Zorladı translate Spanish
4,815 parallel translation
Dostlarını beslemesi için kızı zorladılar.
La obligaron a alimentar a los familiares.
Ally Mcbeal vari bir tartışmada bir fon şarkısı olduğunu itiraf etti. Onu çalmaya zorladım.
En una discusión muy a lo Ally McBeal, me confesó que tenía un tema de música, y se lo hice tocar para mi.
Sağ elimi kullanmaya zorladı.
Me forzaba a usar mi mano derecha.
Kimseyi incitmemişti ama onu zorladıkça zorladınız.
No estaba haciendo daño a nadie pero le presionasteis y presionasteis.
Ama Don'ı benimle birlikte başkente taşınabilesin diye diğer adayları pas geçmesi ve seni değerlendirmesi için biraz zorladım.
Yo... Como que me arriesgué por ti... presioné a Don para que pasaras sobre otros candidatos para que yo pudiera tenerte conmigo en D.C.
Henüz emin olmak için çok erken ama onu çok zorladım ve sana şunu söyleyeyim, o kız gerçekten temiz.
No apostaría lo que vale mi remolque, pero la presioné. Mucho. Y le digo que esa chica está más limpia que un pedo de pato.
Bay Munson, Ajan Cooper Rifkin'i fiziksel olarak zorladı mı?
Sr. Munson, ¿ el agente Cooper coaccionó físicamente a Rifkin?
Bunlardan biri de Berlin'di. Çünkü birlikte yaptığımız iş onu bulunduğu gölgeden çıkarmaya zorladı. O yüzden burada.
Una de ellas era Berlin.
Beni sucuk diye bir şeyi yemeye zorladılar.
Me han alimentado a la fuerza con algo llamado "mortadela". ¿ Qué demonios es esto?
Seni bir şeye zorladığım falan yoktu.
Yo no te estaba empujando hacia ningún sitio.
Yardımımı reddederek sorunlarımın dışında kalmamaya sen zorladın beni.
Me has obligado ya que te has negado a mantenerte alejada de mis asuntos.
Beni kendisiyle yatmaya zorladı.
Me obligó a tener sexo con él.
Seni çok zorladığım için özür dilerim.
Lo siento por ser tan duro contigo.
Bu görüşmeye gelmem için beni annem zorladı.
Mi madre me obligó a hacer la entrevista.
Verrat ajanını silahını kendisine çevirmeye zorladın.
Hiciste que el Verrat apuntara el arma a sí mismo.
Max'i fazla zorladın.
Presionaste demasiado a Max.
Aletin mikro-optik kısmını ben tasarladım ama ortaklarım, teknolojiyi askeriyeye satmam için beni zorladılar.
Yo diseñé los microópticos, pero mis compañeros me echaron y vendieron la tecnología al ejército.
Yok be, annem zorladı.
Qué demonios, mi mamá me obligó.
Kardeşlik beni biriyle çıkmaya zorladığı anlarda George tek gecelik ilişki sonrasının şokunu yaşıyordu hala.
Con la hermandad intentando forzarme a volver al mundo de las citas... George aún sentía las consecuencias de su rollo de una noche.
Errol'un aklına girdiğimde, birşey yaptı, kafasından çıkmaya zorladı.
Cuando estuve dentro de la mente de Errol, él... hizo esa cosa, él... Me forzó fuera de su cabeza.
Bit'lerini silmesi için zorladım kodunu, kanını, sonra da tekrar başlattım.
La obligué a borrar bits de sí misma... su código, su sangre y luego a reiniciarse.
Dostum, onları sana 4 yılı beleşe vermeye zorladın.
Mierda, viejo, les tienes dándote cuatro putos años gratis.
- Sadece çok fazla ot içtim ve evde bulamayacağım için - gibi sınırımı zorladım.
y es que luego fumo tanto, que me vuelvo loca como que no puedo tener hierba en casa.
Erin Pace'i zorladığını mı düşünüyorsun?
¿ Qué, crees que coaccionó a Erin Pace?
Onu parka çağırmam için beni zorladılar.
Me obligaron a atraerle al parque.
Onu, Sovyetler Birliği'ne gizli parayı sokmaya ben zorladım.
Lo presioné para entregar el dinero dentro de la URSS.
Patronunun, gelenleri böyle selamlaman için seni zorladığına inanamıyorum.
No puedo creer que tu jefa te haga saludar a la gente de esa manera.
Beni onunla sınırlarımı aşmaya zorladı.
Me obligó a aceptar lo que era.
Normalde seni bağır çağır bir şeye zorladığımda sonradan bana teşekkür ederdin.
Normalmente cuando te llevo a rastras a alguna parte, me lo agradeces después. Esta vez, me equivoqué.
Hatırlatmam gerekiyor mu? Crowder'ı bayağı zorladık...
Tengo que recordarte que lo apretamos bastante a Crowder...
Constance beni seçmeye zorladı, ben de seçtim.
Constance me hizo elegir, así que eso hice.
Emily'yi zorladım ve şimdi o bu hale geldi.
Empujé a Emily, y ahora está... está así.
- Beni kendisiyle yatmaya zorladı.
- Eres muy mandona a veces.
- Beni kendisiyle yatmaya zorladı.
- Me obligó a acostarme con él.
O yüzden sakın benim veya başkalarının seni konuşmaya zorladığını düşünme.
Así que no dejes que yo o cualquiera te haga sentir como si tuvieras que hablar.
Çünkü onu ben zorladım.
Porque le convencí.
Ama efendim, aslında gerçek şu ki... Küçük kardeşim ve onun karısı beni buna zorladı.
Señor, en realidad Mi hermano pequeño y su esposa me obligaron.
Ama açıklamamı severek geri alabilirim. ... zorladılar derim, Niko da beni alelacele taburcu ettirmenizin arkasında ne yattığını teyit eder.
Pero afortunadamente puedo retractarme de mi declaración, decirle al mundo que me vi obligada a ello, y Niko puede confirmar tus razones en animarme a salir del hospital.
Babam ve annem beni öyle yazmam için zorladı.
Papá y mamá me obligaron a escribir eso diciendo..
Seni zorladılar.
Te hicieron hacerlo.
Gitmediğimizi öğrendiler ve onlara yardım etmeye zorladılar.
Descubrieron que nos íbamos Y me hicieron ayudarles primero.
Guy'ın seni itmesi de seni zorladığı anlamına geliyor işte.
Y que Guy te empuja significa exactamente eso.
Çünkü beni başka insanların sevişmesini izlemeye zorladığı için üzgündüm.
Porque estaba enfadada de que me forzara a ver a gente teniendo relaciones sexuales.
Zaten bizi çarşaf takmaya zorladılar.
Nos hacen usar velo.
Senden önce eldiven giymeye zorladığınız bir kadın şikayete geldi... bunun gibi şeyler... açıklaması olmayan, faydasını göstermeden,
Antes de que llegaras vino una mujer para quejarse de que la obligaste a usar guantes. Aquí están. Sin una explicación, sin convencerla de su conveniencia...
- Annem zorladı.
Mamá me obligó.
Beni baban zorladı.
Tu padre me obligó.
Ve o ölüm anında bu yaratık beni, kendi bozuk kanını içmeye zorladı.
Y cuando estaba a punto de morirme, la criatura me forzó a chupar su sangre nauseabunda.
Oyuncu zorladı beni!
¡ Jugador me obligó a hacerlo!
Judith'in yatmam için zorladığı.
¿ Ese con el que Judith me obligó a coger?
Ama ben zorladım.
Pero la forcé.