Yüzüne translate Spanish
8,878 parallel translation
Senin yüzüne sahip bir gölge tarafindan öldürüldügünde oradaydim.
Estaba allí cuando fue asesinado por una sombra con vuestra cara.
Dedektif dedi ki... silah tam yüzüne doğrultulmuş.
El detective dijo que la pistola debe haber estado justo delante de su cara.
Bak sen, yüzüne renk gelmiş resmen.
Estás radiante hoy, chica.
Ben... Sadece sana ne kadar harika bir avukat olduğunu direkt yüzüne söylemek istedim.
Solo... quería decirte en persona la grandiosa abogada que creo que eres, en verdad.
Yani şu an sana kuş demem ve bir bardak suyu yüzüne dökmem gerekiyor gibi geliyor.
- Sí. - Como, vale, como, sentirme ahora mismo obligado a mandarte a la mierda y tirarte mi vaso - de agua a la cara.
Attan düştüğüm o andan beri ve karanlıkta uyanıp yüzüne baktım.
Justo desde el momento en que me caí del caballo y desperté en la oscuridad mirando tu rostro.
Russ, yüzüne gözüne bulaştırdın.
Russ, metiste la pata.
Çünkü Cumhuriyetçilerden tek duyduğum Amerika Çalışıyor'un asla gün yüzüne çıkmayacağı.
Porque lo único que escucho de los republicanos es que AmeTra jamás verá la luz del día.
Niye Genel Vali'nin peşinden gidip yüzüne sıkı bir yumruk atmıyorsun?
¿ Por qué no sigues al Virrey y lo golpeas en la cara?
Tüm bunlar yüzüne buzlu içecek yiyince mi oldu?
¿ Todo eso por recibir un granizado en la cara?
Yüzüne bir şey söylemeyiz, asla.
En su cara no, de ninguna manera.
O devamlı ekranda babasının yüzüne dokunmaya çalışıyor ve gerçekten karmaşık bir hâl almaya başlıyor...
Quiere tocar la cara de papá a través de la pantalla y se confunde mucho y empieza a...
O küçük parmaklarını kızın yüzüne sürmeden önce her zaman hangisinin ateşli olduğunu biliyor gibi ama.
Como sea, él siempre parece saber cuáles están buenas antes de ponerles encima sus sucias manos.
Yüzüne telefon rehberi ile vurmak istedim.
Tiene una cara que quiero golpear con una guía telefónica.
Herkes benim sahtekâr bir bakire olduğumu biliyor. Kimsenin yüzüne bakamam.
Y todos saben que soy un fraude y virgen, y no puedo mirar a nadie a los ojos nunca más.
Berbat bir evrenin yüzüne karşı meydan okumuş olacağım.
Un grito de resistencia en la cara de un universo indiferente.
Önüne açılan kapılar artık yüzüne kapanacak.
Las puertas que se le abrieron se cerraran ante sus narices.
- Sen de yüzüne bakmazsın.
- Y tú habrás terminado con él.
50 mil içinde yüzüne iki kez bakacağım bir erkek yok. Bir kişi hariç.
No hay hombre a 50 millas al que miraría dos veces.
Baksana yüzüne.
Mira tu cara.
Kimse benim en iyi arkadaşımın yüzüne geçiremez.
Hey, nadie golpea a mi amigo en la cara.
Sonrasında Ken'in yüzüne bile bakamadım.
No he podido mirar a Ken después de eso.
"Günler sonra değişmiş bir şekilde gün yüzüne çıktılar, hasar çıkarıp, terör yayarak, " eski bir " the Dread Doctors ( Dehşet Saçan Doktorlar ) adıyla bilinen parascientistlerin komutasında.
Días más tarde emergen transformados causando estragos y sembrando el terror Los Doctores del Terror. "
Kate McPherson'a bir şey olursa o ceset gün yüzüne çıkar.
Si le pasa algo a Kate McPherson, este cadáver aparece.
- Orospu çocuğu. - Seçimleri kazanırsan sana yaptığı iyilikleri yüzüne vuracak.
Y si tú ganas, él será el primero en decirte lo bueno que ha sido contigo.
