English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yaşıyor

Yaşıyor translate Spanish

22,274 parallel translation
Benle arasında güven kurma konusunda sıkıntı yaşıyor.
Le está costando entablar cierta confianza conmigo.
Deden... hala yaşıyor mu? ! : )
Dadu. ¿ Está vivo?
Sofia ailesinden ayrılma sürecinin sancılarını yaşıyor.
Sofía está viviendo el drama de su salida del medio familiar.
Kocası kızları yaşında biriyle ilişki yaşıyor.
Saber que tu marido tiene una relación con una mujer de la edad de tu hija...
- Dinden dönmüş. Tanrı'yı herkesin içinde alenen inkâr edip imanından vazgeçmiş ve şu an bir Japon olarak yaşıyor.
Que hizo apostasía que abjuró de Dios en público y abandonó la fe y que ahora vive como un japonés.
Kyle burada yaşıyor. Onu özledim.
Kyle vive aquí. ¡ Extraño a Kyle!
Bazı insanların beyinleri Yeniden Doğuş'a alışmakta sorun yaşıyor.
Los cerebros de algunos sufren al ajustarse a Rebirth.
- Ailen şimdi nerede yaşıyor?
¿ Dónde vive tu familia ahora?
- Oğlunuz Charlie yaşıyor.
- Su hijo Charlie está vivo.
Galiba annesinin evinde yaşıyor. Hancock Park'ta.
Él... creo que vivía en casa de su madre en Hancock Park.
- Evde kim yaşıyor?
- ¿ Quién vivía en esa casa?
Haydut Holler'ın üstünde yaşıyor.
Vive mas cerca de bandidos Holler.
Hâlâ birlikte yaşıyor olmalarını ister miydin?
¿ Quisieras que vivieran juntos?
Tony, baban Afrika'da yaşıyor diye duydum?
Tony, ¿ oí que tu padre vive en África?
- Kiminle birlikte yaşıyor?
¿ Con quién está viviendo?
Valentine yaşıyor ve Kupa'yı arıyor.
Valentine está vivo y busca la Copa.
Annem yaşıyor.
Mi madre está viva.
Kendinde değil ama yaşıyor.
Está inconsciente, pero viva.
Yaşıyor... şimdilik.
Está vivo... por ahora.
Şimdi yeni sahibiyle birlikte sonsuz evinde mutlu mesut yaşıyor.
Ahora vive feliz con su nuevo dueño en un hogar definitivo.
- Sporadik aritmi yaşıyor.
- Tuvo una arritmia repentina.
Acaba neden böyle bir yerde yapayalnız yaşıyor.
Me pregunto por qué vive sola en un lugar tan alejado.
Çoğu eski asker yaşıyor bunu.
Les pasa a muchos veteranos.
Spanish Harlem'de yaşıyor.
Vive en el Harlem español.
Bay Castle sempatik fırtına dediğimiz bir durumu yaşıyor.
El señor Castle padece algo denominado tormenta simpática.
Eşim ve oğlum Whitechapel'de yaşıyor.
Mi esposa e hijo viven en Whitechapel.
Yaşıyor.
Está vivo.
Yaşıyor.
Está viva.
Ailen yaşıyor olsaydı utanmalarını istemezdin.
Si tu familia hubiera vivido, no querrías que estuvieran avergonzados.
Herkes bunları yaşıyor.
La gente pasa por esas cosas. Siempre sucede.
Çok alışılmadık bir sistem arızası yaşıyor.
Podría ser peligroso. Vamos a arreglarlo. ¿ Pueden llevar a cabo una reparación?
Ve bu adamın hafta sonu yaşıyor olması, doğru mu?
Y él está en Weekend Live, ¿ cierto?
Çoğumuz burada yaşıyor.
- La mayoría vivimos aquí.
Kendi yerleri var. Lindsay ailesi ile yaşıyor.
Viven en su propio lugar y Lindsay vive con sus padres.
- Ailem benimle yaşıyor.
- Mis padres viven conmigo.
Hafta sonu yaşıyor, bu geceki gösteri için geldiler mi?
¿ Los de Weekend Live fueron al show hoy?
Sam Byrne, hafta sonu yaşıyor. Bazı kimlikleri görün.
Sam Byrne, Weekend Live.
Yani bu kız hakkında ve bu küçük kasabada yaşıyor, ve sonra...
Es de una chica que vive en un pueblo pequeño.
Önce haftasonu yaşıyor ve ikinci şehir ve olimpiyat yükselişi Ve bu tiyatro hareketlerinden çıkan tüm TV şovları,
Antes de Weekend Live y Second City y ImprovOlympic y los programas de TV que vinieron de estos movimientos del teatro...
Çünkü o hikâyeye göre tren bakım istasyonunda yaşıyor. Çünkü Kevin'ın babası bir trenle gitmiş.
Porque vive en el playón ferroviario, según la historia, porque el papá de Kevin se marchó en un tren.
Tamam, tamam. Yaşıyor.
Está vivo.
Üzgünüm Bay P. bugün kadınlarla problem yaşıyor, değil mi Küçük?
Lo siento, Sr. P. Sólo tiene problemas de mujer hoy, ¿ no es así, Pequeño?
Güney ruhu hala yaşıyor.
El espíritu del Sur vive todavía.
# Kafamın içinde yaşıyor #
♪ La vida en mi cabeza ♪
Diğer % 50 böyle mi yaşıyor?
¿ Así vive la otra mitad?
Zack yaşıyor.
Zack está vivo.
Mary de mi burada yaşıyor?
María no vive aquí también?
Annene kızgınsın çünkü. 15 yaşında bir çocukla çıkıyor.
Es cierto, porque tiene un novio adolescente.
On yaşındaki hâlimi hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas cuando tenía 10 años?
Hâlâ yaşıyor.
- Todavía está viva.
- Yaşıyor.
- Zack está vivo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]