refugio de mujeres.
Senin için zor mu, burada yaşamak?
¿ Es difícil para ti, adaptarte aquí?
"Sana demiştim." demenin zevkini yaşamak istediğim için.
- Para tener el placer de decir, "te lo dije."
Bunu yaşamak zorunda kaldığın için özür dilerim.
Lamento que haya pasado por eso.
Yaşamak için o paraya ihtiyacımız var.
Necesitamos dinero para sobrevivir.
Dr. Brennan yeryüzündeki en mantıklı insan ve onun için birlikte yaşamak...
La Dra. Brennan, que es el ser más racional de este planeta... Para ella, lo de irse a vivir juntos...
Hayatını şimdi yaşamak, gelecek için endişelenmekten çok daha mantıklı.
Vivir la vida día a día tiene mucho más sentido que preocuparse por el futuro.
Ben şahsen bir sonraki doğum günümü görmek için yaşamak istiyorum.
Bueno, yo personalmente me gustaría vivir para ver mi próximo cumpleaños.
Bunları yaşamak zorunda kaldığın için çok üzgünüm.
Realmente lo siento que tengas que pasar por esto.
Affetme temasını yaşamak adına sanırım seni bu kadar yakışıklı ve birinin sahip olabileceği en iyi nişanlı olduğun için affetmeliyim.
Entonces, siguiendo con todo el tema del perdón, probablemente debería perdonarte por ser el prometido más guapo y perfecto que un hombre puede tener.
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
yaşam 82
yaşamak 67
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
yaşam 82
yaşamak 67