- Bana bakmayı kes Byers yoksa yüzüne yumruğu yersin.
Deja de mirarme, Byers, o te dejaré inconsciente.
Yüzüne bakıp onun koklayabilecek kadar yakınında durduğumda o tezahürün tüm unsurlarının mevcut olduğunun farkındaydım.
Cuando le miré a los ojos y estuve tan cerca como para olerlo, fui consciente de que estaban presentes todos los elementos de una epifanía.
Hatta insanların yüzüne bile "Hayır, asla olamaz." dedim.
Siempre era como : "No, imposible."
Ve birkaç dakikada eline yüzüne bulaştırdın.
Y en minutos la cagaste.
Seninle görüşmeyi kabul etmeyi kabul etmiştim çünkü sen Amerikan televizyonunun bir Titanı,... garip üstsüz özçekimleriyle tanınmış,... bir neo-nazi * tarafından yüzüne sandalyeyle vurulmuş ve nasıl olduysa Al Capone'un * mezarında hiçbir şey bulamamış birisisin.
Estuve de acuerdo en sentarme contigo porque eres un titán de la televisión americana, conocido por sus raros selfies sin camisa, siendo dominado en tu propia cara por la supremacía blanca y sin encontrar nada en absoluto en la cripta de Al Capone.
Tanıdığım en zor adamın bile yüzüne gülümseme kondurabilen bir ışık.
Pusiste una sonrisa en el rostro de un hombre, que yo nunca había conocido, y cuando Dahlia te llevó,
Yüzüne ne oldu?
¿ Qué te ha pasado en la cara?
Bak, yüzüne bak.
Mira su cara. Idiota...
Eline yüzüne bulaştırdın.
¡ Hiciste un desastre!
Onlar yüzüne bakıyorlar, sana herşeyle ilgilendiklerini söylüyorlar.
Te miran a la cara, y te dicen que ellos se están haciendo cargo de todo.
Yüzüne bakıp onun koklayabilecek kadar yakınında durduğumda o tezahürün tüm unsurlarının mevcut olduğunun farkındaydım.
Cuando miré su rostro y me pare lo suficiente cerca para olerlo, sentí que todos los elementos de la epifanía estaban presentes.
- Kapıyı yüzüne çarptı.
Sólo cerró la puerta en su cara.
keskin olmayan sert bir cisimle yüzüne ve kafasına vurulmuş.
Hay fuertes traumatismos con elemento contundente limitados a la zona de la cabeza y la cara.
Aptal lanet olası kötü ruhun yüzüne yumruk atmak istiyorum.
Quiero machacar a ese estúpido mierdecilla de poltergeist...
Yüzüne ne oldu?
¿ Qué le pasó a tu rostro?
İyi tarafından bakarsak bir sürü güzel kızın yüzüne dokunabiliyor.
El lado positivo es que toca a muchas chicas bonitas. En la cara.
Artık yüzüne bile bakamam.
Ni siquiera puedo mirarte ahora mismo.
- Çünkü onun direkt yüzüne bakıp Ghost diye hitap etmişsin.
Porque le miraste en la puta cara - y lo llamaste Ghost.
Yüzüne bakılası biri olmadığı belli.
Sin ninguna duda eso no lo venden en cualquier sitio.
Şerpalardansa senin güzel yüzüne bakabilecekken neden bir dağın tepesinde olmak isteyeyim ki?
¿ Por qué querría estar sobre alguna montaña cuando puedo ver tu hermoso rostro en vez del de algún sherpa?
Artık hikâyemiz gün yüzüne çıktı.
Nuestra historia ya salió de las sombras.
Şimdi birinin yüzüne sürekli duman üflemenin ne demek olduğunu anlamışsındır.
Ahora sabes lo que se siente cuando alguien te tira el humo a la cara todo el rato.
Yüzüne dokunabilir miyim?
¿ Puedo tocar tu cara?
Yüzüne bile bakamıyorum. - Bu çok utanç verici.
- Me das vergüenza.
Devamı var, kapatmayın. Yüzüne ne oldu?
¿ Qué le ha pasado a tu cara?
Pisliklerini gün yüzüne çıkar.
Saca su mierda a la luz.